Konu : İnsanlar karşısında doğru tavır almak.
Gönderen :
Gülden
Tarih :
8/7/2019 9:43:19 AM
.
Sevgili Sabri Amca,
Sizden dinlediklerim ve kitaplarınızdan okuduklarımdan insanları olduğu gibi kabul etmemiz gerektiği ve onları değiştiremeyeceğimiz sonucunu çıkardım, peki biz insanlara hiç mi müdahale etmeyeceğiz.
Örneğin, karşımızdaki insan kasten bizi üzmek için çalışıyorsa yada sadece kendini düşünerek,bencilce hareket ediyorsa biz ne yapacağız, ben insanlara kucağımı sonuna kadar açıyorum, tabii sonra hayal kırıklığına uğruyorum. Ama Mevlana da öyle yapmıyor mu?
Ben sizden karşımızdakine saygıda kusur etmeyeceğiz diye öğrendim,ama karşımızdaki bu saygıyı haketmiyorsa ne yapmalıyız?
Sevgiler...
Sayın Sabri Tandoğan' Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------------
Sayın Gülden Hanım,
Son derece önemli bir konuya değinmişsiniz. Bu sadece sizin için değil hepimiz için yeryüzündeki bütün insanlar için çok pek çok önemli. Bir yerde mutluluğumuz, başarımız hatta sağlığımız buna bağlı. Evet, insanlar karşısında tavır alabilmek o kadar mühim. Gelelim size diyorsunuz ki “ben insanlara sonuna kadar kucağımı açıyorum, sonunda hayal kırıklığına uğruyorum” işte yavrum beşeri münasebetlerde alacağımız en yanlış tavır budur. Kesinlikle bundan vazgeçin. Bundan daha zararlı, daha tehlikeli bir davranış olamaz. Ben bundan önceki cevaplarımda yer yer bu konuya değinmiştim. Herhalde hepsini okumuyorsunuz. Mailinizin bir yerinde Mevlana’yı örnek gösteriyor, O da böyle yapmıştı diyorsunuz. Aman efendim, yanlışımızı düzeltelim, Mevlana’nın davranışları öyle değildi. O gerektiği zaman gerektiği şekilde hareket etti. İsterseniz bir örnek vereyim Mesnevi’den: Bir gün bir dere kenarında akrep bir aşağı, bir yukarı gidip gelmededir. Kaplumbağa onu görür ve sorar, -Akrep kardeş, derdin nedir, sana yardımcı olabilir miyim? Akrep cevap verir –Derenin karşı tarafında bir arkadaşım var, ziyaretine gitmem lazım, köprü yıkıldığı için gidemiyorum, onun için üzgünüm. Kaplumbağa, -Kolayı var der, sırtıma bin, seni karşıya götüreyim. Böylece beraber yola koyulurlar, derenin ortasında kaplumbağa birtakım sesler işitir. Akrebe seslenir: -Hayrola ne oluyor, der? Akrep –Zehirimi akıtmak istiyorum, fakat bir türlü sırtındaki bağını delemiyorum. Bu cevap üzerine kaplumbağa birden tersine döner ve -Ben sana ne kötülük yaptım ki beni zehirlemek istiyorsun? der. Akrep cevap verir –Hiçbir kötülük yapmadın bilakis iyiliğini gördüm, ama şunu iyi bil ki ben akrebim.
İşte böyle yavrum, hayatta akrep gibi insanlar da vardır. Siz onlara kucağınızı açar bağrınıza basarsınız, onlar yaratılışları gereği zehirlerini akıtırlar. Ben çocukluğumdan beri aşırı hassas, çok çabuk kırılan bir insanım. Bu acıları tekrar tekrar yaşamamak için kendim basamak metodunu buldum. Bir kimseyle tanıştığımız andan itibaren tıpkı bir merdivenin basamakları gibi dostluğumuz yavaş yavaş ilerlemeli, bazı kimselerin belirli bir basamaktan sonra solukları kesiliyor. Çünkü yaratılışları, görgüleri bir yerde merdivenin bir basamağında takılıp kalıyor. Ne yapsanız, ne etseniz ona bir basamak daha attırmanız mümkün değil. O zaman yapılacak iş nedir, o dostluğu orada noktalamak, o kimseyi öyle olduğu gibi kabul etmek, tedbirimizi almak. Öyle bazı kimselerin yaptığı gibi hemen samimi olmak, sırlarını sayıp dökmek çok yanlış bir davranış tarzı. Merdivenden çıkar gibi dostluklarda da adımlarımızı çok dikkatli atarsak bu her iki taraf için de çok hayırlı olur.
Değerli yavrum, söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Takıldığın noktalar olursa lütfen hiç çekinmeden yaz. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|