Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Her yanlış hareketimizin bedeli bir gün hiç ummadığımız bir yerde ödetilir.
Gönderen : Sabri Babadan Mesaj
Tarih : 10/16/2019 8:37:27 AM


.
HER YANLIŞ HAREKETİMİZİN FATURASI BİR GÜN HİÇ UMMADIĞIMIZ BİR YERDE ÖDETİLİR
"Her yanlış hareket hayatta faturası ödetilecek bir durumdur.

Bundan kırk yıl önce idi. O zaman emekli olan bir öğretmen hanımefendi anlatmıştı. Bundan diyor, otuz yıl önceydi. Öğretmen Okulunu bitirmiş, mesleğe ilk adımımı atmıştım. Bir okulda öğretmendim.

Bir gün ders bitmiş, teneffüs zili çalmış, çayımı içmek için öğretmenler odasına gidiyordum. Oturdum. Biraz sonra bir hademe geldi. Efendim, dedi, vaktiniz müsaitse müdür bey sizi bir dakika rica ediyor. O zaman gençtim, güzeldim, yeni öğretmen olmuştum. Gaflet, delâlet içinde, kendimi bir şey sanıyordum. Kendimi ömür boyu affedemeyeceğim bir terbiyesizlik yaptım. Ben gelemem, dedim. Ne söyleyecekse gelsin burada söylesin. Biraz sonra müdür bey geldi.

Emekliliğine çok az bir zaman kalmıştı. Biraz beli bükülmüş, biraz kamburu çıkmıştı. Geldi, saygıyla selâm verdi. Affedersiniz kızım, dedi. Sizi rahatsız ettim. Ders çizelgelerini hazırlıyordum. Müsait gününüzü tespit etmek istemiştim. Lütfedip söylerseniz memnun olurum. Ben yine aynı kabalıkla, “falanca gün,” dedim. Müdür bey gitti. Ve aradan otuz yıl geçti. Bu sefer benim emekliliğim yaklaşmıştı. Keçiören’de bir okulda öğretmendim. O zamanlar okullar sobalıydı. Derse girdim, sınıf buz gibi, soba yanmıyor. Çocuklar titriyorlar. Canım sıkıldı. Hemen mümessili çağırdım. Hademeyi görmesini, sobayı yakmasını istedim. Biraz sonra mümessil sınıfa girdi. Öğretmenim, dedi, hademe gelmiyor. Kocaman kadın, otursun sobayı kendi yaksın, diyor. Şoke olmuştum. Şaşırdım, başka bir öğrenciyi gönderdim. Aynı cevabı vermişti. Moralim bozuldu. Bu sefer kalktım kendim gittim.

Hademe oturmuş, sigarasını içiyordu. Beni görünce asabi bir ses tonuyla, “İkide birde niye haber gönderiyorsun, otur sobanı yak,” dedi. Birden boşanıverdim. Emekliliğime üç gün kala talebelerimin önünde rezil olmuştum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Müdür bey geldi. Efendim, dedi, siz lütfen eve gidin. Bu ruh hali içinde ders yapılmaz. İstirahat buyurun. Ben öğrencileri evlerine gönderirim. Eve gittim. Bir süre daha ağladım. Sonra gittim, abdest aldım, namaz kıldım. Ve Allah’ım dedim. Bu ne haldir? Bunun sebebi hikmeti nedir? Tespihimi çekerken, birden aklıma otuz yıl önceki yaptığım hareket geldi. Utandım, yüzüm kızardı. Ve ellerimi açarak, önce Allah’tan, sonra Peygamber’den, sonra da Rahmet-i Rahman’a kavuşan müdür beyin ruhundan özür diledim.

Sonra ertesi gün okula gittim. Okula yüz metre kala, dün beni talebelerimin önünde mahcup duruma düşüren hademeyi süklüm püklüm beni beklerken gördüm. Beni görünce birden koştu, “Hocam,” dedi. “Beni affedin. Dün çok büyük bir terbiyesizlik yaptım. O kadar üzüldüm ki gece sabaha kadar uyuyamadım. Müsaade ederseniz, elinizi öpmek istiyorum. Müsaade etmezseniz ayaklarınızı öpeceğim.” Aman Yâ Rabbi, bu, izahı mümkün olmayan bir olaydı. Ben, müdür beyin ruhaniyetinden özür diliyordum, ertesi gün okulun hademesi benden."
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]