Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: Dinlemesini bilmeyen, konuşmasını da öğrenemez
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 5/31/2007 9:37:38 AM


Sayın Durdu Güneş,


30.5.2007 tarihli mailinizi aldım.


Efendim, dinleme konusundaki mailiniz o kadar güzel ki keşke elimizde imkan olsa da bu maili yeryüzündeki yedi milyar insan kardeşimize ulaştırabilsek.


Bir gün bir yakınım bir genç kızla evlendi. Yakınım, birçok yetenekleri olan, çok yakışıklı, değerli bir gençti. Evlendiği kız, çok güzel olmayan, kendi halide bir insandı. Sohbet ediyorduk. Kendisine sordum, “Bu hanım kızla evlenirken en çok dikkat ettiğin husus ne oldu?” Cevap beni yıllardır düşündürüyor. “Efendim”, dedi, “konuşurken karşısındaki insanı o kadar güzel dinliyor ki, sohbet ettiğimiz zamanlar kendimi önemli, kıymetli bir insan sanıyorum. Ben de bu izlenimi uyandırıyor. O kadar saygıyla, o kadar edeple, öyle incelikle dinliyor ki, siz ister istemez bu neticeye varıyorsunuz”. Bu olayı hiç unutmadım. Bir talip, bir büyük veliye gider ve öğrencisi olmak istediğini söyler. Aldığı cevap onu hayretler içinde bırakır. “Evladım”, der, “sen, herşeyden önce dinlemesini öğren. Kendin söylediklerine o kadar değer veriyorsun ki karşındaki insan konuşurken ondan istifade etmeyi, birşeyler öğrenmeyi, kültürüne birşeyler katmayı değil, sadece ona vereceğin cevabı düşünüyorsun. Bu şekilde ben sana ne verebilirim?”


Durdu Bey, insanın dinleme sanatının hayatın ana unsuru olduğunu anlaması için ben size kolay bir yol göstereyim. Lütfen, bir öğle yemeğinde saat bire doğru Armada’daki ikinci katta bulunan Uludağ kebapçısına gidin. Orda iskender kebap yapıyorlar. Genellikle on onbeş kişilik hanımlar gurubu oluyor o saatte. Yarabbi, ibret-i alem için o saatte yiyin iskenderinizi. Ne kadar hanım varsa sofrada hepsi aynı anda konuşuyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Çok çirkin bir uğultu yükseliyor. Rahatsız oluyorsunuz, fenalık geçiriyorsunuz. Bir gün ben orda iskenderimi yerken sıkıntıdan yüzüm sapsarı olmuş. Garsonlar geldiler, “Efendim”, dediler, “biz sizi idare odasına götüreceğiz, müsaade ederseniz. Sağlığınızdan endişe etmeye başladık. Sizi çok seviyoruz, kıyamıyoruz”. Beni aldılar, apar topar içerde bir odaya götürdüler, orada kendime geldim, iskenderimi bitirdim. Ama hala kafamda çözülmedik bir nokta var. Bu hanımefendiler, herkesin konuştuğu bir sofrada nasıl birbirlerini dinliyorlar ve nasıl anlıyorlar? Bu sırrı bir çözen olursa onlara güzel bir armağan vereceğim. Bu herhalde bir görgü, bir kültür, bir terbiye meselesi. Hemen hergün kitapçılara giderim. Dinleme sanatı konusunda hala bir kitap görmüş değilim. Gören varsa Allah rızası için bildirsin. Herhalde nefis terbiyesi bizim toplumumuzda çok kimse tarafından bilinmeyen, hatta işitilmeyen bir kavram. Yoksa anlattığım durumlar olur mu? Nefis terbiyesinin alfabesi de herhalde dinleme sanatını öğrenmekle başlıyor. Ne olur, bu konuda başka yazılarınızı da bekliyoruz. Çünkü dinleme sanatının bilinmediği bir yerde sohbet de olamıyor. Sohbetin olmadığı bir yerde sevgi, saygı, hoşgörü, edep, incelik, zarafet de olmuyor. Peki geriye ne kalıyor?


Efendim, bu güzel mailiniz için tekrar teşekkür ediyor, yenilerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Dinlemesini bilmeyen, konuşmasını da öğrenemez Yazan Durdu Güneş
Cvp: Dinlemesini bilmeyen, konuşmasını da öğrenemez Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]