Konu : Sabri-Rana Tandoğan aşkı nasıl başladı, nasıl bir evlilikleri oldu...
Gönderen :
Sabri Babayla Sohbet
Tarih :
2/15/2020 9:36:52 AM
.
SABRİ-RÂNÂ TANDOĞAN AŞKI NASIL BAŞLADI, NASIL BİR EVLİLİKLERİ OLDU...
Sabri Baba ile Sohbet
-Efendim, ebediyyet bağlılığı ile bağlı olduğunuz merhum eşiniz Rana Hanım ile nasıl tanımıştınız?
Sabri Baba:
-Danıştayın açtığı sınavı bin kişi arasında birinci olarak kazanıp ilk başladığım gün, çalışacağım yer olan onaltı kişilik salonun kapısını açtım, tam karşıda Rânâ Hanım oturuyordu. Üzerinde yakasının üst kısmı siyah kadife olan gri bir tayyör vardı. İçinde beyaz bluzu ile adeta bir melek gibiydi. Sanki Allah gökyüzünden bir melek göndermiş, anlaşılmasın diye kanatlarını kırmış...
O anda içimden bir ses “İşte Sabri,” dedi, “senin evleneceğin kız bu.” O güne kadar da etraftaki hoppa, züppe kızları göre göre evlenmemeye kesin olarak karar vermiştim. “Ölürüm de bu kızlarla gene evlenmem” diyordum. Buna rağmen o anda ne olduysa oldu. Kararımı değiştirdim. Çünkü o güne kadar Rânâ Hanım kadar edepli, zarif, ince bir hanımefendi görmemiştim.
(Sabri Baba burada derin bir iç çekiyor...)
Ahh, ne güzel bir rüyaydı o! Kırkdört yıl sürdü…
– O ilk karşılaştığınız anda Rânâ Anne sizin hakkınızda ne düşündü acaba?
Bilmem ki yavrum. Ben ona hiç özel soru sormadım.
– Evlenmeye karar verdiğiniz halde, belli etmeden onu izlemeye devam ettiniz mi?
Evet. Bir yıl boyunca, her gün onun bütün hareketlerini inceledim, ona kafamda notlar verdim. Çünkü aramızda sekiz yaş fark vardı. O benden büyüktü. O farkı kapattıracak, aramızda sorun olmasını engelleyecek bir şeyler bulmalıydım. Onda bunu kaldıracak olgunluğu görmek istedim.
Evlenme teklif etmeden önce bir gün dairede arkadaşlarla oturmuş sohbet ediyorduk. Bir ara bir arkadaş “Rânâ Hanım,” dedi, “sizin babanız kaptanmış, herhalde siz çok balık yiyorsunuzdur.” Rânâ da “Balığı çok severim ama annem balık kokusundan hiç hoşlanmaz, evde de pişirilmesine izin vermez.” deyince hemen fırsatı yakaladım, “Rânâ Hanım,” dedim, “ben size yarın güzel bir balık ızgara yapıp getireyim. Siz de ekmekle helva getirin. Birlikte yiyelim.” O günlerde de palamut mevsimi idi. Ertesi günü öğle tatilinde arkadaşlara “Siz toz olun” dedim. Sonra ben balıkları açtım, Rânâ da getirdiği helva, ekmeği açtı, birlikte afiyetle yedik. Onunla güzel bir sohbet imkânı yakalamıştım; çok güzel anlaşıyorduk.
Bundan kısa bir süre sonra ona evlenme teklif etmeye karar verdim.
– Nasıl oldu?
Rânâ, cumartesi günleri yarım gün olan iş çıkışı otobüsle, şan derslerine gidiyordu. Onu tespit ettim. Bir gün öğlen onu durakta beklemeye başladım. Durakta kimse yoktu. Rânâ geldi. Karşılıklı hatır sorduk. Sonra ona birden “Rânâ Hanım,” dedim, “beni hayat arkadaşlığına kabul eder misiniz?” Rânâ şaşırdı. Elinde kalın bir müzik defteri vardı, “pat” diye defter elinden yere düştü. Hemen defteri aldım, eline verdim.
“Bir düşüneyim Sabri” dedi.
– Evlenme teklif etmek için niye otobüs durağını seçtiniz?
Bilmem, farklı, romantik bir ortam olsun diye...
– Peki, ondan cevap beklediğiniz sürede ya kabul etmezse diye içinizde bir endişe var mıydı?
Hayır yoktu. Benim de bildiğim bazı şeyler vardı yani...
Birkaç gün sonra “Sabri, düşündüm ama aramızda yaş farkı var. Bu ilerde sorun olabilir.” dedi. Ben de bunun üzerine Peygamber Efendimizle Hz. Hatice Annemizin evliliğini örnek gösterdim, “Onların da aralarında onbeş yaş fark vardı ama kâinatın en muhteşem evliliğini yaptılar. Biz neden yapmayalım Rânâ dedim?” Beni dinledi ve ikna oldu.
Evlendik, iki odalı, mütevazı, sobalı bir ev tuttuk. İçeri girerken bir anlaşma yaptık, bu evde ne senin dediğin olacak, ne benim, yalnız Allah’ın ve Peygamberin dedikleri olacak dedik. Ve bu mukaveleye hep sadık kaldık. Bana göre en azından son bir asrın en muhteşem aşkını ve evliliğini biz yaşadık. Çünkü kırk dört yıl hiç kavga etmeyen bir başka çift olmamıştır.
Bizim her ânımız bir ibadet şeklinde geçti. Dedikodu ile, lüzumsuz konuşmalarla hiç vakit geçirmedik. Rânâ, evlendiğimiz gece bir rüya görmüş. Bir pir-i fâni rüyasında ona yaklaşarak “İntibah ve inşirah” demiş ve kaybolmuş. Sabahleyin uyandığında bana sordu, “Sabri, bu rüyadaki sözler ne anlama geliyor?” dedi. Dedim ki, “Rânâ, artık senin için yeni bir hayat başlıyor, tamamen yeni bir hayat. İntibah bu. İnşirah da bu yeni hayattan duyacağın ferahlık ve saadet demek.” Hakikaten de evliliğimiz bir intibah ve inşirah oldu Rânâ için.
Birbirimize hep Allah’ın emaneti olarak baktık. Bir tek gün münakaşa etmedik, birbirimize itiraz etmedik. Rânâ benim için “Sabri, benim mürşidim” derdi.
Evlendiğimiz günlerde hanımlar arasında bir çuval modası vardı. Hiç de estetik olmayan bir kıyafet tarzı idi. Bir akşam otururken çuval modası hakkında ne düşündüğümü sordu. Hiç beğenmediğimi, kadın vücudunu ortaya çıkardığını söyledim. Biraz sonra Rânâ birden ortadan kayboldu. Bekledim, bekledim..., yok. Merak ettim, gittim baktım. Eline makası almış, elindeki iki elbiseyi makasla dilim dilim doğruyor. Meğer evlenirken kendine iki tane çuval elbise almış. Ben öyle söyleyince kimse giymesin diye onları doğramış. Bu olaydan sonra ona olan saygım, sevgim daha da arttı.
Ev almıştık, müteahhide borçlanmıştık bir süre için. O arada başkalarından borç almayalım diye her gün musluk suyu ile ekmek yemek durumunda kaldık. Rânâ, bir tek gün bile şikâyet etmedi, “Ben Danıştay savcısıyım, bu nasıl olur” demedi. Suyla ekmeğimizi yerken birbirimize “Şimdi biz Sheraton’da kahvaltı yapıyoruz, şimdi Hilton’da yemekteyiz” diye takılır, güle oynaya yemeğimizi yerdik. Sonra borcumuz bitti, eski günlerimize geri döndük. Sonra bazı günlerde de nefsimizi terbiye etmek için Rânâ ile kuru ekmek yediğimiz oldu.
Bizim evliliğimiz hep böyle karşılıklı sevgi, saygı, anlayış içinde geçti. Nur içinde yatsın. Allah’ın rahmeti, Peygamberin şefaati üzerine olsun.
Ben de kırk dört yıl boyunca ona hep saygı, sevgi duydum, hayranlık duydum. Onda her gün yeni bir güzellik bulurdum. Hiç bir gün ne çekmecesini, ne çantasını açmadım. Bir gün bana “Sabri çantamda ilâcım var, verir misin?” dedi. Tuttum çantayı öylece götürdüm. “Niye açmıyorsun” dedi, şaşırdı. “Kusura bakma Rânâ,” dedim, “ben senin çantanı nasıl açarım?”
– Efendim, ne kadar güzel bir insanmış Rânâ Anne, nur içinde yatsın. İnşallah bu güzel beraberliğiniz öbür dünyada da devam eder...
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|