Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsan kalbi ancak içerden edeple, hürmetle, ta'zimle açılabilir.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 10/18/2019 10:03:24 AM


.
SABRİ BABA'DAN MEKTUP
İNSAN KALBİ ANCAK İÇTEN FETHEDİLEBİLİR, ANCAK TA'ZİM, EDEP VE HÜRMETLE AÇILABİLİR
Kıymetli yavrum,
Bir takım şeklî ibadetlerimiz hayra dönmedikçe onları yapsak ne olur, yapmasak ne olur? Namazdan evvel abdest almakta düşünen insanlar için, hisseden kalpler için çok büyük incelikler vardır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’ya hitaben “Tur dağına çıkmadan önce nalınlarını çıkar, öyle gel.” emrini verir.” Burada nalın simgesiyle anlatılmak istenen nedir? Gönül gözü açık olanlar için bu hitapta büyük fetihler vardır.

Senelerce evvel bir gün orta yaşlı bir adam Büyük Veli Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi Hazretleri'ne gider. Selam verir, el öper, “Bir sualim var.” der. “Müsaade ederseniz sormak istiyorum.” Efendi Hazretleri tebessüm eder, “Buyur yavrum,” der, “Ne soracaksan sor.” “Ben,” der adam “nice yıllardır içki alemlerinden, fuhuş alemlerinden başımı alamıyorum, ne kadar mücadele etsem o malum şeylerden çıkamıyorum. Bir arkadaşımdan sizin şöhretinizi duydum, size bağlanmak istiyorum, beni kabul eder misiniz?” Sonra susar.

Ahmet Efendi Hazretleri gönül gözüyle adama bakar, bakar ve cevap verir: “Nene gerek evlat, mana alemi kim, sen kim. Var git meyhaneden, kerhaneden, nasibini al.” Bu cevap üzerine adam tir tir titremeye başlar, ağlayarak çıkar gider. Kısa bir süre sonra gelir, ağlayarak Efendi Hazretlerinin elini öper. “Efendim,” der, “ben kesin dönüş yaptım. Bir daha ne meyhaneye, ne fahişelerin yanına gitmemeye Allah’ın üzerine yemin ettim. Tövbe ettim. Pişman oldum. Lütfen beni kabul buyurun.” Ve kısa bir zaman sonra o kesin dönüş yapan, tövbekar olan, Ahmet Amiş Efendi Hazretlerine bağlanan kimse mânâ aleminde nice yollar kateder.
Küçüklüğümden beri beni etkileyen manevi büyükleri birer birer düşünüyorum. Hepsi toprak kadar mütevazı birer edep örneğiydiler. Gandi, evden çıkarken: “Kendimi ayakkabımın üzerindeki tozdan daha büyük görürsem, ürperir Allah’a sığınırım.” diyordu.

Bir gün âşıklarından hayranlarından, bağlılarından bir zat, Ahmet Rufai Hazretlerine gider. “Efendim,” der “size olan sevgim, saygım, hayranlığım o kadar büyük ki nasıl hitap edeceğimi bilemiyorum. Size evliyalar sultanı mı desem, âlimler padişahı mı desem, gönüller fatihi mi desem daha uygun olur. Bana bu konuda yardım eder misiniz?” Yücelerin yücesi büyük veli tebessüm eder, “Aman evladım,” der, “başka derdin mi yok. Ahmet de geçsin gitsin.”

İşte babaannem; merhum Ayşe Hanım, işte annem merhum Sabiha Hanım, işte babam merhum Ahmet Rüştü Bey, işte hepsi rahmetli olan Ömer Efendi Hoca, işte Gümüşhaneli Paşa Dede, işte Operatör Doktor Münir Derman, işte Hayri Öğüt Efendi Hazretleri, işte Azize Anne, işte Haymana yolundaki Hasan Efendi Hazretleri, işte Mamak yolundaki Ahmet Efendi Hazretleri, işte Şaziye Anne ve daha niceleri… Hepsi ayrı ayrı edebin, inceliğin ve zarafetin örnekleriydiler. Hep ışık içinde yaşadılar ve hep çevrelerine ışık yaydılar. Kavgasız, gürültüsüz, münakaşasız, iddiasız, gösterişsiz, çalımsız ve cakasız bir yaşantının en güzel örneklerini verdiler ve veriyorlar. Çünkü onlar biliyorlardı ki insan kalbi ancak ve ancak içten fethedilebilir. Ve onun kapısı yalnız ta’zimle, hürmetle ve sonsuz bir incelikle açılabilir.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Hepsinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]