Konu : "Ya hayır söyle yahut sus" Hadis-i Şerif.
Gönderen :
Sabri Babayla Sohbet
Tarih :
9/11/2019 11:05:39 AM
.
SABRİ BABA İLE RÖPÖRTAJ-YEDİGÜN GAZETESİ
Rahmetli Sabri Baba'mızla yapılan en son Röpörtaj-Yedigün Gazetesi.2.Bölüm
Bir ‘Gönül’ ve ‘Sohbet’ İnsanı Sabri Tandoğan…
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA 14 CİLT KİTAP YAZDI
E.G: Günümüzde birtakım Danıştay kararlarının uygulanmadığını görüyoruz. Bunu nasıl okuyorsunuz?
Sabri Tandoğan: Hiç ilgilenmiyorum. İnanır mısınız? Çünkü emekli oldum. Ertesi günü kitap yazmaya başladım. ''Gönül Sohbetleri'' adı altında 14 cilt kitap yazdım. Aklım fikrim, kendi bilgi birikimimi insanlara verebilmekti. Bu 14 cilt kitapta; Dili, dini, cinsi, ırkı, milliyeti, rengi ne olursa olsun, tüm insanlara faydalı olacağına inanıyorum.
''YUNUS'U BÜYÜK BİR AŞKLA SEVDİM''
E.G: Yunus, Mevlana, Erzurum'lu İbrahim Hakkı, Sheaxpeare, Dostoyevski, Geothe, Rilke en sevdiğiniz yazarlar. Hepsini ne kadar çok severseniz sevin, mutlaka bir tanesi siz de en çok iz bırakandır. Bu hangisiydi?
S.T: Yunus. Yunus'u çocukluğumdan itibaren büyük bir aşkla sevdim. Yunus'u okumadan bir tek günüm olmadı efendim.
''AŞK GELECEK CÜMLE EKSİKLER BİTER''
E.G: Yunus'u okurken, kendisinin, kalbinize en çok dokunan sözü, paragrafı hangisiydi?
S.T: ''Aşk gelecek cümle eksikler biter''.
''KEN'AN RİFAİ''
E.G: Harika. ''Tekrar tekrar okumak yararlıdır'' demişsiniz. Sizin tekrar takrar okuduğunuz şeyler hangisidir?
S.T: Mesela Rilke'yi 50 defa okudum. Kenan Rifai hakkında yazılan bir eser var. 20. asrın ışığında Müslüman'lık. Samiha Ayverdi, Nezihe Araz, Sofi Huri, Safiye Erol tarafından yazılmış. Bu kitabı 250 kere okudum. Bugünlerde yeniden 251. defa okumak istiyorum. Okumaya doyamıyorum. Çünkü, insanı, her yönüyle önünüze koyuyor.
NOT: Ken'an Rifâî (Büyükaksoy, 1867-1950), Rifâî Tarîkatının büyük şeyhlerindendir. Filibe hânedânından Hacı Hasan Beyin oğlu Abdülhalim Bey ile Hatice Cenan Hanım'ın evlâtlarıdır. Filibe'de doğduğu semtin adı hâlen Hacı Hasan Bey Mahallesidir.
YAŞAM İLKELERİ
E.G: Yaşam ilkeleriniz nelerdir?
S.T: İnsanları sevmek ve onlara faydalı olmak.
GÖNÜL SOHBETLERİ
E.G: ''Gönül Sohbetleri'' nasıl ve neden doğdu?
S.T: Gördüğüm kadarıyla bugün insanların pek çoğu mutsuz, huzursuz, sıkıntılı, bedbin, karamsar. Bir lise arkadaşım sizi beklerken telefon etti. Lisede, o kadar güzel günlerimiz geçerdi ki. Hayat dolu, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Teneffüs zili çaldığında, öğretmen dışarı çıktığında, tahtaya çıkar ve hemen onun taklidini başarıyla yapardı. Bütün sınıf gülerdi. Bana telefon ettiğinde o kadar bedbin ve karamsardı ki. Çocuğa dedim ki; Hatırlar mısın, okul tatilinde akşam üstleri Gençlik Parkı'na giderdik. Kavakların altında otururduk. Birbirimize güzel hikayeler anlatırdık. ''Amaaann Sabri, geç. Onlar geçmiş gitmiş. Şurada ölüme ne kadar kaldı?'' dedi. Ne desem, içinde bir çiçek açtıramadım ve sıkıldı ''Hadi Sabri'' dedi. Kapattı telefonu. Üzüldüm tabi. Bugün ki insanlar bunalım içinde. Ben istedim ki bu kitaplarımla, insanlara bir yaşama sevinci vereyim. Mutluluk vereyim. Güzellik vereyim. Aşk vereyim. Heyecan vereyim.
''VALLA HİÇKİMSE ANASININ KARNINDAN YAŞAM SEVİNCİYLE DOĞMAZ''
E.G: Yaşama sevinci, doğuştan gelen bir şey midir yoksa sonradan kazanılabilir mi?
S.T: Valla, hiç kimse anasından yaşama sevinciyle doğmaz efendim. Herkes, ağlayarak dünyaya gelir. Bu zamanla, bir kültürle kazanılacak bir şey.
MANEVİ TEKAMÜLE GİDEN YOLLAR
E.G: Manevi tekamüle giden yollar hangileridir?
S.T: Bana göre Allah'ı sevmek, Peygamberi sevmek ve gerek Kur-an'ı Kerim'i, gerek Hadis-i Şerif'leri ömür boyu aşk ile heyecan ile okumak. Çünkü dünyada hiçkimse Hz. Muhammed kadar insanları anlayamadı ve onun kadar insan ruhunun derinliklerine inemedi.
E.G: Aynı zamanda da iyi bir filozof, iyi bir psikiyatristti yani.
S.T: Evet. Aynı zamanda da öyleydi. İkincisi Abdülkadir Geylani Hazretleri'nden itibaren Muhittin Arabi Hazretleri, Hacı Bayram Hazretleri, Yunus Emre, Kastamonu'daki Şaban-ı Veli Hazretleri v.b bütün evliyaların hayatlarını okudum ve inceledim. Sözlerini defterime yazdım. Müşterek 11 şey buldum. Bunu hayatta hiç kimse yapmadı bugüne kadar. British Museum'a gidin orada bile bulamazsınız. (gülüşmeler)
E.G: Gittim. Yoktu. Nedir onlar?
S.T: Az yemek, az konuşmak, az uyumak, sabır, şükür, kanaat, insanları sevmek ve onlara yardım etmeyi bir aşk haline getirmek. Bunlar olmadan, hayatta mutluluk olacağına inanmıyorum ben. Bir gün bir toplantıda birisi bana sordu. ''Sizin hiç kardeşiniz olmamış. Buna çok üzüldünüz mü'' dedi. ''Yooo. Benim kardeşlerim var'' dedim. ''Kaç kardeşiniz var'' dedi. ''Kainatta, 7 milyar kardeşim var'' dedim. Ama bunu edebiyat olarak söylemedim. Vallahi billahi samimi söylüyorum. Çok seviyorum onları.
''YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS''
E.G: ''Ya hayır söyle ya da sus'' başlıklı bir konferansınız olmuş. Neden böyle yapmalıyız?
S.T: Öğünmek gibi olmasın. Ama çok ziyaretçim geliyor. İstisnalar dışında ortak tarafları; Biraz sonra başlıyorlar. Şikayet. Şikayet. Şikayet. Kimi gelininden. Kimi kayınvalidesinden. Kimi ev sahibinden. Kimi kiracısından şikayetçi. Kimi amirinden. Kimi memurundan. Kimi kocasından. Kimi karısından. Kimi evladından şikayetçi. Bu söz peygamberimizin bir sözü. ''Ya hayır söyle. Ya sus''. Ben, istedim ki o konferansta insanlara faydalı olayım. Gerçi ben her ağzımı açışımda aynı şeyi düşünürüm.
E.G: Şikayet etme de bir türlü rahatlama değil mi? Peki ne yapacağız? Hiç dertleşmeyecek miyiz?
S.T: Ortada şikayet konusu görmeyeceğiz ki. Ben mesela sizinle tanıştım. Sizin şahsınızda; Fizik olarak güzel, ruh olarak güzel, kültür olarak güzel bir ideal insan gördüm.
E.G: Teşekkürler. Sizin güzel görüşleriniz.
S.T: Ben neyinizi şikayet edeyim efendim. Hayatı da öyle göreceğiz efendim.
E.G: Kira yatırmayan bir kiracı için nasıl düşüneceğiz?
S.T: Onlar olacak. Ben şu örneği veriyorum. Bunu da hiç bir kitapta bulamazsınız. Bir transistörlü radyonuz var. Pili bitti. Ne yapacaksınız?
E.G: Yeni pil alacağız.
S.T: Gittiniz pil almak için. Pil satan adam dedi ki; ''Hanımefendi benim size büyük sevgim, saygım, hayranlığım var. Size öyle bir pil vereceğim ki iki ucu da artı olacak'' dedi.
E.G: Ama öyle olmaz ki. Bir uç eksi, bir uç da artı olması gerekmiyor mu?
S.T: Teşekkür ettiniz. Aldınız. Eve geldiniz. Çalışır mı?
E.G: Bence çalışmaz.
S.T: Çalışmaaaaz. Bir ucu eksi, bir ucu artı olacak. Hayatta böyle efendim.
E.G: Çok güzel bir bakış açısı.
''HAYAT YÜRÜMEZ. İLLA NEGATİF İNSANLAR OLACAK''
S.T: Herkes ideal, sizin gibi mükemmel olabilir mi?
E.G: Estağfurullah. İltifat ediyorsunuz. Teşekkür ederim.
S.T: Hayat yürümez. İlla birtakım negatif insanlar da olacak. Tasavvufta derler ki; ''Her Musa'nın bir Firavun'u, Her Hz. Muhammed'in bir Ebu Cehil'i vardır'' derler.
E.G: İnsanlara eleştiri ile yaklaşmak bizi ne hale getirir?
BERBAT SÜLEYMAN
S.T: İnsanlara eleştiriyle yaklaşmak bizi berbatların berbatı yapar. Benim gençlik yıllarımda bir Berbat Süleyman vardı. Bu meşhurdu.
E.G: Niye berbattı?
S.T: Dövmediği, yaralamadığı adam kalmamıştı. Eleştiri, eleştiri, eleştiri. Bugün bütün insanlar yaralı, dertli. Herkes birinden mustarip. Siz, bunların üstüne; ''Vay senin şu hatan var. Vay sen bunu söylememeliydin'' diye giderseniz. Vayyyy yani.
E.G: İçimize mi atacağız yani.
S.T: Yoooo. İçimize de atmayacağız. Bunu tabi karşılayacağız.
E.G: Beklentilerimiz yüksek olmayacak o zaman.
S.T: Mesela mevsim kış. Hava soğuk olmuş. Şikayet etmeye lüzum yok kardeşim. Yün fanila giyersin. Yün kazak giyersin. Mantonu giyersin. Dışarı öyle çıkarsın.
(devam edecek...)
|