Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayatın gerçeklerine sırt çeviremeyiz.
Gönderen : Hülya
Tarih : 4/15/2020 10:44:41 AM


.
Merhaba efendim,
Nasılsınız? Sizin yazılarınızı hergün okuyup gelen ve sizin verdiğiniz cevaplardan kendime dersler çıkarıp yeni hayata başlamış bir çocuk gibi öğrenmeye çalışıyorum. Efendim ben insanları anlamakta zorlanıyorum. Dersane açınca eğtimle içiçe olunca daha çok anladım ki biz maalesef çok benciliz. Sizin de dediğiniz gibi dersane kısımını kapatıp sadece bilgisayar grafik, autocad tasarım gibi dersler vermeye başladık. Sonderece modern sınıflarda, kaliteli bilgisayarlar, en iyi hocalarla bu iş yapıyoruz. Çünkü babam ve annem insanlardan alacağınız parayı hak edin, sakın işin ehli olmayanları üçkuruş az verelim diye tutup ders verdirtmeyin dedi. Biz de onların bu isteğine katılıp öyle yürütüyoruz. Ama insanlar telefon açıyor, kayıt yaptırıyor, ısrarla sınıf açıyoruz. 10 kişiden sadece 2 kişi geliyor. Oysa fiatları da piyasanın altında tutmamıza rağmen. Daha tanınmamış olmamız nedeniyle kendimizi, gelen insanlarla tanıtmak istiyoruz ama maalesef olmuyor. Tabi biz söz verdiğimiz gibi 2 kişi de olsa sınıf açıyoruz, bu da bize astarı yüzünden pahalıya geliyor. Ama insanlar maalesef bunu düşünmüyorlar. Gelmeyeceksen haber ver. Yok bu ne sorumsuzluk anlamıyorum. Tabi ben ve kardeşim son derece üzüyoruz. Çünkü hala aile desteği gerekiyor işi götürmemiz için. Oysa biz dürüst bir şekilde bu iş yapıp ekmeğimizi kazanacağımızı, ayaklarımızın üzerinde duracağımızı sandık ama inanın çok zor. Evde oturmak da bana ve kardeşime yakışmaz. Elimiz ayağımız tutuyor neden ailemize yük olalım? Ama insanlar bizim verdiğimiz derslerin fiyatından 3 kat fazla olan, bilgisayarları bizim kadar olmayan dersanelere koşup sıra bekliyorlar. Galiba biz hep marka kurbanıyız. İnsanlar aldığı eğitimin değil gittiği yerin ismine bakıyorlar. Tabi yoğun çalışmaya alışmış bir insan olarak bu durgunluk beni çok üzüyor ama asıl üzen davranış şekli. Başka dersaneler sınıf açmadan kayda gelen insanlara peşin senet imzalatıp bağlıyorlar. Biz bunu yapmak istemiyoruz, gelmek öğrenmek isteyen gelsin diyoruz ama maalesef.
Yine başınızı ağrıttım özür dilerim. Ama neden biz kendimizden başkasını düşünmez olduk, bize bu benciliği yaptıran ne anlamıyorum. Oysa "ben" değil "biz" demeyi öğrensek, hayat daha kolay olacak her konuda. Çünkü ben ne zaman "ben" dediysem kaybettim, "biz" dediğimizde hep kazandım. Ama bunu çok ağır geçen yaşamımda aldığım derslerle geç de olsa öğrenmişimdir inşallah. Sizi hergün düşünmekle kalmıyıp, karşı lokantada sabah 9 döner takıp usta döner kestikce, ah Sabri Bey gelse de gidip yesek diyorum. Ama inanın siz olmadığınız için hiç gitmedim. Kendinize çok iyi bakın ellerinizden öpüyor, bütün gönül dostlarına sevgi ve "biz"li bir dünya diliyorum. Tek elin nesi var, çift elin sesi var.

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
------------------------------------------------------------------

Sayın Hülya Hanım,

Kıymetli yavrum, mailinde toplumun bugünkü durumuna işaret ederek biz neden böyleyiz diyorsun. Başka nasıl olabilirdik? Nice yıllardır hep içimize, ailemize, örfümüze, adetlerimize, inaçlarımıza zehir akıtıldı. Toplumun dili olması gereken radyolar, televizyonlar, gazeteler birkaç istisna dışında ele geçirildi. Bu zehir akıtılış halen devam ediyor. İnsanları televizyon kanalları, gazete sayfaları esir aldı. Duymaz, düşünmez, anlamaz, idrakine varmaz, muhakeme etmez, mukayese yapmaz hale getirdi.

Şu üniversite denilen mekanların haline bakın. Hiçbirinde gerçek anlamda bilimsel araştırma yok. UNESCO bilimsel araştırma yapan dünyadaki beşyüz üniversitenin sıralamasını yaptı. Bunların içinde birtek Türk üniversitesi yok. Bu şartlar altında insanlarımızdan ne bekliyebiliriz?

Gayet tabi yüz kişi ismini yazdıracak, derse iki kişi gelecek. Bugün Türkiye’de insanlar ne yaptıklarının, neyi istediklerinin farkında bile değiller. Bir kör döğüşüdür gidiyor. Sizler de yavrum, bir işe başlarken sosyal şartları, ekonomik şartları gözönünde bulundurmak zorundasınız. Senet mi alınacak alın, para mı alınacak alın, birtakım romantik laflar bir işyerini döndürmeye yetmiyor. Değerli yavrum, bir söz vardır: “Her çağ kendine uygun müesseseler yaratmak zorundadır”. Ben, olaya böyle bakıyorum. Hayat tecrübem bana bunu emrediyor.

Benim ortaokulda bir arkadaşım vardı. Yıllar sonra SSK Genel Müdürlüğü’nden Danıştay’a üye olarak gelmişti: Nuri Madazlı. Kendisini çok severim. Bir sözü vardır, hoşuma gider, fazla tevazu gösteren insanlar için, “Aman kardeşim dikkatli ol, bu kadar tevazu gösterme. Sonra çevrendeki insanlar sahi sanırlar” derdi. Siz de biraz piyasa şartlarını da gözönünde bulundurarak hareket edin.

Bir şey söylesem inanır mısın, Filamingo’nun dönerini öyle özledim ki, rüyalarıma giriyor. İnşallah yine beraber yemeği Allah nasip eder. Özlemle gözlerinden öper, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]