Konu : Küçük sandığımız bir iyilik bizi nice belalrdan, sıkıntılardan kurtarabilir
Gönderen :
Sabri Babadan Mesaj
Tarih :
10/3/2019 9:45:48 AM
.
KÜÇÜK SANDIĞIMIZ BİR İYİLİK BİZİ NİCE BELALARDAN, SIKINTILARDAN KURTARABİLİR
Senelerce önceydi, bir gün evde oturuyordum. Telefon çaldı. Bir okul arkadaşım “Sabri”, diyordu, “bana yardımcı ol, çok sıkıntılıyım, boğulur gibi oluyorum. Lütfen bana yardım et.” Arkadaşımın sesi beni ürkütmüştü. Hakikaten o anda ona kitap oku, müzik dinle, ibadet et demek bir netice vermeyecekti. Dedim ki, “Bak kardeşim, banyoya gir, biraz su dökün, bir abdest al, giyin, en yakın hastaneye git. Hastanedeki görevli memura “Bu hastanede bir süredir yatıp da hiç ziyaretçisi olmayan hasta var mı?” diye sor. Hastayı öğrendiğin zaman ziyaretine git. Ya bir çiçek yaptır, ya bir kolonya al. Hastaya hatırını sor. Onunla biraz konuş. Bir isteği olup olmadığını öğren. Bir isteği varsa lütfen onu yapmaya çalış.”
Akşam, arkadaşım tekrar telefon etti. Ses tonu tamamen değişmişti. Mutlu, neş’eli bir ses tonu vardı. Anlattı. Hastayı ziyaret ediyor, hediyesini takdim ediyor, biraz görüşüyorlar. Sonra diyor ki, “haftaya tekrar geleyim mi, ister misin?” Hasta yatağından doğruluyor, “Allah razı olsun” diyor, “beni o kadar mutlu ettin ki, haftaya da benim gibi yalnız bir insanı ziyaret et, benim duyduğum mutluluğu o da yaşasın.” Ve diyor arkadaşım, hastanenin kapısından çıkarken öyle neş’eli, öyle mutluydum ki yol boyu sana içimden teşekkürler ettim.
Bizim mutluluğumuz da, mutsuzluğumuz da hep böyle küçücük olaylarla ortaya çıkıyor. Ne olur biz de âdet haline getirsek, bu minicik nüanslarla insanları sevindirsek, uzun zamandır aramadığımız, görüşmediğimiz bir dostu, bir gün telefonla arayıp hatırını sorsak, hem onu, hem kendimizi ne kadar sevindiririz. Hani, bazı çok yaşlı kimseler vardır. Hayatta kimseleri kalmamıştır. Ellerinden tutacak kimseleri yoktur. Ne olur onları hiç olmazsa telefonla veya beş dakika ziyaretlerine giderek arayıp, sorsak, ne kaybederiz? Onlara desek ki “Ne zaman başın daralırsa, ihtiyaç hissedersen, gece saat kaç olursa olsun, beni ara. Ben arabaya biner gelirim.” Bir bilsek ki bu sözler yalnız bir insanı ne kadar sevindirir, ne kadar göklere uçurur. Daha bunlar gibi pek çok örnek verebiliriz. Alışveriş ettiğimiz tezgâhtarın hatırını sorsak, bir sıkıntısı olup olmadığını öğrensek, dolmuştan inerken sâde para vermekle yetinmeyip hatırını sorsak, hayırlı işler dilesek, teşekkür etsek, onlar da, biz de ne kadar mutlu oluruz. Bir gül bahçemiz olsa, bir dostumuz ziyaretimize gelse, ona bir gül buketi hazırlarken o gülün kokusu aynı zamanda üstümüze, ellerimize de sinmez mi? Onun için Kâinatın Efendisi, “Veren el, alan elden hayırlıdır” ve “Birbirinizle arada hediyeleşin, hediye bazen kalpler arasındaki soğukluğu giderir” buyuruyor.
Ne zaman Hak’ka göçeceğiz bilemiyoruz. Ama yaşadığımız sürece, şu hayatı o kadar güzel, renkli, şiir gibi yaşayalım ki, dünyamız cennet gibi olsun. Ve “Dünyası cennet olanın, âhiretinin de cennet olacağı” müjdesi geliyor Kâinatın Efendisinden. O halde ne bekliyoruz? Yunus Emre, “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyordu. Bizler de yaşadığımız sürece hep iyinin ve güzelin tohumlarını ekelim ki, yarın mukadder yerimize gittiğimizde yüzümüz kara çıkmasın. Allah, bizlere de ve yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de hayırlar göstersin, imân ile çene kapamayı nasip etsin.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.
GÖNÜL SOHBETLERİ KİTABI, CİLT 8
|