DOĞMAK VE ÖLMEK NE KADAR DOĞALSA CİNSELLİK OLAYI DA ÖYLE DEĞİL Mİ, NEDEN BU KADAR ABARTIYORUZ...
"Bir gün bir apartmanın çatısında iki kuş gördüm. Birbirlerine saatlerce kur yaptılar. Birbirlerinin çevrelerinde dolaştılar. Manzara bir estetik olayıydı. Bir aşk rüyasıydı. Bir şiirdi. Sonra da utanmadan onlara hayvan diyoruz. Acaba onlar bize ne diyecek.
Doğmak ölmek ne kadar doğalsa cinsellik de öyle değil mi? Yaratılışımızın gereği değil mi? Bu fizyolojik olayı niye biz de kuşlar gibi bir estetik vakıası haline getirmeyelim?
Eskiden çok güzel bir töremiz vardı. Düğün bitip de gençler odalarına çekildikleri zaman şimdiki rezillikler olmazdı. İki taraf da seccadelerini sererler, birbirlerine yardım ederek abdest alırlar, sonra namazlarını kılarak duaya başlarlardı. “Allah’ım” derlerdi, “bizi çok mes’ut, bahtiyar et. Ömür boyu birbirimizi kırmayalım. Sevinçlerimizi de üzüntülerimizi de beraber paylaşalım. Allah’ım, bize hayırlı, sağlıklı çocuklar ver. Onları en güzel şekilde yetiştirelim.” derlerdi. Şimdi bunlar hayal oldu. Bazılarının hafsalası bile almaz.
Ama bugünkü ana babaların aklı fikri çocuklarını yedirip içirmek, marka elbiselr giydirmek, onları adı dersane olan milli eğitimin en çarpık müesselerinde okutmak, diploma sahibi etmek, sonra da yüzbinlerce üniversite mezununun caddelerde salınışını seyretmek. Böyle incelikler kimin aklına gelecek? Gülten Akın ne güzel söylüyor
“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince işleri anlamaya” "
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.