Konu : Bu dünyaya niye geldik?
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
8/16/2019 10:16:59 AM
.
SABRİ BABA'DAN MEKTUP
BU DÜNYAYA NİYE GELDİK?
Kıymetli yavrum,
Biz bu dünyaya aslımızı bulmaya geldik. Hepimiz görevliyiz. Bazılarının sandığı gibi yaşamak demek yemek, içmek, giyinip kuşanmak, gülüp eğlenmek, göbek atmak değildir. Asli görevimizi ne kadar yerine getirirsek, Allah’a ne kadar yaklaşırsak o kadar mana aleminde ilerlemş oluruz. Bir kudsi Hadiste “Ben bir gizli hazineydim. Bilinmemi istedim.” Buyruluyor. Biz de yaşadığımız her gün, her saat, her dakika son nefesimizi verinceye kadar Allah’ımızı bilmek, tanımak ve tanıdıkça da O'na daha çok yaklaşıp, sevmek durumundayız.
Her zerre, duyan, düşünen, hisseden insanlar için bizi Allah’a götüren bir vesile olmalı. Kainatın en büyük şairi Yunus Emre
“Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır”
der. Fikret,
“Bir örümcek götürür Hakk'a beni”
der. Bir gün Merhum Hasan Burkay Hazretleri’ne sorarlar: “Efendim” derler, velî kimdir?” Hazret cevap verir: “Baktığı her zerreden en az elli beş mana çıkaran kimsedir.” diye buyurur. Bilinmeyenler içinde yaşıyoruz. Çepçevre sırlarla, güzelliklerle, ihtişamlarla sarılmış durumdayız. Atila İlhan
“Anladım, imkansız şey bir insanın bir başka insanı anlaması”
diyor. Necip Fazıl, daha ileri gidiyor:
“Aynalar, söyleyin bana ben kimim?”
diyor. Önemli olan hayatı, hayatın sırlarını, insan denilen yüce varlığı biraz olsun anlayabilmek. Ona bir adım da olsa yaklaşabilmek. Alexi Carel, “İnsan bu meçhul” diyordu. Bu karanlıklar içinde Malatya’lı şair Mısri Niyazi
“Ben sanırdım halk içinde hiç bana yar kalmamış
Ben beni terk eyledim, gördüm ki ağyar kalmamış”
diye sesleniyordu. Mesele burada efendim. Kendi “ben”imizi aşıp onun dar sınırları içinde esir olmaktan kurtulup, güzellikler alemine, “Sonsuzluk Kervanı” na katılabilmek.
Yahya Kemal
“Gel, kurtul varlığın dar hendesesinden
Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar”
diyordu. Bunu yapabilenler, kendi “ben”ini aşıp nefsini binek atı haline getirebilenler için bu anlatılanlar hiç de meçhul değildir. Hayat, güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel. Ama ne yazık ki bizim gibi nefsinin elinde oyuncak olanlar bu ihtişamı sezemiyor, bu güzellikleri yaşayamıyorlar.
Geçen gün Fenerbahçe’de oturuyorduk. Bir kimse bana sordu. “Efendim” dedi, “acaba cennet nasıldır?”. Ona "Aziz kardeşim,” dedim, “niye sağına, soluna bakmıyorsun? Şu anda oturduğumuz yer cennetten başka nedir?”
Cevap verdi, “Efendim, kafam öyle karmakarışık, ruhum öyle perişan ki ben önümde sadece mavi bir su görüyorum. Bunun cennetle ne alakası var?” İçimden “Ah, yavrum” dedim, “seni alıp firdevs cennetine götürseler aynı şeyleri söylemeyecek misin?” Unutmayalım ki bu dünyada hayatını cennete çeviremeyenler, o dünyada da cenneti göremeyeceklerdir.”
Allah bu güzellikleri görmeyi, tek istisna olmadan yeryüzündeki bütün insan kardeşlerime nasip etsin.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla. *Selamlar. İyilik ve esenlikler içinde geçecek cumalar.*
|