Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hürrem Sultan'ın şaşırtan zekası.
Gönderen : Manolya
Tarih : 4/15/2020 10:17:18 AM


.
Merhaba Efendim,

Gözü açık, gönlü açık Hürrem Sultanı anlatmaya devam ediyorum:

İnsan hayatında, inişli çıkışlı yollar keskin dönemeçler var. Tek düze bir hayat zaten sıkıcı olurdu. Hayatta rahat ve huzur uzun sürmez. Her şey yolunda giderken aniden sıkıntı bulutları toplanır ve mutlluluğunuz gölgelenir. Ömrümün her anını başıma gelecek olaylara hazırlıklı olmakla, sıkıntılar ortaya çıktığında da onları savuşturmakla geçirdim. Mutlu olduğum her anın, kazandığım itibar ve onurun getirdiği ihtişamın her zerresini hak etmek zorundaydım. Beni en zor durumlarda bile güçlü kılan, hırsım ve ona hayat veren, bitmez tükenmez öğrenme merakımdı. Hayatın her köşesini izledim, her şeyin nedenini öğrenmeye, öğrendiklerimi de hemen uygulamaya çalıştım. Böylelikle insan tabiatına hakim oldum. Hırs yetenek ve cesaretle birleşince büyük bir güç olur.Bu gücü sebatla kullandım ve teker teker hedeflerime vardım. Benim ki ihtiras değildi.Olmadık şeyler peşinde değildim. Amacım sadece durumumu korumak ve şartlarımı iyleştirmekti.

Hiçbir zaman hırsımı kaybetmedim. Gelişmeler o an için istediğim yönde olmasa bile, kimseye hiddetimi belli etmedim, hırçınlık göstermedim. Böyle bir davranış kontrolümü kaybetmeme neden olabilirdi. Bir açmazdan çıkışı sezgilerime dayanarak buluyordum. Zorluklarla karşılaştığımda nasıl olsa bunun içinden de çıkarım düşüncesiyle neşemden, kendime olan güvenimden birşey kaybetmiyordum. Zor bir durumda panikleyen, korkuya kapılan ve morali bozulan bir insan yapabileceğini bile yapamaz. Problem çözme, kişinin yeteneğinden ve gücünden çok maneviyatına bağlıdır. Ancak halledilebilir denen problemler çözülür. Durumumu korumak ve iyleştirmek için çözmem gereken problemler alabildiğine zorluydu. Çözümü imkansız diyecek olsaydım, düşündüğüm gibi olur, gerçekten de çözemezdim. Beklemekle bir yere varılamayacağına göre,maneviyatımı bozmadan işe sarıldım, uzun sürdü fakat oldu.

Kendini mutsuz addeden kişi mutsuzdur. Hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir bilmedim. Her zaman sorunun üstesinden geleceğim inancını duydum. Kendime güvendim hem de çok güvendim. Başka kime güvenebilirdim. Alın yazısı, kader. Hiç hoşlanmadım bu sözlerden. Başarımı sınırlayan şeyin kader değil de kafamızda kendi kendimize koyduğumuz sınırlamalar olduğunu düşündüm. Zihnimden beni engelleyeyebilecek tüm sınırlamaları kaldırdım. Ama biraz talih te gerekliydi. İnsanların ellerine geçen fırsatlar, kendi gayretlerinden kaynaklandıkları kadar, şartların da zorlanmasından doğar.

Zihnimi meşgul eden bir mesele olunca hemen sorunun üzerine giderdim. Yapmam gereken her şeyi sıraya koydum. İsteklerim bir anda olabilecek şeyler değildi. Çıktığım her basamak sonrakilerin de eşiği oldu. Başladığım bir işi yarım bırakmadım. Bana o işe başlamamı fısıldayan şartlar değişmisse, sonunu getirmeden rahata ermezdim. Yoluma çıkan hiç bir engel beni yıldırmaz, aksine mücadele gücümü kamçılar, beni biraz geciktirirdi o kadar. Bir şeye karar verdiğim zaman, gözlerim sadece hedefe kilıtlenir, başka şeye bakmazdım. Göz engellere çevrildiğinde, iş olduğundan da zor görünür, hedefe ulaşmak imkansızlaşır. Zaman ve zemin fırsat belirdiği anda, doğru zamanda harekete geçmek önemlidir. Oluşmayan şartları zorlamak sadece başarısızlık getirir. Şartlar oluştuğunda harekete geçmemek fırsatın kaçmasına sebep olur. Fırsat kaçtıktan sonra en kolay iş zorlaşır. Bir işe başlamadan önce daima şartları ve zamanlamayı göz önünde bulundurdum. Zamanlamanın başarılardaki rolünü hareme girişimden itibaren deneme yanılma yoluyla tesbit etmiştim. Beni telaşe kapılmış gören olmadı. Çağrıldığım anda, beni çağırma arzusu, olumlu düşüncesi soğumadan Hünkarımın yanı başında oldum. Endişelerimi daima gizli tuttum. Sorunları telaşla daha çetrefil hale getirmemeye çalıştım. Sıkıntı insana hayatın ilmini anlatır. Hünkarımın kalbini gözünden, ruhunu sesinden okuyabiliyordum.

Herkesi yüreğinden vuracak, söyleyeni hedefe ulaştıracak sihirli sözcükler vardır. Sözü uzatıp bir tartışma haline getirmezdim. İnsan daima mutluluğu aramaz, mutsuzluluğu da keşfeder. Zahmetin içinde de zevk vardır. Hayatta bir gün bile gereksiz, bana faydası olmayacak bir söz sarf etmedim. En çok kabahati olan en evvel şikayete kalkar.

Ben en büyük başarımı kazandığım ertesi günü, başarı kazanmamış biri gibi, aynı gayretle mücadeleye devam ediyordum. Şans, talih hayatta çok önemli. Fakat bundan da faydalanmayı bilmek gerekir. Hünkarıma hiçbir fikri doğrudan doğruya söylemeye cesaret edemedim. Buna karşılık, adım adım devamlı konunun cepesinden değil, kıyısından telkinlerde bulundum. Su bile damla damla kayaları oyar.

Moral çöktümü fizik kendini kurtaramaz. Sevilecek olaylara fazla sevinmemeyi, üzülecek olaylara da fazla üzülmemeyi öğrendim. Böylece de yaşama sevincimi, enerjimi boşuna köreltmemiş oldum. Köle olarak hareme getirilmeyi de veri olarak kabul edip o noktadan hareketle mevcut sistemi kabullendim. Hayatta insan kendisini herkesten akıllı, karşısındakileri de aciz görmeye başlayınca kendi sonunu hazırlamış olur. Her zaman karşımdakilerin en az benim kadar akıllı ve zeki olduklarını düşünerek müdahale edeceğim olaylara onların gözünden bakmaya gayret ettim.

Yaptığımız işte başarılı olabilmek için gerçeğin mümkün olduğunca farklı yüzlerini görmemiz gerekiyor. Böylece yanılgı payımızı en aza indirebiliyoruz. Mutlu olbilmemız içinise gerçeğin ne kadar az yüzünü görürsek o kadar iyi oluyor. Çünkü her seçenek hayatımızı zenginleştirirken aynı zamanda da zorlaştırıyor. Belki de fazla düşünen insanların mutluluktan uzaklaşmalarının nedeni bu çelişkidir.

Efendim yazıma burada son veriyorum. İnşallah Hürrem Sultan okuyanlara ilham kaynağı olur. Allah ona da rahmet eylesin, taksiratını affetsin..

Hürmetle ellerinizden öpüyorum. Hayır dualarım sizinle.

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------

Sayın Manolya Hanım,

Kıymetli yavrum, insan Hürrem Sultan’ı okudukça ona karşı olan hayranlığı da artıyor. Yarabbi, o ne zeka, o ne kavrayış! Tuttuğunu altın ediyor. Bu yazılar bitince Çiğdem Hanım’dan rica edeceğim, çıktılarını zaman zaman okuyacağım. Gencecik bir kız saraya geliyor, başında ne anne, ne baba, hiç kimsesi yok. Elinden tutan yok, yardım edeni yok. Aşkla, heyecanla kendini yetiştirmeye çalışıyor. Çevresini, saray insanlarını tanımaya gayret ediyor ve sonunda hayretler içinde kalıyor. İnşallah sitemiz mensupları da okur, istifade ederler.

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]