Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Huzur ve mutluluk istiyorsak...
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 5/13/2020 1:49:38 AM


.
HUZUR VE MUTLULUK İSTİYORSAK...
Kıymetli yavrum,
İnsanoğlu bugün garip bir şaşkınlık içinde. Elindekilere bakıp da, Allah’ım sana sonsuz şükürler olsun diyenler ne kadar az. Hep şikâyet, hep şikâyet. Memnuniyetsizlik, surat asmak, ak­silik, lânetlik, mendeburluk bugün çağdaş bir portre oluşturmuş. Sözüm ona bir kişilik göstergesi olmuş. Bu kafa yapısındaki insanların mutlu, huzurlu, güzel bir hayat yaşamalarına imkân var mı?

Fazıl Hüsnü Dağlarca ne güzel söylüyor: “Çocuğum dua et geceleri, insan uzaklaşabilir Allah’tan.” İstatistiklere bakıyoruz, sigara içenlerin, içki içenlerin, uyuştu­rucu kullananların, kumar oynayanların, seks bataklıklarında mahvolanların sayıları gün geçtikçe artıyor. Adına sosyolog, psikolog denilen kimseler, lâfları dillerine dolayıp bir türlü ger­çeği göremiyorlar. Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuk ve Allah” isimli eserinde gösterdiği gerçeği bu kimseler bir türlü göremiyorlar. İnançsız insan, ruhunda bir boşluk duyar, bunu kapatmak ister. Bazı çevrelerin bir umacı gibi gösterdiği Din ve Tasavvuf yolu kapanınca, o da teselliyi sigarada, içkide, uyuş­turucuda, kumarda, sapıklıkta arayacak. Bunda hayret edecek ne var? Daha bize ilkokulda öğretmişlerdi; falan vitamin alın­mazsa, filân hastalık zuhur eder diye. Çağımız bir türlü bu ger­çeği kavramak istemediği için, hayat bir cehennem hâlini aldı. Nobel edebiyat armağanı alan J.P. Sartre, "başkaları cehennem" diyordu. Çünkü inançsızdı, çünkü iman nurundan mahrumdu. İçi kömürlük gibi kapkaraydı. Gayet tabi başkaları cehennemdir diyecekti. Büyük Türk mutasavvıfı Sümbül Sinan Hazretleri: “Gül alırlar, Gül satarlar, Gülden terazi tutarlar, Gülü gül ile tartarlar” diyordu. Bütün kâinatı bir gül bahçesi gibi görüyordu. Kalbinde, kafasında ne varsa, dışarıya o aksediyordu. Gayet tabi yağ küpünden yağ, bal küpünden bal, sirke küpünden sirke sızacaktı.

Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde “Hikmetin başı Allah korkusudur” buyuruyor. Pek tabiidir ki, Allah korkusu olmayanlarda hikmet de olmayacak, huzur ve mutluluk da.

Bir düşünsek, biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz? Nasıl yaşamamız gerek, ne yapalım, ne edelim ki sonunda pişman olmayalım? Eyvah, yanlış yaşadık, önümüze çıkan fırsatları teptik, hayatımızı berbat ettik demeyelim. Bilelim ki her gün, karşımıza çıkan bir fırsattır. Dargın olanların ba­rışması, kırılan kalplerin giderilmesi, haksızlıkların düzeltilmesi için önümüze çıkan yepyeni bir fırsattır.

Hayatta insanın kendine yapa­bileceği en büyük kötülük, benden ne köy olur, ne kasaba, ben adam olmam deyip, kendinden umudunu kesmesidir. Allah’tan yardım isteyen, Peygamber’den şefaat isteyen hangi insan, eli boş geri döndü. İnsanın işlediği günahlar ne kadar büyük olursa olsun, af kapısı kapatılmamıştır. O ışıklı yol hepimize açıktır. Yeter ki edeple huzura varalım. Boyun büküp af dileyelim. Bu­gün günahkâr olan bir kimse, yarın affa uğrayabilir. En büyük mânevi makamlara ulaşabilir. Umudumuzu kesmeyelim. Allah Gafur’dur, Rahman’dır, Rahim’dir.

Değil her günümüzü, her saatimizi, hatta her dakikamızı mâneviyat yolunda değerlendirmeli, daha iyiye, daha güzele giden bir inci dakikası haline getirmeliyiz. Ama acı ama tatlı dün geçip gitmiş, yarının geleceği meçhul, ama bugün varız ve yaşıyoruz. O halde ne bekliyoruz...

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.

Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.

Allah’ın selâmı üzerinize olsun.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]