MERHUM YAZAR SAMİHA AYVERDİ'NİN TALEBELERİNDEN HAK AŞIĞI AZİZE ANNE'NİN KİTABINDAN BÖLÜMLER
DUYUŞLAR
"İnsan hatemil Kur'andır" buyurdular.
"Anladın ki mekân, tatlı îmandır anladın" "Anladın ki îman, katlı mekândır anladın"
"Her şeyde Hakkın tecellîsini göreceksin" "Hakkın tecellîsini görerek ispat edeceksin"
Manâmda Efendi Hazretleri bana gayet sert bir ifade ile:
"Dervişlik sizin zannetdiğiniz gibi değil! Lisânı hafî lâzım, Lisânı saî lâzım,
Lisâni asfer lâzım." buyurdular.
"Tevella ve tevella, ilmel yakîn
Tevella ve tevetla, aynel yakîn
Tevella ve tevella, hakket yakîn" buyurdular.
" Ey can neredesin ? "cevap geldi "göbekteyim" " Ümit, imânın yarısıdır "
18.11.1993
"İsmin değişti, Cennet Ana oldun" buyurdular.
Miraç kandili sabahı 19.12.1995 Pîr Ahmet-el Rifâi Hz.
"- 9 adet Fatiha
9 adet Elem neşrahleke
Izâ vakıa suresi okunacak" buyurdular.
"Kulluğunu, yokluğunu bilmek ne saadet! Allahtan inayet."
"Bak yüzüne sabî sübyanın, Oku âyâtını Ku fanın"
"Biz onun sesine âşıkız, o bizim sesimizi dinliyor"
"Cami oldu bu vücûdum, misk-ü anber kokar oldum.
Hakka giden yol buluğben, ırmağ olup akar oldum.
Aşk oduna düşenlere, çerağ misli yakar oldum.
Hâr oldum, nâr oldum, gülşen-î bahar oldum."
Manâmda buyuruldu:
"Innallahü hüver Rahman, Innallahü hüver Rezzâk, Innallahü Arşül Azîm."
ANILAR
Hem hayat arkadaşım, hem hocam ve hem sırdaşım, muhterem zevcim Celâl Emrem bana hitâb ederek:
Senin için bir levha yazdıracağım dedi.
Nasıl bir şey diye sordum.
"Bu babın heybetinden riyâgârân girîzandır. " "Açılmaz herkese yahu, bura bab-ı Azizândır." Beyiti ile cevap verdi.Ben de kendisine: Gerek yok, dedim. Beni sen anla yeter.
Kanepede oturuyordum. Aklıma şair Neyzen Tevflk geldi. İçimden: " Sen ne mübarek âşıkmışsın, ney üfledin söyledin, şarab içtin söyledin. Derdini kimselere açmadın " diye geçti. O anda bana bir mısra sundular : " O ki, faş etmedi esrarını, sakladı nâyın içine "
Merhum Tevflk İleri Beyefendinin evinde bir toplantıda idik.
Oraya bir mübarek zât geldi. Bana:
"Sultânım birşeyler söyleyin" dedi.. Benim de dudaklarımdan şu sözler döküldü:
"Bizim meclisimizde ne mey biter, ne saki bıkar"
"Biz Rufai şerbeti içmişiz, ta ezelden ebede kadar"l
Bunun üzerine o zat tekrar yerine oturdu.
Kendi kendime:
"Benim içimdekini Allah bildiğine göre, duaya ne gerek
var" diye düşündüm. O gece rüyamda :
"Dil ile ikrar, kalb ile tasdik " buyurdular.
Bir dostum : " Sana gelirken ne getireyim ?" diye sordu. " Elin boş, gönlün gönlün dolu olsun " dedim. O da cevaben: " Elim dolu, gönlüm boş olarak geleceğim, onu sende dolduracağım " dedi.
Aziz Mahmut Hüdâi Hazretlerinin bir ilâhisini okurken son kısım olan
"Beyhude sıvayı ko.
Hakkı bula gör yahu,
Hüdayinin sözü bu.
Bana Allah'ım gerek "
mısralarını şöyle söyledim:
"Beyhude kelâmı kes.
Kalmasın arzu, heves.
Hüdâyiden bir nefes:
Men kâne illâ Hu çek.
Bana Allahım gerek "
Eşrefoğlu Rumî Hazretlerinin Tövbe ilâhisini okurken son
kısım olan
" Dilimin gıybetine,
Nefsimin lezzetine,
Azâmin zilletine,
Estağfîrullah tövbe "
yerine: "Ne işlersen dünyaya,
Sevk edilir ukbaya.
Senden gayrı sevdaya,
Estağfîrullah tövbe " değişikliği yapıldı.
Sahibini bilmediğim bir ilâhiyi aşağıdaki şekilde okurken,
sondaki
"Erisin bağrımda taşlar.
Aksın gözlerimden yaşlar.
Halimi bilen kardeşler,
Derde derman olmaya geldim "
kısmına ilâveten: " Gaflet oldu bize perde.
Düştü Aziz garip derde.
Derdimin dermanı nerde ?
Bilene sormaya geldim "
mısralarıyla devam ettim.
Bir gece rüyamda kızım Oya ile beraber Samiha Anne ile bir odada oturuyorduk. Samiha Anne Oya'ya : "Kalemi, kâğıdı al eline " dedi. Ve şunları yazdırdı : " İdare ve idrak maşasını sıçrayan bir ateşin üstünden eksik etme ki, bir âfete sebep olmıyasın "Uyandım, Oya'ya telefon ettim. Ağlıyarak bana : "Anneciğim beni oradan da idare ediyor "dedi.
Samiha Anneyi ziyarete gitmiştim. Evde kimse yoktu. Kapıyı bana kendileri açıp, buyur ettiler, ellerini öptüm. Karşılıklı oturduk. Bir hayli zaman geçti. Samiha Anne saatine bakınca: "Müsaadenizle Efendim" dedim. Beni kapıya kadar geçirdiler. Tekrar ellerini öptüm ve bırakmadım. " Ne güzel konuştuk, değil mi Efendim dedim ". Cevaben: " Diller susunca, gönüller konuşur aziz kardeşim. Hakiki konuşma budur efendim " dedi.
Eşim, sırdaşım Celâl Beyefendiyle otururken ben: Sende ilim, bende hâl var. İkimiz birleştik, ilmi hâl olduk dedim. Cevaben: “güzel söylüyorsun” dedi.
Birgün oğlum Engin ve eşi Beti ile Samiha Anneyi ziyarete gittik Kendisi içeriye girince: "Benim koltuğumu Azize Hanım'ın yanına getirin" dedi. Ve yanıma oturur oturmaz bana hitaben: "Benim namazım bana, senin namazın sana, bunun başkasına faydası yok. Fakat, bir hastayı, bir yaşlıyı ziyaret, bir dertliye teselli kelâmı, bir muhtaca maddî, mânevi yardım... Biz bunun için geldik bu Âleme" dedi ve önündeki sehpaya şahadet parmağını bastı.
Bir bayramın ilk günü Samiha Anne’nin evinde toplantı vardı. Torunum Nilgün ile nişanlısını da beraberime alarak gittik. Samiha Anne’nin odasına ilk giren biz olduk Her ikisini de karşısına oturttu. Onlara mutluluk diledikten sonra şöyle dedi: "Hayatta mesut olmak için birbirinizin kusurunu görmeyin. Bir kusur onda varsa, bir kusur da bende vardır". Ve uzun uzun tavsiyelerde bulundu.
Hepsinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.