Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Türkçe giderse Türkiye gider. "Rahmetli Prof. Oktay Sinanoğlu.
Gönderen : Serdar
Tarih : 10/30/2019 9:06:22 AM


.

"TÜRKÇE GİDERSE TÜRKİYE GİDER" RAHMETLİ PROFESÖR OKTAY SİNANOĞLU
Mektup-Cevap
Sayın büyüğümüz,

Türk milletini parçalamaya çalışan güçler son günlerde faaliyetlerini iyice yoğunlaştırdılar. Düşmanlarımız sürü içine koyun postunda giren kurt gibiler ve bizler ne yazık ki hala onlara müttefik gözüyle bakıyoruz. Rumeli Balkan Türkleri Federasyonu Genel Başkanı Özcan Pehlivanoğlu’nun bir yazısını sizlere aktarmak istiyorum.

DİL ÜZERİNDEN OYUNLAR...

Türk Milleti üzerinde oynanan büyük oyunun en önemli bahanelerinden biri de dildir.

Dünya üzerinde asimile olmaya yatkın bir millet olan Türkler kolayca dillerini kaybedebilmektedir.

Örneğin altmışlı yılların başında Almanya'ya çalışmak üzere giden Türklerin torunları günümüzde çoktan Türkçeyi unutup Almanca konuşmaya,Alman gibi düşünmeye ve Alman gibi yaşamaya başlamıştır. Biz Türkler hakkında bu konuda bir çok örnek verilebilir. Türkçeyi kaybederek Kürtleşen, Almanlaşan, Bulgarlaşan, Macarlaşan, Arnavutlaşan, Gürcüleşen çok insanımız vardır. Güneydoğumuzun göçebe Karakeçili aşireti bugün Türkçe bilmese bile özbeöz Türk olan kardeşlerimizdir. Yine balkanlarda Makedonca konuşan Torbeşler ve Arnavutça-Boşnakça konuşan Goralılar nihayet Pomakça konuşan Pomakların Türk oldukları konusunda zerrece şüphe yoktur. Bugün hepimiz bilmeliyiz ki; Kürt milliyetçiliğinin öncüleri,kendini Kürt olarak tanımlayan kardeşlerimiz değil bizzat emperyalist devletlerin hizmetindeki yabancı misyonerler, gezginler ve konsoloslardır. Kürtçülüğün babası da P.Maurizio Garzoni adındaki Katolik misyoner bir papazdır. Kürtlerin var olduğu iddia edilen coğrafya üzerinde bu gün Türkiye, Suriye, İran ve Irak Devletleri bulunmaktadır. Geçmişe dönüp baktığımızda bu topraklar üzerinde uzun bir tarihi süre içinde Türk Devletlerinin hükümran ve Türk Milletinin meskun olduğunu görmekteyiz.

Haçlı zihniyetinin Türk Milleti üzerinde, onu hakimiyeti altına almak için denediği iki yöntem vardır. Bunlardan biri asimile diğeri de başkalaştırmadır. Bu gün Kürt meselesi denilen şeyin altında işte bu başkalaştırma projesi yatmaktadır. Bunun için uyduruk bir dil yaratma ile bu işe başlanmıştır. P. Maurizio Garzoni, 18.yüzyılın son çeyreğinde bu günkü Türk-Irak sınırının 30 kilometre kadar ötesinde buraya dikkat edin tam 18 yıl boyunca yaşamış, Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Keldaniler, Nesturiler arasında çalışmıştır. Bu sırada Kurmançi ağzını da öğrenmiş ve 1787 yılında tarihte bir ilk olarak Roma'da İtalyancayla Kürt Dili ve Grameri sözlüğünü yayınlamıştır.

Papaz Garzoni bütün bu zahmetlere ve mahrumiyetlere neden katlanmıştır ? Neden bu “meçhul” diyarlarda yıllarca ömür tüketmiştir? Avrupa'da kıyıda köşede ve gölgede kalmış onca dil Ya da lehçe sayabilirsiniz. Bask, Katalan, Korsika, Bröton, Gal, İskoç, Malta dilleri gibi... Misyoner Garzoni, bu diller ortada dururken neden gelip bizim Anadolu'nun Kurmançi ağzına merak sarmıştır? Sebebi gayet basit: 18. yüzyıla kadar izlenen Türkleri dıştan yıkma staretejisi, içten yıkma staretejisine dönüştürülmüştü. Başrolde ise Vatikan ve onun itibarlı devletleri Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya vardı. İçten yıkma staretejisi bu gün din farklılıkları, etnik farklılıklar, dil, lehçe ve ağız farklılıkları, bölge ya da aşiret farklılıkları gibi hususlar üzerinden aynı güçler tarafından sürdürülmektedir.

Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde konuşulan ve adına Kürtçe denilen Kırmançi ve Zazaca ağızlarının, Göktürk ve Uygur lehçeleriyle birlikte Çuvaşçanın karşılaştırılması suretiyle Eski Türkçe ile lişkisi ortaya konmuştur. Bu gün bunları konuşup birliğimizden dem vuracağımıza ve Türk Milleti üzerine yapılan planları deşifre edeceğimize nelerle uğraşıyoruz? Ancak malum güçler, Türk Milletini “Kürt” adında başkalaştırma çalışmalarına bir İtalyan Katolik Misyoner Papaz eliyle 1787' de başlarken bir Alman marifetiyle de 1960'lı yılların başında Doğu Karadeniz Bölgemizde de Laz, Hemşenli, Gürcü, Poşa ve Pontoslu Rum gibi etnik parçalar tanımlamaya başlamıştır.

Çok sistemli bir şekilde ve iç içe geçmiş projeler çerçevesinde Prof.Dr. Anthony Bryer ve ekibi tarafından ilginç işler yapılmaktadır. Yine altmışlı yılların başında bölgeye gelen Wolfgang Feurstein adlı bir Alman kendini “Laz Ulusu” yaratmaya adadığını açıkça söylemiş, önce Lazca yazı dili oluşturmak için Laz Alfabesi düzenlemiş, ardından bu Laz Alfabesi ile ilkokul seviyesinde metinler hazırlamış ve uyduruk Lazca gramer bilgileri ile sözlük çalışmaları yapmıştır. Görüyorsunuz ; İtalyan Garzoni'nin yaptıkları ile Alman Feurstein'ın yaptıkları arasında tarih olarak büyük bir zaman aralığı olmasına rağmen (1787-1960) ne kadar büyük benzerlikler var ! Biri Kürt Ulusu diğeri Laz Ulusu yaratma peşinde. İkisinin de kullandığı ortak argüman : dil. Merak etmeyin bunlar gibi davranan ve yaşayan bir çok kişide Türk Milletini lime lime etmek için onlarca ulusçuk yaratmaya çalışıyor. İçten yıkma stretejisinin en önemli ayağı; dil,lehçe ve ağız farklılıklarının üzerine giderek başkalaştırma ve bunun sonucu olarak bölme operasyonudur. Bu son zamanlarda “Yeni Osmanlıcılık” akımı ile de körüklenmektedir. Devletimizi yönetenler ve siyasiler bu tuzağa düşmemelidir. Coğrafyamız üzerinde yaşayan insanlarımızın tamamına yakını Turan kökenlidir yani Türk oğlu Türktür. Ancak başkalaştırma operasyonları sonucu kendilerini sanki başka bir topluluğa mensupmuş zannına düşmüş olabilirler. Önemli olan bunları onlara anlatmaktır.

Eğer Ortak Türk Tarihi yazılabilmiş olsaydı Türk Miletinin Atavatan'ından bu yana yaşadıklarını anlar, oyunların farkına varır, tuzağa düşmezdik. Binlerce yıl önce Çinlilerin oyunları ile yakın tarihin İtalyanının, Almanının, Rusunun, Amerikalısının ve İsraillisinin oyunu hep aynı. Bütün bunlara en güzel cevap Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milleti ile ortaya koyduğu Türkiye Cumhuriyeti projesidir. Onlar ne kadar uğraşsa da bu millet başındaki badireleri atlatacak, düzlüğe çıkacak ve mutlaka ama mutlaka hesap soracaktır.

Özcan Pehlivanoğlu

Rumeli Balkan Türkleri Federasyonu Genel Başkanı

Selam, sevgi ve hürmetlerimle

Serdar

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
------------------------------------------------------------------------

Sayın Serdar Bey,

Kıymetli yavrum, gönderdiğin mailde milletimiz üzerinde oynanan binlerce çirkin oyundan sadece bir tanesini görüyoruz. Eksik olma. Lütfedip göndermişsin. Teşekkür ederiz.

Şöyle etrafımıza bir bakalım. Ankara’dayız. Karum iş merkezine gidelim. Bir defter kalem alalım, bütün katları gezip gördüğümüz dükkan isimlerini yazalım. Durum şu: Dükkan isimlerinin yüzde doksanı Türkçe değil. Oradan Kızılay’a gidelim. Gördüğümüz dükkan isimlerinin yüzde sekseni Türkçe değil. Peki, nereye gidiyoruz? Bu memleketi idare edenler bunları görmüyorlar mı?
Sevgili kardeşim, şu anda hıçkırıklar boğazıma tıkanıyor. Daha fazla yazamayacağım.

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]