Efendim,
Sizleri televizyondan ve yazılarınızdan bir süredir takip ediyorum.Düşüncelerinizden ve derin kültür birikiminizden her insanın öğrenebileceği bir şeyler olduğunu düşünüyorum.Allah sizlere uzun ve sıhhatli ömürler versin.
Ben üzerinde çok fazla konuşulmayan ama çok önemli gördüğüm bir soru sormak istiyorum.
Soru sorma adabı nasıl olmalıdır?
Efendim günlük hayatta,iş yerinde,televizyonda insanları görüyoruz.İnsanların özel hayatlarıyla,işleriyle veya inançlarıyla ilgili öyle sorular soruyorlar ki belki de karşı tarafın gizli kalmasını istediği,cevaplamaktan çekineceği sorular bunlar.
Bir Allah dostu , yolda karşılaştığınız bir arkadaşınıza nereye gittiğini sormayın,ola ki söylemekten çekineceği bir yere gidiyordur demiş.
Ayrıca soru sormak için belli düzeyde bilgi sahibi olmak gerekmez mi?İnsanlar öyle cahilce sorular soruyorlar ki cevap vereni de zor durumda bırakıyorlar.Bu konuda güzel bir hikaye anlatılır:
Adamın biri, bir şeyler bildiğini ima ederek: ”Hocam!” demiş. Hani bir peygamber vardı ya! Onu, amcaları kaçırıp, havuza atmışlardı. Sonra onu, oradan, eşkıyalar alıp götürmüştü… O, Musa Peygamber miydi?
Hoca şöyle bir düşünmüş… “Yahu , ben bunun neresini düzelteyim! Bir kere o, Musa değil, Yusuf Peygamberdi. Ona, amcaları değil; kardeşleri tuzak kurmuştu. Sonra onu havuza değil kuyuya atmışlardı. Onu, eşkıyalar değil, oradan geçen bir kervan bulmuş ve alıp götürmüştü…” demiş.
Değerli düşüncelerinizi almak ümidiyle en derin sevgi ve saygılarımı sunarım.
Emin Öztürk
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Nedir sualin, odur kemalin Yazan Emin Öztürk
Cvp: Nedir sualin, odur kemalin Yazan Sabri Tandoğan