Konu : Erkek her konuda kendini geliştirmeli, hayata hazır olmalı.
Gönderen :
Sabri Babayla Sohbet
Tarih :
4/12/2020 11:42:13 AM
.
ERKEK KENDİNİ HER YÖNDEN GELİŞTİRMELİ, HAYATA HAZIR OLMALI
Soru-Cevap
Muhterem Sabri Tandoğan Büyüğümüze soruyoruz:
− Efendim, bugün bazı evliliklerde kadın eşini beğenmiyor, küçümsüyor. Böyle bir evlilik için ne düşünürsünüz?
Sabri Baba:
− O zaman erkek gece gündüz aşkla kendini yetiştirecek, okuyacak, tefekkür edecek. Bazı erkeklerin de bu işine geliyor, nasıl olsa hanım her şeyi düşünüyor diyorlar, evin reisi o olsun, ne çıkar diyorlar. O zaman kadın da adama hükmetmeye başlıyor. Yani çoğu erkek de bu durumda kendimi yetiştireyim diye bir çaba göstermiyor.
Böyle bir durumda kadının doğru tavır belirlemesi lâzım. Ya eşiyle aralarındaki ilişki devam edecekse onu adam gibi götürmeli ya da işi uzatmamalı. Ama bugün birçok evliliklerde bir güzel anlaşma ortamı kurulmadan beraberlikler sürdürülüyor. Bu olmaz. Ya adam gibi sürdürmeli ya da işi fazla uzatmamalı.
Hz. Hatice Annemiz olmasaydı İslâmiyet bugünlere gelemezdi. Vahiy aynı şekilde gelmeye devam etmezdi. Oku! emri geldiği zaman Peygamber Efendimizin yüzü korkudan bembeyaz olmuştu, titriyordu. Hemen geldi “Ya Hatice beni ört. Ben üşüyorum.” buyurdu. O da O’nu bir anne şefkâtiyle yatırdı, üzerini örttü. Sonra sakinleştiği zaman O’nun Hak Peygamber olduğunu ve müsaade ederse elini öpmek ve O’na ilk inanan kimse olmak istediğini söyledi.
− Efendim, bugün bazı evliliklerde kadın eşini beğenmiyor, küçümsüyor. Böyle bir evlilik için ne düşünürsünüz?
− O zaman erkek gece gündüz aşkla kendini yetiştirecek, okuyacak, tefekkür edecek. Bazı erkeklerin de bu işine geliyor, nasıl olsa hanım her şeyi düşünüyor diyorlar, evin reisi o olsun, ne çıkar diyorlar. O zaman kadın da adama hükmetmeye başlıyor. Yani çoğu erkek de bu durumda kendimi yetiştireyim diye bir çaba göstermiyor.
Böyle bir durumda kadının doğru tavır belirlemesi lâzım. Ya eşiyle aralarındaki ilişki devam edecekse onu adam gibi götürmeli ya da işi uzatmamalı. Ama bugün birçok evliliklerde bir güzel anlaşma ortamı kurulmadan beraberlikler sürdürülüyor. Bu olmaz. Ya adam gibi sürdürmeli ya da işi fazla uzatmamalı.
Hz. Hatice Annemiz olmasaydı İslâmiyet bugünlere gelemezdi. Vahiy aynı şekilde gelmeye devam etmezdi. Oku! emri geldiği zaman Peygamber Efendimizin yüzü korkudan bembeyaz olmuştu, titriyordu. Hemen geldi “Ya Hatice beni ört. Ben üşüyorum.” buyurdu. O da O’nu bir anne şefkâtiyle yatırdı, üzerini örttü. Sonra sakinleştiği zaman O’nun Hak Peygamber olduğunu ve müsaade ederse elini öpmek ve O’na ilk inanan kimse olmak istediğini söyledi.
− Efendim, bu durumda vahyin gelişi niçin etkilenirdi?
− Çünkü yavrum, her erkeğin şefkâte ihtiyacı vardır. Bu bütün erkekler için geçerli. Şair Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirinde:
“Yarin olmuşu, ermişi
Şefkâtte anneye değer”
der. Bir kadın, erkeğin bu ihtiyacını bilecek ve ona göre davranacak. Orada da, o çok kritik anlarda da Peygamber Efendimizin duruma adapte olabilmesi için bu şefkâte ve desteğe ihtiyacı vardı. Bu olmasa vahyin gelişi kesintiye uğrayabilirdi. Bu, insanlığın bir imtihan ânıydı. Hz. Hatice Annemizin o üstün davranışı sayesinde başarıldı.
Kadınlık sanatı o kadar zor ki, sâde hanımefendi olmak, temiz, düzenli, titiz olmak yetmiyor. Kadınlık sanatında bir parça da erkek ruhuna hitap edebilmek, onu bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla heyecanlandıracak kabiliyette olmak vardır. Pek çok kadın bugün bunu bilmiyor. Onlara saçını süpürge edeceksin denilmiş. Niye öyle olsun? Niye saçlar süpürge olsun? Kadın saçlarına öyle baksın ki, adam o saçları öpüp okşamak için heyecan duysun. Oysa kadın diyor ki, ben bu kadar çalışıyorum, yoruluyorum, eşim beni takdir eder, daha ne yapayım. Ama öyle olmuyor. Adam, eşinden kendini heyecanlandıracak davranışlar da bekliyor.
Yani iş sâde ev işlerini yapmakla, temiz, titiz olmakla bitmiyor. Adam akşam eve geliyor. Gündüz birçok kadınlar görmüş. Belki onların bazıları adama işve yapmış, ilgi göstermiş. Kimisi kıyafetiyle, kimisi dekoltesiyle, kimisi özel olarak o adama gösterdiği heyecanlandırıcı tavırlarıyla onu etkilemiş. Adam eve geliyor, ister istemez gündüz gördüğü kadınlarla kıyaslıyor.
Bu durum aslında iki taraf için de aynen geçerli. Sadece erkeğin beklentileri diye bir şey yok. Ermenek’te “Bir erkek eve geldiği zaman öyle aşk dolu, heyecan dolu, istek dolu, espri dolu olmalı ki, duvardaki duran saat bile çalışmaya başlamalı.” derler. Erkek de tavırlarıyla, sözleriyle, dokunuşlarıyla kadına yepyeni bir hava getirecek. Erkek ona derler. Bana göre adam gibi erkeklerin, kadın gibi kadınların sayıları çok az.
− Mânevi yönü daha baskın olan bir beraberlikte, beklentiler de daha farklı olabilir mi?
− O zaman bir diyalog kurulur aralarında zaten. Aynı güzellikleri yaşamak, aynı mânevi duyguları paylaşmak, yerine göre bir kitabı oturup birlikte okumak bile, bir erkekle kadını birbirine yaklaştırabilir. Mâneviyat ön plâna geçince, haliyle cinsellik ikinci, üçüncü, dördüncü plâna iniyor. Bu kendiliğinden olan bir şey. Aralarında öyle başka güzellikler yaşanıyor ki, cinselliğe sıra ancak çok sonra geliyor, hatta yerine göre akıllarına bile gelmiyor. Lokantada ana yemekten önce peynir ve lavaş getiriliyor. Bunlarla karnı doyurmak listede onca çeşit yemek varken aptallık olmaz mı? Ben cinselliğe düşkün insanların içinde mâneviyata da düşkün bir kimse görmedim. Onların inançları lâfta oluyor. Gerçek mâneviyatta cinselliğin önemi kendiliğinden azalıyor. Meselâ limon suyu içiyorsun, biraz sonra tansiyonun düşüyor. Mâneviyatta da bu böyle. Bir kadın, bir erkek samimi olarak mâneviyata bağlıysa, o yolda samimi olarak ilerlemek istiyorsa, cinselliğin önemi kendiliğinden azalıyor.
Ama kadın da, erkek de isterse eşini yetiştirebilir. Ona beraber mânevi bir toplantıya katılmayı, birlikte bir kitap okuyup üzerinde konuşmayı önerebilir. Onu farklı mânevi konulara yönlendirebilir. Hayat mücadelesi denince insanların aklına yalnız ekmek parası kazanmak geliyor. Ama onunla iş bitmiyor ki. Asıl mücadele ondan sonra başlıyor: İnsanlık mücadelesi. Ondan sonra kocanı, karını küçük gör, hakir gör, o ne bilir ki de. Olmaz ki... Eğer o hayat beraber yaşanacaksa ve karşı taraf bazı şeyleri bilmiyorsa, bir taraf öbür tarafı mânen yetiştirecek, besleyecek. Bir kadın, bir erkek gerçekten yetişmiş olsa, karşı tarafı da eğer istidadı varsa -bu çok önemli- en güzel şekilde yetiştirebilir. Hayatın kanunu böyle yavrum.
− Bu ilâhi bir görev olarak bir tarafa verilmiş de olabilir, değil mi?
− Öyle yavrum. Kur’an-ı Kerim’de “Kadın ve erkek birbirlerinin velisidirler.” buyruluyor. Veli demek, koruyan, gözeten, yetiştiren demek. Sen o adamı yetiştirmek için ne yaptın, sen hanımını yetiştirmek için ne yaptın? Meselâ Azize Anne evliliğinde eşinin hem hanımı idi, hem hocasıydı, hem de sevgilisiydi. Ama en güzel bir şekilde, karşılıklı bir sevgi, saygı içinde.
− Adamın da istidadı varmış değil mi?
− Evet, nur içinde yatsın, Allah’ın rahmeti, Peygamberin şefaati üzerine olsun, çok tatlı, çok efendi, kibar, güzel bir insandı Celal Bey. Ben çok severdim.
− Kadınların bazı durumlarda kendisine yol göstermesini, bazı erkekler onur kırıcı olarak algılayabilir mi?
− Ne münasebet. Katiyen öyle bir şey yok. Yerine göre kadın, yerine göre erkek karşı tarafa yardımcı olacak. Kadınlıktan, erkeklikten evvel insanlık vardır. Madem biz insan olmak istiyoruz, bu görevi daha önceki yaşantısına göre, ya da tecrübesine göre, ya kadın yapar, ya erkek yapar. Ama karşı taraf da işlenmeye müsait olacak.
− İki taraf da böyle böyle bir süre sonra aynı güzellikleri görür ve yaşar diyebilir miyiz?
− Eğer karşı tarafta alıcı bir cihaz varsa bu mümkün. Ama bu şartla, muhakkak karşı tarafın istidadı olacak. Her ağaçtan mobilya olmaz çünkü. Meselâ gül ağacı çok ustaca üretilen sanat eseri gibi mobilyaların ortaya çıkmasına müsait, ama bazı ağaçlardan sadece kereste oluyor, odun oluyor.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.
|