Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Ben gelmedim dava için, benim işim sevi işi...
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 6/17/2020 9:17:13 AM


.
İBEN GELMEDİM DAVA İÇİN...
BENİM İŞİM SEVİ İŞİ...

Kıymetli yavrum,
İnsan psikolojisinde çok ilginç bir yön var: Her söz, her görüntü, her fiil istisnasız her insanda birbirinden farklı yansımalar yapıyor.

Hani ortaokuldayken bir deney yapardık. Bir mum yakardık, iki aynanın arasına koyardık. Sonra o mumun öbür aynada çok farklı yansımalarını sonsuz denecek bir şekilde uzayıp gitmelerini hayranlıkla seyrederdik. Bu durum hayatın her yönünde böyle oluyor. Bir mısra herkeste ayrı izlenimler uyandırıyor. Bir melodi bir insanı mutluluğun zirvesine götürürken, bir başka insan onu dinlemeye tahammül bile edemiyor. Bu resimde de böyle.

Bir insan modern resmin en büyüklerinden biri olan Paul Klee’nin resimlerine ürpererek hayranlıkla bakarken bir başka insan onların tümünü akıl almaz bir saçmalıkla itham edebiliyor.

Bir zamanlar, benim gençlik yıllarımda Liz Taylor, dünyanın en güzel kadını kabul ediliyordu. Liz, sekiz kere evlendi, hepsinden ayrılmak durumunda kaldı. Kimi kendini içkiye, kimi kumara, kimi uyuşturucuya kaptırdı. Yıllar önceydi, Paris’te Louvre Müzesinde Leonardo de Vinci’nin La Jokonde tablosu önündeyim. Önce bana dünyanın bu en büyük, en muhteşem tablosunu görme imkanını bahşeden Yüce Rabbime sonsuz teşekkürler ettim. Sonra vücudumun bütün hücrelerini göz yaparak o güzelliği özümleyebilmek için bütün imkanlarımı seferber ettim. Tabloya büyülenmiş gibi bakıyordum. Aldığım güzellik duygusunu vücudum kaldıramıyor, omuzlarım taşıyamıyordu. Biraz sonra gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. Orada Nazım Hikmet’in mısraını hatırladım:

“Ferhat Usta, Ferhat Usta, neden güzellik ağlatır insanı?”

Gördüğüm rüyayı bir Amerikalı kadının çirkin esprisi bozdu: Önce yüksek sesle çirkin bir şekilde güldü (ha ha ha haaa) sonra “yahu” dedi “Mona Lisa dedikleri bu kokona mı? “. Yine gülerek arkadaşlarıyla beraber uzaklaştı. O olay beni yıllarca düşündürdü. İnsan vücudunda kaç milyar hücre varsa hepsi birbirinden farklı.

Bir kar yağıyor, trilyonlarca kar tanesi düşüyor. Fizik alimleri özel lamlarla bu kar tanelerini alıyorlar, özel mikroskopların altında inceliyorlar, fotoğraflarını çekiyorlar. Birbirinin aynı iki kar tanesi daha gökten yere düşmemiş.

Parmak uçlarındaki çizgiler Hazreti Ademden bugüne kadar gelen insanlarda birbirinden farklı.

Birkaç dakika ara ile dünyaya gelen ikiz kardeşlerde bile bazan o kadar büyük ayrılıklar oluyor ki.

Efendim, bu misalleri daha sabaha kadar sıralayabiliriz. Ama genel sonuç hepsinde aynı. Kainatta hiçbir şeyde tekerrür yok. Pek tabiidir ki duygu aleminde, düşünce aleminde de bu böyle. Bir film, bir insanı hıçkıra hıçkıra ağlatırken, birbaşka insanı kahkahalarla güldürebiliyor. Bu hayat realitesinden hareketle yola çıkacak olursak, insanlar arasındaki fikir ayrılıklarını, görüş farklarını çok tabii karşılamamız gerekir.

Dünya kültür tarihinde toleransın, müsamahanın, hoşgörünün en güzel tarifini Yunus Emre yapmış:

“Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü”

diyor mübarek sultan. Efendim, hayata bu açıdan bakmadıkça farklılıkları, değişkenlikleri doğal karşılamadıkça bizim de hayatımızın sonuna kadar mutlu olmamız, huzurlu olmamız, cıvıl cıvıl bir yaşama sevinci içinde olmamız imkansız hale gelir. Bırakalım isteyen istediği gibi düşünsün. Bir insan çıkacak bizi layık olmadığımız bir şekilde göklere çıkaracak, en büyük iltifatları yapacak. Bir insan çıkacak telefonda bize en büyük hakaretleri yapacak. Bunları tolere edip, seven de sağolsun, sevmeyen de sağolsun demedikçe, ben çocukken kapımızın önünden geçen sarhoşlar gibi, “eyvallah, eyvallah, iyiye de kötüye de eyvallah, güzele de çirkine de eyvallah” demedikçe, Yunus gibi

“Bir çeşmeden akan su

Acı tatlı olmaya”

demedikçe, Ramazanda televizyondan dinlediğimiz ilahi gibi

“Narın da hoş, nurun da hoş” demedikçe, hiçbir zaman acılarımız, ıstıraplarımız, uykusuz geçen gecelerimiz bitmeyecek. Bize de yazık değil mi? Çare tek: Yunus gibi

“Ben gelmedim dava için,

Benim işim sevi işi

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim”

Diyebilmek, kurtuluşun tek çaresi bence. Artık bundan sonrası herkesin kendi takdirine kalmış. Bize söylenecek tek söz kalıyor:

“Ben cihanın altın terazisine

Ağırlığımca sevgi vermişim

Ses edin uzak milletlerin gençleri

Bütün antenlerimi germişim”

Selam, sevgi ve saygıların hiç bitmeyecek olanı ile.

Sabri Tandoğan

Allah'ın Rahmeti, Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam'ın Şefaati Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]