Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Her şeye rağmen dayanmak, direnmek, mücadele etmek.
Gönderen : Özgül
Tarih : 2/6/2020 5:16:06 PM


.



Hayırlı Cumalar Sabri Babacağım;


Affınıza sığınarak babacığım diyorum ama içimden de size öyle hitap etmek geliyor. Ben Emel Nur'un ablasıyım. Hatırlarsınız sizinle görüşmüştük. Göksu Restaurantta oturmuştuk.


Babacığım, Emel sizi çok sevdi. Sürekli sizden bahsediyor, kitaplarınızı okumaya başladı ama şu bir haftadır okumuyor. Hala size de bahsettiği şu çocukta takılıp kaldı. Her gün annemi esir alıp aynı şeyleri anlatıyor. Ben evli olduğum için aynı evde değiliz. Sabitlenmiş kendisini aldattığı konusuna ve intikam almaya ne diyorsak bir türlü dinletemiyoruz. Bunu nasıl aşacağımızı bilemiyoruz. İşin doğrusu babacığım Emelin bir gün düzeleceğine olan inancımı kaybetmeye başladım. Aslında bütün gün evde annemle farklı dallara yönlendirmek istiyorum Mesela voleybol kursu, bilgisayar kursu gibi hani kafasını dağıtsın gibilerinden onun diğer ucu da maddiyata bakınca el kol bağlanıyor.


Babacığım, kendimi öyle çaresiz hissediyorum ki sanki ailem gözümün önünde eriyor ve ben bir şey yapamıyorum, Maddi olarak da yardım ediyordum aileme ama ekonomik kriz nedeniyle işten de çıkarılınca onu da yapamıyorum, yine eşime diyemiyorum çünkü tek maaşa kaldık. Kendimi çok suçlu hissediyorum iş bulamıyorum ne milletvekili tanıdığım var ne rüşvet yedirecek param var ne de yalakalık yaparak bir yerlere gelecek kadar gurursuzum. Kula kulluk etmek istemiyorum. Ama tanıdık olmadıkça da işe giremiyorum hocam. Çok canım burnuma geliyor babacığım. Teyzem bir devlet dairesi olması için uğraştı ama torpil yok.


Neyse babacığım senin de başını ağrıttım ama birileriyle konuşmazsam artık çıldıracaktım. Emel konusunda bize bir öneriniz olur mu babacığım? Bir de kendimden çok korkuyorum babacığım bunalıma girmek üzereyim Tavsiyelerinizi bekler ellerinizden öperim.


Sevgi ve saygılarımla


ÖZGÜL











--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :


Sayın Özgül Hanım,





Kıymetli yavrum, zor durumda olduğunu anlıyorum. Ama katiyyen ümitlerini kaybetme. Hayatta her şeyin bir çıkış kapısı vardır. Allah, insana kaldıramayacağı yükü vermez.


Önce iş deyince neden yalnız bir devlet dairesini veya bir fabrikayı düşünüyoruz? Pekala insan evde de kendine göre üretimler yapabilir. Mesela kazak örebilir, dikiş dikebilir, nakış yapabilir. Evde kurabiye gibi, poğaça gibi, börek gibi, gözleme gibi şeyler üretebilir. Onları götürüp işyerlerinde, pazarlarda satabilir. Bir gün Ulus’taki Ali Uzun’a helva almak için gitmiştim. Sıramı bekliyordum. Seksen yaşlarında bir hanım geldi. Elinde bir poşet vardı. “Yavrularım,” dedi, “ben, tereyağında gözleme yaptım, satıyorum. Ekmek paramı kazanıyorum. Alır mısınız?” Bir taraftan Ali Uzun’daki çalışanlar, bir taraftan müşteriler beş dakika içinde bütün gözlemeleri aldılar. Seksen yaşındaki teyze malını sattı, paralarını cebine koydu, teşekkür ederek gitti. Onlar da teyzeye teşekkür ettiler. Benim tanıdığım bir hanımefendi var. Tahsilli, görgülü, kibar, asil. Bir bankaya gidiyor, banka çalışanlarına “Size istediğiniz yemeği yapıp öyle paydosunda getirebilirim.” Diyor. Onlar da siparişlerini veriyorlar ve bu durum devam ediyor. Artık rahatça evini geçindiriyor. Bazı hanımlar var, posta kutularına, kapılara el ilanları bırakıyorlar ve “Günleriniz için, özel davetleriniz için mantı, su böreği, içli köfte yapabilirim. Telefonum şu.” Diyorlar.


Kıymetli yavrum, düşünülecek olursa daha nice nice formüller bulunabilir. Yeni evlenmiştik. Sıhhiye’de Cihan Sokakta iki odalı bir evde oturuyorduk. Bazen kapı çalınırdı. Kapının çalınışından “limoncu baba”nın geldiğini anlardık. Bu seksen beş yaşlarında mübarek bir insandı. Kapıyı açtığımız zaman sadece “lemon” derdi. Giderdik tepsi getirirdik, limoncu babadan limon alırdık. Adam o yaşta limon sandığını taşır, kimseye eyvallah etmeden hayatını kazanırdı.


Canım yavrum, hayat böyle. Biz, hayatımızı söke söke kazanmak, idame ettirmek durumundayız. Ben, yetmiş beş yaşındayım, birçok hastalıklarla beraber yaşıyorum. Ama yine de insanlara faydalı olabilmek için canımı dişime takıp yirmi dört saatte yirmi saat çalışıyorum. O arada beni üzen, kıran, inciten insanlar çıkıyor. Dün gece birisi telefon edip bana çok ağır sözler söyledi. Sebep neymiş, ben Allah düşmanlarına, Peygamber düşmanlarına, bayrağımın, vatanımın düşmanlarına ağır sözler söylüyormuşum. Telefonda benimle o kadar çirkin bir şekilde konuştu ki bir dövmediği kaldı. Düşün yavrum, ben ondan birkaç saat evvel hastaneden geldim. Yapılan tahlilde CK-MB 557 çıktı. Bunun normali 17-25. Rakam korkunç. Hiçbir doktor bunun izahını yapamıyor. Ben bu durumda yine gecemi gündüzüme katıyor, insanlara hizmet ediyorum. Adam çıkıyor birtakım rezil, şerefsiz, alçak adamlara ne mal olduklarını söylediğim için bana ağız dolusu hakaret ediyor. Ben o şahsı Allah’a havale ettim. Onun cezasını Allah versin. Yakında başına gelecek korkunç durumları düşünsün. Ben ne diyeyim. Ben, sadece Hak yolunun hizmetkârıyım. Hayat böyle yavrum. Çalışacağız, mücadele edeceğiz. Son nefesimize kadar...


Gelelim bizim kızımıza. Yine onunla beraber olalım. Görüşelim. Belki Allah lütfunu gönderir. (Bunun için eğer gelebilirseniz bugün aynı yerde sa: 13:00'de görüşebiliriz.)


Diyeceklerim bu kadar. Selam, sevgi ve saygılarımla.





Sabri Tandoğan


Aziz Ruhları Şad Olsun.



...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]