“Efendim bu Diyojen.”
İskender durdurur orduyu, atından iner, Diyojen’in yanına gider. “Ey fıçıda güneşlenen adam! Ben büyükler büyüğü, hükümdarlar hükümdarı İskender’im. Seni gördüm, acıdım. Dile benden ne dilersen” der. Diyojen başını kaldırır. “Git işine be!” der. “Gölge etme başka ihsan istemem.”
İskender hayretler içinde kalmıştır. Diyojen “Sen nasıl bana yardım edebilirsin,” der. “Sen benim kölemin kölesisin, ne yapabilirsin bana?” Şaşırmış İskender, “Nasıl olur” der.
“Niçin olmasın. Nefsim benim kölem. Sen kendi nefsinin kölesisin. Sen benim kölemin kölesisin. Git işine” der. İskender hiç sesini çıkartmaz. Sükûnetle atına biner. Yanındaki komutanlar sorarlar. “Efendim, Diyojen’i nasıl buldunuz” derler? İskender büyük bir saygıyla “Muhteşem bir insan” der. “Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim.”
Bu tarih sayfalarından bize intikal eden, muhteşem bir örnektir. Biz yoksulluk kavramından, ne yazık ki maddileşen dünyamızda yalnız yardıma muhtaç zavallıları anlıyoruz. Hiç de öyle değil efendim. Yoksulluğun bir de mânevi yönü var."
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.