Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : TOPLULUK SAYFAMIZDAN: Doğal taş deyip geçmeyin...
Gönderen : Siteden
Tarih : 2/8/2020 2:35:39 PM


.
ESKİ TÜRK KÜLTÜRÜ:

DOĞAL TAŞ DEYİP GEÇMEYİN...

YEŞİM TAŞI YAHUT DİĞER ADIYLA JADE ( bazen de YADA TAŞI) ESKİ TÜRKLERİN UZUN SÜRE YAĞMUR YAĞMADIĞI ZAMANLARDA SIRLARINDAN FAYDALANDIKLARI VE YAĞMUR HATTA YAZIN KAR YAĞMASINI SAĞLADIKLARI VE ÇOK KIYMET VERDİKLERİ BİR DOĞAL TAŞTI...

Kaşgarlı Mahmut yağmur taşını şöyle izah etmektedir: “Bir türlü kahinliktir. Belli başlı taşlarla yapılır. Böy­lelikle yağmur ve kar yağdırılır; rüzgar estirilir. Bu, Türkler ara­sında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu; mevsim yazdı. Bu suretle kar yağdırıldı. Ulu Allah'ın izniyle yangın söndürüldü.”

*
Fuat Köprülü, Mahmut b. Mansur un eserine dayanarak, yağmur taşı için,

”Kolayca ufalanabilir, büyük bir kuş yumurtası kadar olup 3 türlüdür: Kırmızı beneklerle dolu beyaz toz renginde, beyaz temiz ve koyu kırmızı, yahut muhtelif renklerde. Şekli hakkında muhtelif fikirler vardır”demektedir. (12)

Yada taşı ile nasıl yağmur yağdırıldığı hususunda da çeşitli rivayetler vardır. Bazılarının bu taşı yüksekten alçağa doğru akan suyun içine konulduğunu, bazıları da bunun kullanılışını yalnız Türkler’in bildiğini, bunu kimseye söylemeyip sır tutuklarını, kimseye öğretmediklerini söylüyor. (13)

Türkler ve Moğollar, tabiatın hassas dengelerini korumak konusunda son derece dikkatli davranmışlardır. Özellikle av ve süngü törenleri dolayısıyla tabiatın dengesini bozmamak için dikkatli davranırdı. Yat törenlerini bilhassa kışın yapmamak gerekir. Çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verir. Yazın ona sık sık başvurmamak lazımdır, zira pek çok kurt ve böceğin ortaya çıkmasına sebep olur. (14)

Yadacıların durumuna ise: yadacılığı meslek edinmiş kimselerin hepsi yoksul kimselerdir. (15) Yadacıların yada yapışlarında çoluk çocuklardan birinin ölmesi veya elindeki malını yitirmesi veya hayvanlarının çalınması gibi bir felakete uğradıkları kendilerinden duyulmuştur. Hükümdarlar yadacıların kayıplarını her defasında tazmin etmeye çalışmıştır.

*
Yada taşıyla ilgili şu hikeyeyi de anmak gerekir: Türkistan’da iki bölge arasındaki bir geçitten hayvanlar geçirilirken hayvanların ayaklarına keçe sarılır ve yavaş yürütülür. Çünkü hayvanların tırnakları yerdeki taşlara sürttüğü vakit hemen bulutlar peydah olur ve yağmur yağmaya başlar. Eğer hayvan sürüsü yeterince büyükse büyük tufanların oluştuğu anlatılır. Bu durum yada taşıyla ilgili belirgin izler taşır. Ayırca Türkistan’daki bu geçitten geçerken yüksek sesle bağırmak, bir şey yıkamak, siyah renkli bir nesneyi suya bırakmak vb. caiz görülmez. Bunlardan biri bile yapılsa yaz dahi olsa yağmur ve karın arkası kesilmediği belirtiliyor.

*

Eserini X. yüzyılın başlarında yazan İslam tarih­çilerinden İbn-ül-Fakih’in verdi­ği malumata göre, Ebu’l’ Abbas İbn Muhammed İbn İsa el-Mer­vezf; Oğuzlar, Dokuz Oğuzlar ve Karluklarla komşu olan Hora­san sınırlarında bulunan Türkler arasında istedikleri zaman yağ­mur ve kar yağdıran ve fırtına çıkaran adamların bulunduğunu işitmiştir; fakat Davut İbn Mensur’u görüp konuşuncaya kadar bu rivayetlere inanıp inanmamakta tered­düt etmiştir. Bu Davut İbn Mensur evvelce Horasan’ı idare etmiş biriydi. Bu zat Ebu’l’ Abbas’ a kendi­sinin Dokuz Oğuz hakanının oğlu Balkık ile bu yağmur taşı hak­kında konuştuğunu anlatmıştır. Onun anlattığına göre, Türk ha­kanlarından biriyle oğlunun arası açılmış, oğlu adamlarıyla be­raber haydutluk yapmak için doğuya gitmiş ve orada bir dağda bu taşı elde etmiştir. Türkler bu taşla istedikleri zaman yağmur ve kar yağdırırlar.

*
Yada/Yeşim Taşı ve Alternatif (Yardımcı)Tıp:

Çeşitli bitki ve taşlarda olduğu gibi, yeşim taşının da alternatif tıp veya yardımcı tıp denilen alanda kullanıldığı görülmektedir. Buna göre yeşim taşı;

Diş problemleri ve ağrılarında faydalıdır. Ağzın içine yerleştirilen yuvarlak biçimli bir yeşim taşı, dişin yanında durur ve konuşulduğunda diş için rahatlatıcı etkisi olan titreşimler yayar.
Pisliklerin bedenden atılmasını sağlar.
Aşırıya kaçan duygusallıkları dengeler.
Elde tutulduğunda ısınarak rahatlatıcı bir his verir.
Günlük kullanım için çok uygun bir taştır. Dengeli ve iyileştirici olan yeşil rengin etkisine sahiptir. Mücevher olarak özellikle konuşmacılar ve öğretmenler tarafından kullanılabilir.
İçiniz korku ve endişeyle dolduğunda huzur ve güven verir. Kişinin kendini zayıf ve güçsüz hissettiği anlarda yeşimi kalbinin üzerine koyması içini rahatlatır.
Kendisini taşıyan kişilere akıl, cesaret ve adalet duyguları verir. Kazanılan başarının sonucunda insanın içinde doğabilecek olan kibir duygusunu engeller.
Kişiyi duyguların tutsaklığından kurtararak görüşünü netleştirir.
Zihinsel odaklanmayı gerektiren çalışmalarda yardımcı olur.

Son zamanlarda ortaya çıkan “yeşim taşı yatağı” ise, bir nevi spa masajı ve ısı ile birçok rahatsızlığa çare gibi düşünülmeye başlanmıştır.

Mücevherat dünyasında da, yüzük, kolye, küpe vs. gibi tasarımlarda renkleri ile yer alan yeşim taşı, hem kişiyi rahatlatan etkisi ile, hem de göz alan parlaklığı ile göze çarpmıştır. Üstelik birçok padişahın tahtlarında, yüzüklerinde bu güç simgesinin bulunduğu hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir.

Sonuç:

Medeniyetler değişse bile, özde var olan duygu ve inançların kolay kolay değişmediği bir gerçektir. Zaten bir milletin, milli kültürünün unsurlarını yok etmek mümkün değildir. O millet, din değiştirmek gibi toplumsal değişimlere neden olan bir faaliyete girse bile, geleneklerini, törelerini muhakkak devam ettirir. Gerçi bu gelenekler, sanki yeni dinin öğeleri imiş gibi gösterilir ama buradaki amaç eski gelenekleri yaşatmak için bir bahane aramaktır. Bu, bütün kültürlerde böyledir.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]