Konu : Tevhdin Işığında...
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
4/3/2020 9:06:27 AM
.
SABRİ BABA'DAN MEKTUP
TEVHİDİN IŞIĞINDA
Kıymetli yavrum,
Tevhid denilince, akla önce “La ilahe illallah” geliyor. Allah’tan başka tapılacak yoktur... Resulullah Efendimiz onun elçisidir, Peygamberidir. Birçok mânâ büyüğüne göre zikirlerin eftali, güzeli kelime-i tevhittir. O kadar geniş anlamları var ki, bu ibarenin içine bütün varoluş, mevcudat, bütün kâinat giriyor. evhid bizi bütüncü görüşe, kuşatıcı, kucaklayıcı anlayışa götürüyor. Tevhide ulaşan insanlar Yunus gibi: “Sevdiğimi demez isem sevgi derdi boğar beni” diyorlar. “Sevmek devâm eden en güzel huyum” diyorlar. “Seviniz, seviliniz, dünya kimseye kalmaz” diyorlar.
Bedri Rahmi: “İnsan âlemde insanları sevdiği müddetçe yaşar” demiyor muydu? İnsanları sevmek, onlara saygı duymak, onların mânevi ve maddi tekâmüllerine yardımcı olmak ibadet kadar güzel bir iş değil midir? Birtakım şekillerin, ritüellerin arkasına saklanarak içindeki sevgisizliği, Hak’tan uzaklığı çevreye yaymak bir yerde hayata ihanet değil midir?
Tevhid ki, en geniş mânâsıyla madde ile mânâ, ruh ile beden, dünya ile ahiret, ilim ile din, kadın ile erkek arasında kurulan en güzel, en anlamlı bir denge iken, bu muvazeneyi bozmak acaba kime ne kazandırabilir ki? Bizatihi insanın kendisi de ruh ile beden, mânâ ile maddeden meydana gelen bir sentez değil mi? İslâmiyet’in dünya insanlık kültürüne kazandırdığı en büyük, en güzel değer, tevhid düşüncesi değil midir? Tevhid ile insanlık binlerce yıl aradığı ama bir türlü bulamadığı huzura ve mutluluğa kavuşmuştur.
Nice yüzyıllar insanlık kültürü ruh ile beden, madde ile mânâ kutupları arasında çırpınıp durmuş, Resulullah Efendimizin teşrifine kadar bir türlü o sentezi bulamamıştı. Bazen ruh adına madde, bazen madde adına ruh inkâr edilmiş ama her defasında insanlık birbirinden acı, ıstıraplı dönemler yaşamıştır. Ne zaman ki İslâmiyet zuhur etmiş, madde ile mânâ, zâhir ile batın, ruh ile beden, ferdi hayatla toplumsal hayat, kadın ile erkek arasında en güzel birlik, beraberlik ortaya çıkmıştır.
Günümüz uygarlığında güzel yollar, güzel evler, güzel arabalar var. Dev gibi çarşılar kuruluyor, maddi yönden her ihtiyaca cevap veriliyor ama işe mânâ yönünden bakacak olursak, insanlık en geri, en utanç verici dönemini yaşıyor. Sevgi yok, saygı yok, edep, incelik yok, şefkât, merhamet kelimeleri artık bazı sözlüklerde bile yer almıyor, çünkü bu insanlar, tevhidin ışığından uzak yaşıyorlar.
Gerek fert gerek toplum hayatında, insanlar tevhide yaklaştıkça mutlu oldular, huzurlu oldular, el ele vererek sevgiyi, dostluğu, kardeşliği en güzel şekilde yaşadılar. Ne zaman tevhitten uzaklaşıldı, bütün güzellikler renk gibi soldu, duman gibi dağıldı. Hayata renk veren, ışık veren, güzellik veren, hayatı bir şiir gibi tâkat getirilmez bir çizgiye getiren tevhid düşüncesi oluyor. Günümüzde önlerinde muhteşem arabaların beklediği, muhteşem apartmanlarda, muhteşem eşyalarının üzerinde oturan günümüz insanlarının her biri ayrı bir dert yumağı sanki. Aile içinde anlaşmazlık, işyerlerinde anlaşmazlık, toplumda anlaşmazlık, davalar, mahkemeler, kavgalar.
Ne oluyoruz efendiler, bu gidiş nereye? Ne sanıyoruz yani, dünya bize mi kalacak? Şunun şurasında her birimizin ne kadar ömrü var ki? İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep Şehri. Aslında hepimiz misafiriz. Adına dünya denilen şu mekânda hepimiz çeşitli imtihanlarla deneniyoruz. Bir süre sonra hiçbirimiz olmayacağız, o hâlde bu kavgalar, bu düşmanlıklar, bu çalım satmalar ne için? Kinle, nefretle sıkılan avuçlar neden sevgiyle saygıyla, edeple, incelikle açılmıyor? Şu yaşadığımız sayılı günler, küsecek kadar çok mu? Acaba neden “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyemiyoruz? Diyemiyoruz, çünkü tevhitten uzak yaşıyoruz; diyemiyoruz, çünkü çağımızın modern insanları kendilerine yeni yeni ilâhlar bulmuşlar; kimi mala, kimi paraya, kimi mevki makama, kimi evlâdına, kimi içkiye, kimi kumara tapıyor. Pek tabidir ki edindiği bu yeni ilâhlar, onlara sadece dert, sıkıntı, bunalım ve stres getiriyor.
Asr Suresinde gerçek ne güzel anlatılıyor: “And olsun asra ki, bütün insanlar hüsrandadır. İnananlar, inançlarına göre yaşayanlar, birbirlerine Hakk'ı ve sabrı tavsiye edenler müstesna” buyuruluyor. O halde inanmadıkça, inançlarımıza göre yaşamadıkça, sevgi ve saygıyla birbirimize ellerimizi uzatıp sabrı ve Hak’kı tavsiye etmedikçe, huzur da mutluluk da bir hayal olmakta devam edecek. Allah cümlemize doğru yolu seçip, o doğru yolda sarsılmadan, tereddüte düşmeden emin adımlarla yürümemizi nasip etsin.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
Selamlar, esenlik, huzur ve afiyet dolu cumalar.
|