Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sürekli şikayet etmek bir insanın kendi kendine yapacağı büyük bir kötülükt
Gönderen : Özden
Tarih : 10/25/2019 8:22:46 AM


.
Muhterem Efendim,
Size ve Bütün dostlara Merhaba!
Cok onceleri anlatmisti annecigim ; Evlenip gelin olacagi zaman rahmetli annanem onu bir kenara cekmis ‘Bak kizim ‘ demis. ‘artik evlenip bir yuva kuruyorsun. Senin de bir ailen olacak. Esinin ailesi ile birlikte yasiyacaksin. Onlara her zaman saygili davran. Olur da esin ile , kayinvaliden ile, esinin kardesleri ve akrabalari ile anlasamadigin, ayni fikirde olmadigin birseyler olur, aman dikkat et aranizda kirginlik olmasin ve bu tur problemleri kesinlikle gelip bana anlatma. Gun gelir sen herseyi unutur gidersin, aranizdaki sorunlar hallolur, yine birlikte guler soylerseniz. Ama bir annenin yuregi cocugu icin hep yumusaktir. Kimse evladini uzsun istemez. Eger ben bunlari duyar da uzulursem, kalbim onlara kirilirsa bir daha unutamam. O insanlar ile aramda en ufak bir yanlis anlama , kirginlik olsun istemiyorum. Onun icin artik sen kendi sorunlarini kendin hal yoluna koymalisin. Bana hic bir laf ve sikayet getirme. Mutlu ol ve mutlu et. ‘ . Iste bunlari duyunca cok uzulmus annecigim .O an icin artik annem beni sevmiyor diye dusunmus. Cunku o zamana kadar birbirlerine cok bagli ana kiz imisler. Ama yillar sonra bunlara bize anlattiginda cok hak veriyordu rahmetli annaneme. Ben annanem ve babanem kadar birbirine sevgi , saygi gosteren hurmet eden dunur cok az gordum. Birbirlerine elleri ile hizmet eder , oturtacak yer bulamazlardi.

Gecenlerde bir hikaye okudum ve annemin bu anlattiklari aklima geldi . Eskiden Kafkasya da "Kubaniska Cerkezleri arasinda bir adet vamis. Evlenecek kizin ceyizleri arasina kakmali bir cekmece konurmus.Bu cekmece anneden kiza verilerek boylece nesilden nesile gecermis. Cekmecenin anahtari, gelin evden cikarken boynuna takilirmis. Ruslar ve etraftaki baska kavimler bu cerkez kizlarinin cok gecimli ve hallerinden hic sikayet etmeyen birer aile kadini olmalarina bakarak "Tabii gecinirler, babalari ceyizlerine bir cekmece altin koyuyor, kocalarinin basi dara gelince cikarip veriyorlar, kocalari da onlari hep hos tutuyor"derlermis. Bir sosyolog arastirma yapmis. Bakmis ki isin ic yuzu cok farkli. Ici bos kucuk bir sandik bicimindeki bu cekmeceyi kizcagiz cok basi dara dustugunde gizlice sirlarini , acilarini anlatir ve anlatirken de nesilden nesile gelin giderken bu cekmeceyi sir ortagi olarak goturen buyukannelerini dusunur, icini iyice doktukten sonar tekrar kilitlermis. Kizi gelin olurken de bu cekmeceyi onun ceyizine koyarmis.Boylece hem derdini anlatma ihtiyacini gidermis hem de aile sirlarini ortaya dokmemis olurmus.

Bu hikayeyi okuyunca "ama ben" diye soze baslayacak ve " …bugun…bu zamanda…. Benim hayatim..… benim haklarim…." diye devam edecek insanlari dusunmeden edemedim. Her gun hayatta her yerde olup olmadik herseyi anlatip konusan, medyada boy gosterip aile ici yada ozel butun herseyi ayaklar altina alip da cigneyen….. Neyse, bunlari dusunmek bile istemiyorum…

Biz yine iyi ve guzele donelim….

Rahmetli Buyukbabacigimin cok meshur bir hikayesi vardi…" Bir memlekette 90 yaslarinda fakat cok dinc ve genc gorunumlu bir adam yasarmis… Etrafindakiler ona cok ozenir ve sorarlarmis bu gencligin sirri nedir diye. Bir gun yasli adam onlari yemege davet etmis. Bu davette size sirrimi aciklayacagim demis. Herkes merakla davete gelmis. Yemekler yenilmis , icilmis, sohbetler edilmis vakit iyice gecikmis. Adamcagiz karisina seslemis:"Hatun, su kilerde karpuzlar olacak bir karpuz getirirmisin bize!.." Hanim hemen gidip bir karpuz getirmis. Adamcagiz soyle eliyle bir vurmus tik tik diye sonra da " Bu olmamis hanim, guzel cikmayacak, baska getirirmisin bir zahmet" demis. Hanim onu goturmus bir tane daha getirmis. Adam onu da bir yoklamis yine begenmemis. Baska istemis…. Bu boylece uc dort sefer daha tekrarlamis. Neyse besincide karpuz begenilmis kesilmis ve misafirlere ikram edilmis…. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormus. "Eeee …. Arkadaslar iste benim gencligin sirri burda anladiniz mi…" Herkes birbirinin yuzune bakmis. Kimse bisey anlamamis.."Aman dede demisler nerde? Anlamadik biz bu sirri!" Dedecik gulmus. "Efendiler" demis "O gordugunuz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanima git de baska getir dedikce o kilere gidip geliyor ayni karpuzu getiriyordu. Bir kere bile "aman be adam , delimisin nesin su tek karpuzu ne tasittiriyorsun bana.." demedi. Beni sizin onunuzde mahcup duruma dusurmedi. Iste ben butun gencligimi hanimima borcluyum. Biz birbirimizi hic baskalarinin onunde zor duruma dusurmeyiz. Aile icindeki hicbir seyi disariya yansitmayiz. Hep birbirimize destek olur, dert ortagi olur, yardim ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatiriz. Iyi kotu her olayi da birlikte paylasiriz.' demis.

Eger dikkatle cevremize bakarsak; hic kimsenin yasami boyunca sorunsuz ve puruzsuz bir hayat yasamadigini farkederiz. Mutlaka bir yonden eksigi, zorlugu oluyor basacikilmasi gereken. Bediuzzaman eserlerinin birinde 'SEKVA(sikayet) SIKINTIYI ARTTIRIR' diyor. Gercektende deneyin (ben bizzat denedim); bir olayin uzerine ne kadar cok giderseniz ve durmadan sikayet ederseniz, icinizin daha cok daraldigini, karardigini, islerin daha da cikmaza girdigini farkedeceksiniz. Ustelik problemi anlattiginiz her kisinin verdigi farkli farkli akillar, soyledikleri olumsuz yaklasimlar sizi iyice depresyona sokacaktir nerdeyse… Ustelik hikayeyi her tekrar ettiginizde, sizde yavas yavas kendinize acimaya baslar, saglikli dusunemez hale gelirsiniz. Karsi tarafa duyulan kizginlik hisleri her sikayet ve tekrarlarla nefrete donusmeye baslar Allah korusun.

Ancak , Insanin Allah sevgisi ve Allah'a guveni alaninda bilgi ve imani derinlestikce derin bir tevekkule burunebildigi goruluyor. Iste boyle insanlar bos yere laf sarfetmenin, sikayette bulunmanin ne kadar faydasiz oldugunu idrak edip ona gore davraniyorlar. Kanimca problemlerimizi, sirlarimizi HAK ile paylasacak seviyeye gelmek icin gayret etmek en hayirli olan yol!....... .

Efendim, bu gun yine hikayeden hikayeye gectik. Dusuncelerde yolculuk ettik. Ben dusundugum , buldugum, okudugum , aklimdan gecen her seyi gonul dostlariyla paylasabildigim icin cok mutluyum . Sizlerinde dusuncelerinizi sohbetlerinizi okudukca kendimi inanilmaz mutlu ve huzurlu hissediyorum. daha ogrenecek, uygulayacak, bilincine varilacak o kadar cok sey var ki.... Karinca kararinca yolunda bulunmaya calisiyoruz. .....

Sevgi ve saygilarimi sunuyorum. Dualarim hep sizlerle....

Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
www.ozdencicek.com

--------------------------------------------------------------------------------

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :

Sayın Özden Çiçek,

Yine bize düşüncenin, edebin, incelik ve zarafetin en güzel örneklerini sunmuşsunuz. Bunların karşısında teşekkür kelimesi hiç de duygularımızı yansıtır görünmüyor. Büyükannenizin, evleneceği sırada annenize söylediği sözler harikulade güzel. Onu keşke bütün insanlar okusa. Çok güzel bir baskıyla, özel kağıtlara yazılıp bir anne ve kızının her gün okuyacağı bir yere konulsa. Bu, ne kadar önemli bir husus. Aklıma İngilizlerin bir atasözü geliyor, " Bir kız çocuğunun iyi yetişmesini istiyorsanız işe büyükanneden başlayınız." Peygamber Efendimiz, bir gün bir yerde oturuyorlarmış, çevreden hep negatif sorular gelmeye başlamış, Resulullah Efendimiz bundan rahatsız olmuş, bana demiş " Hayırlı, güzel sorular sorun. Hep hayırdan konuşalım." Ankara'da çok sevdiğim, çok saydığım, hayranlık duyduğum bir hanımefendi var. Leyla Elbrus Hanımefendi, kendisi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu. Hayatta, daima iyiden, hayırdan, müspet olandan bahseder. Çevrede negatif bir hava esmesine müsaade etmez. Derhal konuyu değiştirir. Müspet ve hayırlı olan bir çizgiye getirir. Şikayet, hep şikayet, hep şikayet, bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülüklerden biridir. Şikayetle hangi mesele halledilmiş ki. O bakımdan Özden Çiçek hanımefendinin annesinin kızına nasihatinden yedi milyar için çok ince hayırlar, güzellikler var. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. O, Çerkezlerdeki nesilden nesile devredilen çekmece hikayesinde de insanı ürperten, harikulade bir incelik, bir güzellik var. Sanki hayatın, yaşamanın, varoluşun sırrı o çekmece hikayesinde gizli. Aslında şikayet acizliğin, zavallılığın, korkaklığın tezahüründen başka nedir. Şikayetle kim nereye ulaşmış ki. Özden hanımefendinin, anlattığı üçüncü olay benim gözlerimi yaşarttı. Evlenen bir çiftin, elele vererek bir ömür boyu sevgi, saygı, ve karşılıklı dayanışma içinde olmaları hayatın en önemli olayı değil mi? Daima sevgiyi, saygıyı, ön plana almadıktan sonra o yaşanan hayat bir ıstıraptan, bir çileden başka nedir. Ömer Hayyam bir şiirinde:

"Sevgine gireceğim toprağa,
"Sevginle çıkacağım topraktan."

diyor. Yaşamak, sevmekten, sevilmekten başka nedir. İnsanoğlu yeryüzünde sevgileri kadar vardır. Sevgiler kadar yaşayacaktır.

Mailleriyle, sitemizi ziynetlendiren, değerlendiren, güzelleştiren büyük insan Özden Çiçek Hanımefendi,

Sana selam, sana sevgi, sana saygı...

Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]