Konu : “Var olan Hak’tır, Gayrisi yoktur”.
Gönderen :
"Bir Talebe"
Tarih :
9/13/2019 9:01:58 AM
.
Muhterem hocam,
Çok değer verdiğinizi bildiğimiz ve bizlerin de sizinle tanıdığımız muhterem hanımefendi Azize Anne dünya hayatından ayrılmış. Yüce Allah rahmetini mağfiretini nasip eylesin inşallah. Amin.
Kendisiyle kaldığı huzurevinde görüşmek, tanışmak kısmet oldu çok şükür. Sevgili arkadaşımın düşünmesiyle gerçekleşen bu görüşme ikimize de yaşadığımız sürece yetecek derecede hayat dersi verdi. Yanında bulunduğumuz zaman diliminde sevinci ve hüznü birarada yaşadık. Ve sizin muhterem insanı sevmekte, saymakta ne kadar haklı olduğunuzu müşahede ettik. Bir öğleden sonra bir huzurevi sahnesinde muhterem annemizin ağzından çıkan sözleri not ettik. Şimdi bu satırları yazarken gözyaşlarımı tutamıyorum. Aslında orada da bunları not ederken çok etkilenmiştik. Bu sözler bir hayatın özeti gibiydi. Sevgili arkadaşım ve ben odasına yerleştirilmiş bir iki aile fotoğrafına bakarken derin bir iç sızısı hissetik. Gözümüzü huzurevinden görülen Ankara manzarasına doğaya çevirdik güzel şeyler düşünebilmek için ....
Odaya girdiğimizde hanımefendi küçük yemek masasında ikindi öğününü yiyordu. İlk dikkatimi çeken inceliği oldu ve arkasından bize hoşgeldiniz derken ki ve ilk defa duyduğum ses tonu. Kırıntılarını toplayarak yiyordu. Edebine hayran olduk. Elini öptük Hoşgeldiniz arkadaşlarım buyrun şöyle oturun dedi. Sizler benim yakınlarımsınız dedi. İlk şaşkınlığımız bu sözleri oldu. Bu ne kadar ince bir kabul görüştü. Çok sevindik tabi ki. Yardımcısını da kendisine yar edinmiş olduğunu anladık. Bu benim canım .., gönlümdeki insan bu.., bunu ben kalbime gömdüm çizgisi bile var... Hayatımın değerini verdi...en güzel günlerimi buna bağışladım.... sultanım benim.... ben de bu sultanı zaptettim... onu o kadar çok sevdim ki ben onunla yaşıyorum... ben buna hayatımı bağışladım... buna hayatımı verdim.... buna bir hayat verdim.. bu bir insan meleği.... Bunlar hanımefendinin yardımcısıyla ilgili söyledikleri, düşünceleri. Ve de bunları söylerken hep yardımcısını seviyordu dokunuyordu. İnsanın bir insandan beklediği en önemli ihtiyacının aslında SEVGİ olduğunu hal diliyle öyle güzel ifade ediyordu ki. Kızcağız "son zamanlarda ne dediğini ne yaptığını pek hatırlamıyor insanları tanıyamıyor sadece beni biliyor " dediğinde kendisinin aslında çok şansılı olduğunu büyük bir hayır yaptığını bu halin kendisine nasip edildiğini vurguladık. Evet dedi kızcağız " aslında ben de böyle düşünüyorum farkındayım. Ve ben de onu çok sevdim ".
Ne kadar güzel ses tonunuz var çok etkilendim dedim. Öyle mi... çok teşekkür ederim dedi. Sevgili arkadaşım, sizin çok güzel ilahi söylediğinizi duymuştuk lütfedermisiniz dediğinde . oluuuur dedi.
Gam seni terk eylemezse
Eyle terki gam biraz
Gel kapanma seyre çık
Güller açtı geldi yaz
Sen açılmazsan açılmaz gönlümüz
Ey virdinaz
Gel kapanma seyre çık
Güller açtı geldi yaz.
Derin anlamlar içeren bu dizeleri not ettik.
Beni bende koma
Beni al benden
Kaldıkça bende
Mahçubum senden
Fakire yardım et kendiliğinden
Bir diğeri,
Sevdim nikabı kaldır yüzünden
Cemali pâkini göresim geldi
Başka isteğim yok senden
Yoluna canımı veresim geldi
Huzurunda elbağlı durasım geldi.
Ne kadar anlamlı dizelerdi. Sık sık " işte hayat bu. İşte yaşantı bu "... diyordu. Veya " yaşantı da bu , hayat da bu" diyordu..... " Hayat , hem hoş ,hem boş"...... " İnsanoğlu birbirine aşık olacak çünkü Aşık olan Allah'ı bulur .......İnsanlardan birşey bekleme yoksa onlardan birşey istersin..... Bu bilge sözleri hemen alelacele not edebildik.
İkimizde onu öptük sevdik. Ziyaret saati dolunca müsaade isteyip ayrıldık. Duasını aldık, çok güzel şeyler işittik sonsuz şükürler olsun.
Onun aziz hatırasına hürmeten sizlerle paylaştığımız bu notlar yüz yaşında Allah ve Peygamber sevgisi ile dolu, adı gibi azize bir hanımefendinin son anlarının aktarımıdır." Allah var, gam yok" diyen bir mübarek insanın son kazandırdıklarıdır. Ruhu şad olsun. Muhterem büyüğümüz Sayın Sabri Tandoğan Hocamın bizlere kazandırdıklarına, verdiklerine bir şükran borcudur. Rabbimiz mübarek eyler inşallah.
Muhterem hocam,
Hürmetle ellerinizden öpüyoruz. Yüce Allah sizi sağlıklı ve bereketli bir ömürle hizmette daim eylesin inşallah. Sonsuz şükran duygularımızla efendim.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
---------------------------------------------------------------------
Sayın “Bir Talebe”,
Kıymetli yavrum, Azize Anne’yi ne kadar çok sevdiğimi, saydığımı herkes bilir. Öyle muhterem, öyle muhteşem bir insandı ki onu tanıyıp da hayranlık duymamak imkansızdı. Her konuşmasında karşısındaki insanlara yeni yeni ufuklar açar, onlarla mes’ut ve bahtiyar anlar yaşardı.
“Var olan Hak’dır, Gayrısı yoktur”,
“Kelamı Hak’dan alın”
en çok kullandığı sözlerdi. Bir ömür boyu hep iyilik ve güzellik içinde yaşadı. Rahmetli eşi Celal Emrem öğretmendi. İki oğlan bir kızbir de onbeş yaşında ölen Ahmet bir de Celal Bey’in bir akrabasının yetim kalan çocuğu olmak üzere yedi kişilik aile öğretmen maaşıyla çok zor geçiniyordu. Azize Anne düşündü, taşındı, dikiş dikmeye karar verdi. Sabahlara kadar çocuklarının rızkı için dikiş dikti. Zamanında en ağır abiye kıyafetler ona getiriliyordu. En güzel tuvaletlerin nakışlarını o işliyordu. Böyle böyle olağanüstü bir çabayla çocuklarını yetiştirdi. Ne yazık ki onlardan hiçbir vefa, hiçbir yakınlık görmedi. Son günlerinde onu vicdansızca, merhametsizce Allah’dan korkmadan, kuldan utanmadan huzurevine attılar. Bu Azize Anne gibi bir insana yapılacak bir hareket miydi? Bu insanlığa, efendiliğe sığar mıydı? Dünkü Hürriyet Gazetesindeki ilandan ayın 12’sinde vefat ettiğini, ayın 15’inde kaldırılacağını öğrendik. Hem de ikindi namazından sonra. Ankara’da artık hemen akşam oluyor. Niye öğle değil de ikindi namazı? Peygamberimiz cenazenin hemen kaldırılmasını emrediyor. Böyle mübarek bir insana bu yapılır mı? Üç gün buzdolabında bekletilir mi? Sonra niye öğle namazı değil de ikindi namazı? Allah kimseye böyle evlat vermesin. İnşallah onlar da yaptıklarının karşılığını görürler. Üçü de emekli, hali vakti yerinde insanlar. Üstelik Azize Anne’nin kocasından kalan emekli maaşı ve oturacak evi de vardı. Birisi İstanbul’dan gelip de iki bakıcı tutup vardiya usulü annelerinin hizmetinde bulunmadılar. İşte böyle. Benim o üç çocuğa olan kırgınlığım ebediyyen devam edecek.
İşte böyle yavrum. Doğur, büyüt, hayrını gör. Ama eskiler derler ki “Men dakka dukka”, "Bugün bana, yarın sana." Hayırlısı. Şu anda hıçkırıklar boğazıma doluyor. Daha fazla yazamayacağım.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Hepsinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|