Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Gerçek olgun insan.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 7/5/2020 3:21:18 PM


.
Çok Değerli Sevgili Büyüğüm, Aziz Babacığım,

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ve bütün esenlikleri sizin ve bütün dostların üzerine olsun.

Efendim, bütün İslam büyüklerinin hayatlarına baktığımız zaman hepsinin de şefkat ve merhamette zirvede olmalarına rağmen bir yandan da haksızlıklar, yanlışlıklar ve zulümler karşısında bilenmiş bir bıçak gibi hareket ettiklerini görüyoruz. Yerine göre bir gül kadar yumuşak, yerine göre bir kılıç kadar keskin... Hazret-i Ali bir sözlerinde insanın kendisine yapılan yanlış bir davranışı affetmesi daha doğru iken, topluma karşı işlenmiş olan suçların kesinlikle cezasız bırakılmaması gerektiğini söyler. Resulullah Efendimiz de şefkat, merhamet ve incelikte eşi benzer olmayan insanlığın nihai bir zirve noktası olduğu halde İslama saldıranlara karşı kendisi de bizzat kılıcını kuşanarak harbin içinde yer almışlardır.

Mevlana, Mesnevisinde “Alçakların başını yere koy ki sana baş eğsinler” der. Güzel insanlara ise yumuşaklık ve güzellikle, ihsanla muammele edilmesi durumununda onların kazanılabileceğini anlatır.
Değerli büyüğüm, yaşadığımız hayat içinde de yapılan bir haksızlık, toplum düzenini bozan bir davranış karşısında herşeyi göze alarak yerine göre gereken en doğru tepkiyi gösterebilenler oldukça azalıyor. Oysa Resulullah Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Haksızlıklar karşısında susan dil şeytandır” buyurarak korkunun şirke götüreceğinin işaretini veriyorlar.

Gavs-ı Azam Abdülkadir Geylani Hazretleri Fütuh-ul Gayb isimli eserinde Allah dostlarının özelliklerine değinirken:
“... O söylenen yalanları, şirki, küfür yollarını sezer, bunlara dayanamaz, kızar, bağırır. Bu yaptıkları haliyle Allah için olur. Evvela içten kızar, sonra dışa vurur. Bu durum onu rahatsız eder. Söylenmeye başlar ve o kötülükleri bir bir sayar döker. Böyle müslümanlık olmaz, bu işleri yapanlar şeytandır, şeytan da Allah’ın düşmanıdır. Bu yapılan işler münafıkların işlerindendir. Münafıklar da cehennemin en dibine gireceklerdir şeklinde söylenir durur.

Bu sözler o velinin ağzından böylece çıkmaya başlar. Bu sözler onun veliliğine bir zarar vermez, aksine onun tam bir veli olduğuna işaret sayılır”
şeklinde anlatır.

Değerli büyüğüm, siz de gerek maillere verdiğiniz cevaplarınızda, gerekse bütün yaşantınız içinde doğruları, gerçekleri savunmakta en ufak bir çekinme göstermeden herşeyi göze alarak bizler için ne güzel bir örnek teşkil ediyorsunuz. Her durum ve olaya hakettiği şekilde hitap ediyor, cevap veriyorsunuz. Gösterdiğiniz her tepkiyi Allah için gösteriyorsunuz, üzüntüleriniz kendiniz için değil insanlığın ve toplumun gidişi adına oluyor.

Sevgili büyüğüm, yerine göre güzellikleri savunan yerine göre bütün yüreğiyle Hakkı tutup kaldıranlardan olabilmek niyazıyla gülden ellerinizden hürmetle öpüyor, size ve bütün dostlara sevgi dolu, hayır dolu, sağlık dolu, esenliklerle dolu nice zamanlar dileklerimi sunuyorum.

Hoşçakalın...

Seçkin

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-----------------------------------------------------------------------------------
Kıymetli yavrum,

Son derece önemli bir konuya değinmişsin. Ne yazık ki toplumumuzda yanlış bir kanaat gittikçe yayılıyor. Olgunluğun, kemalin ifadesi olarak her olay karşısında el ovmayı, herşeyi kabullenmeyi, her konuda tolerans göstermeyi bir marifet sayıyoruz. Çok yanlış, çok sakat bir anlayış. Bunu her gün işittikçe, örneklerini gördükçe üzülmemek mümkün mü?

Değerli yavrum, beş yaşında bir çocuktum. Bir gün anneme sordum, “Anne”, dedim, “okuduğum dergide ‘evliya’ diye bir kelime geçiyor. Bu ne demek?” Onun üzerine annem bana bir hikaye anlattı. Onu ömür boyu düşündüm:

Bir gün bir çocuk babasına sorar aynı soruyu. Babası “Gel yavrum” der “gidip görelim”. Beraber bir kasaba giderler. Babası istediği et söyler. Kasap hazırlar, verir. Babası çok sinirlenir. Paketi alır, kasabın başına atar. “Ne biçim et verdin”, der. “ayıp değil mi? Müşteriye böyle mi davranılır?” Kasap, özür diler, “Peki, efendim” der, siz sinirlenmeyin, üzülmeyin. Ben yeniden hazırlarım. Tekrar hazırlar, verir. Babadan aynı reaksiyon. Acı sözler, hakaretler. Tekrar kasap “Siz üzülmeyin efendim” der, “ben, yeniden hazırlarım.” Böyle böyle bir koyun berbad olur gider. Onun üzerine adam çocuğa döner, hiddetle “Gel oğlum,” der, “bu adamla alış-veriş yapılmayacak.” Oğlunun elinden tutar, dışarı çıkarlar. Kasap tekrar tekrar özür diler, “Sizin memnun edemedim efendim. Yine buyurun, inşallah o zaman istediğiniz eti veririm”. Çocuk hayretler içindedir. “Babacığım” der, “herhalde dergide okuduğum evliya bu kasap amca. Ne kadar olgun insan”. Adam, “Acele etme yavrum” der, beraber bir karpuz sergisine giderler. Adam sergi sahibine “Bana çok güzel bir karpuz ver. Önce keseceksin, bir parça yiyeceğim. Tadına bakacağım, rengine bakacağım. Beğenirsem alacağım.” Onun üzerine karpuzcu, “Bana bak arkadaş” der, “ben kasap değilim. Ben karpuzumu rezil etmem. Bir tane seçersin, beğenirsin. Parasını verir, adam gibi alırsın. Yoksa sana berbad ettirilecek karpuzum yok”. Adam, “Sen bilirsin” der, oğlunun elinden tutarak çıkarlar. Yolda çocuk babasına “Babacığım” der, “bu karpuzcu ne kaba bir amca. Nerede deminki kasap amca, nerede bu”. Onun üzerine baba, “Hayır evladım” der, “işte hakiki evliya budur. Hayat karşısında insanlar karşısında gereken tavrı alır”.

Rahmetli annemin anlattığı bu hikayeyi ömür boyu düşündüm. Beni hep etkiledi. Bilmem ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?

Yeni maillerini bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]