Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Mana alemine borçsuz gitmeye çalışalım.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 4/2/2020 1:04:00 AM


.
Merhaba Çok Kıymetli Sayın Büyüğüm,

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, hikmeti ve bütün güzellikleri bu günde sizin ve bütün dostların üzerine olsun...


Efendim, bugün dost kimdir diye sorduğumuz zaman herhalde dost bizi Allah’a götürecek olandır diye cevaplayabiliriz. En büyük dost ise Resulullah Efendimizdir şüphesiz ve ardından O’na tabi olan büyükler...Güzel Anadolumuz ise bu gerçek dostları bağrında bulunduran ne yüce bir mekandır...Yunuslar, Hacı Bektaş Veliler, Hacı Bayram Veliler, Mevlana’lar ve daha niceleri... Ancak bugün dost sıfatlı olarak sinsice ortalıkta gezinen birçok sanal dostlar ve en başta hiç şüphesiz medya var ki insanlığın elinden her iki dünyasını da almak için ne mümkünse yapıyorlar. Ama önemli olan hiç şüphe yok ki her an uyanık olup, oyunlarına gelmemek. Üstelik bütün gerçekler ve güzellikler ayan beyan ortada iken...

Hz. Mevlana’nın Mesnevisinde şöyle bir hikaye anlatılmaktadır:

Vaktiyle eşeğiyle beraber uzun bir yolculuğa niyetlenen bir adam gece gündüz yol aldıktan sonra iyice yorulur ve rastladığı bir handa dinlenmeye karar verir. Handa günlerdir yiyecek bulamadıkları için sefil halde bekleşen başka yolcular da bulunmaktadır ve artık iyice bu durumdan yorgun ve bitap durumdadırlar. Yeni gelen yolcu da hana yerleşir, hizmetli eşeğini ahıra bağlar. Yeni konuk, bir anda handaki eski konuklar için bir ümit ışığı olmuştur. Gizlice biraraya gelerek adamın eşeğini satmaya ve parasıyla akşama handa bir güzel ziyafet çekmeye karar verirler. Nitekim akşam üzerine doğru bu niyetlerini gerçekleştirirler ve hiçbir şeyden haberi olmayan yeni yolcuyu da aralarına alarak akşam yemeği için toplanırlar. Günlerdir çektikleri açlığın üzerine güzel bir yemekle kendinden geçen han yolcuları hepbirlikte kalkıp oynamaya, çılgınca eğlenmeye, dansetmeye koyulurlar ki hiçbirşeyden habersiz olan yeni misafir de onlardan aşağı kalmaz. O da onlara en coşkulu şekilde eşlik eder. Bu esnada durumdan haberi olan han hizmetlisi adamı uyarmaya karar verir ve diğerleriyle birlikte tepinmekte olan yolcuya yaklaşarak “Hey, oğul der, eşek gitti, eşek gitti”. Adam bu sözü duyar duymaz, aldırmak şöyle dursun, kendini eğlenceye biraz daha kaptırır ve bu sözü duyan diğerleri gibi başlar daha bir hararetle “eşek gitti, eşek gitti “ diye oynamaya. Hizmetli bakar ki adam aldırmıyor, tam aksine daha bir neşeyle eylenmeye devam ediyor, iyi der, çeker gider.

Han yolcuları geç saatlere kadar eğlendikten sonra derin bir uykuya dalarlar. Sabah adam uyanır bakar ki diğer yolcular çekip gitmiş ahırda ise eşek yok. Hizmetliyi çağırarak eşeğini sorar. Hizmetli şaşkındır, “A oğul, der, sana akşam söyledim ya, eşek gitti dedim ya”. Adam çok şaşırmıştır, “ama der, ben anlamadım, bu böyle mi söylenir, neden yenini yakanı yırtmadın, neden beni çekip ısrarla defalarca demedin?” Bu defa şaşırmak sırası hizmetlidedir, “A oğul der, dedim ya, daha nasıl diyeydim, ben sana eşek gitti deyince sen eskisinden daha hararetle başladın eşek gitti diye tepinmeye, oynamaya. Ben de o zaman dedim ki arif adam, olgun adam. Durumu biliyor, herşeye razı. Diğer yolcular aç kalmasın diye büyüklük gösteriyor”

Sayın Büyüğüm, satırlardan ayrılmadan evvel size ve bütün dostlara selamlarımı, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Bütün insanlık aleminin yegane dostu olan Resulullah Efendimizin (Aleyhisselatü Vesselam Hz) nurunun yeryüzündeki bütün insanlarca farkedilerek daha yaşanası bir dünyaya doğru yepyeni bir adım oluşturması niyazıyla...

Nice güzel günlere inşallah....

Ç. Seçkin Gürel

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
--------------------------------------------------------------------
Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,

Kıymetli yavrum, Mesnevi’den anlattığın bu hikaye birkaç yıl önce Hulki Cevizoğlu’nun programını hatırlattı. Kendini aydın sayan, herkesten üstün sayan, herkese tepeden bakan bu bedbaht, zavallı birtakım ne idüğü belirsiz insanlara Mevlana’ya küfrettirdi. Hakaret ettirdi. Sonra O’nu sevenler söz hakkı isteyince utanmazca, arlanmazca, hayasızca, çok çirkin bir şekilde yüzkarası bir cevap verdi. Ve borusunu (küfür, hakaret ve iğrençlik dolu bu borusunu) tek taraflı olarak öttürdü. Eh, Hulki Efendi, bu dünya sana da kalmayacak, yarın bu yaptığın çirkinliğin, haksızlığın, adaletsizliğin bedelini nasıl ödeyeceksin? İnsanlar bir şaşkınlık içindeler. Ne halt ettiklerini kendileri de bilmiyorlar. Hayatta hiçbir hesap faturası ödenmeden kimsenin yanına kalmayacak. Acaba o çok ukala, o çok dangalak Hulki Efendi oturup Şefik Can Hoca’dan Mesnevi tercümesini okusa nasıl utanç içinde kalacak, nasıl yüzü kızaracak, farkında bile değil. Ama ister olsun, ister olmasın o hesap sorulacak.

Kıymetli yavrum, yarın ilahi mahkeme önüne çıkmadan herkesin önünde utanç içinde yüzümüz kızarmadan biz kendimizi muhakeme edelim. Kırdığımız kalpler için af dileyelim. Gerekirse ellerini öpelim. Gerekirse ayaklarını öpelim. Öteki tarafa bir hesap bırakmayalım. Öyle bir gün gelecek ki af dileyecek, özür dileyecek imkan da bulamayacağız. Yol yakınken ne bekliyoruz?

Aman yavrum, dikkatli olalım, çok dikkatli olalım. Sırtımızda yüklerle mana alemine gitmeyelim. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Allah cümlemizi borçlarımızı bu dünyada iken, yaşarken, ödemek imkanına kavuştursun.

Selam, sevgi saygı ile.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]