Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Çocukluk hatıralarından.2.
Gönderen : Sabri Babadan Hatıra
Tarih : 6/23/2020 12:43:16 PM


.
HATIRALARDAN...
"Hiç unutamadığım çocukluk hatıralarımdan biri de şu: Karyağdı türbesinin yanına, belediye, eski bir otobüs bırakmış. İspirtocular orayı ikametgâh yapmıştı. Ben harçlığımla onlara simit alır verirdim. Bir gün baktım ispirtocu amcalardan biri hastalanmış, yanakları ateş gibi yanıyor, hava da soğuk, tir tir titriyor. Üşüyor. Hemen eve koştum. Annem bana sünnetlik yorgan almıştı. İki ay sonra sünnet olacaktım. Pembe ipekli sünnetlik yorganımı kaptığım gibi götürdüm, ispirtocu amcanın üzerine örttüm. Eczaneden aspirin aldım, içirdim. Titremesi geçti, rahatladı. Sonra akşam anneme anlattım. Annem beni alnımdan öptü, “Aferin oğlum, iyi yapmışsın. Sakın baban duymasın, biz yenisini alırız.” dedi. Ertesi gün gitti, aynı kumaştan bulmuş. Yeni yorgan yaptırdı.
Beş yaşında bana kötü mal verdikleri için bir fırın, bir de bakkal dükkânını bir ay süre ile kapattırdım. Beni mahallede herkes tanırdı. “Küçük müfettiş” derlerdi. Esnafın ödü kopardı benden. Bana hep iyi mal verirlerdi. Komşu teyzeler iyi mal aldığım için birçok şeylerini bana aldırırlardı.
Dört yaşındaydım. Evimizin terasında kendime bir çadır kurmuştum. Sabahleyin oyun oynamaya mahalleye inerdim. Arkadaşlarımla oyun oynardık. Öğlen vakti gelince ben terasa, çadıra çıkardım. Yemeğimi çadırın önüne bırakırlardı. İçeri benden başkası giremezdi, yasaktı. Yemeğimi yerdim. Ondan sonra tefekküre çekilirdim. Niçin yaşıyoruz, yaşamaktaki amacımız nedir, nasıl bir hayat yaşayalım ki sonunda pişman olmayalım? Bunları düşünür, cevaplar bulmaya çalışırdım. Çevremde yaşanan olayları küçük yaşımdan itibaren gözlemlerdim. Akşam yemeğine kadar çadırda kalırdım. Akşam yemeğinde muhakkak ailecek sofrada olurduk. Bunun toleransı yoktu.
Altı yaşındaydım. Babaannemle kalıyorduk. Annem lisede edebiyat öğretmeniydi. O akşam misafirler gelecekti. Babaannem, Arabaşı çorbası pişirmiş, sobanın üzerine demlensin diye bırakmıştı. O zamanlar Fenerbahçe’nin kalecisi vardı, Cihat Arman. O, topu uçarak tutardı. Plonjon yapardı. Ben de onun gibi topu attım uçarken ayağım çarpmış, sobanın üzerindeki çorba tenceresi halının üzerine döküldü. Ben kenara çekildim. Korkudan sapsarı olmuşum. Babaannem hiçbir şey söylemeden hemen su getirdi, halıyı temizledi. Sonra giyindi, çarşıya gitti, malzemeleri aldı, yeniden çorbayı pişirdi. Akşam misafirlere yetiştirdi. Bunu da ömür boyu unutamadım."
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]