Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : En güzel hediye
Gönderen : Yusuf Sezer
Tarih : 6/24/2007 9:22:00 PM


Sayın büyüğüm,

 

Sevgili Peygamberimiz (sav) hem sözleriyle, hem de yaşayışıyla insanları eğiten, öğreten, izzet ve şerefe yaraşır davranışları, dünya ve ahirette kurtuluşa erdirecek yolları gösteren en büyük rehberdi.

 

Aslında onun normal günlük hayatı bile insanlar için ders alınacak bir çok örneklerle doludur.Onun bu yönü çok fazla anlatılmaz, ama ben en az peygamberliği kadar önemli olduğunu düşünüyorum.O ,sadece bir peygamber değil,aynı zamanda bir devlet başkanıydı.Bu açıdan bakarsak tüm dünya tarihinde bir eşinin ve benzerinin olmadığını görüyoruz.

 

Peygamberimiz yaratılanların en üstünü ve şereflisiydi ancak insanlara karşı  belki de en alçak gönüllüsüydü.Bir meclise girdiğinde herkese selam verir , tek tek  herkesin hatırını sorardı.İnsanlarla o kadar yakından ilgilenirdi ki, oradaki her bir insan en çok kendisiyle ilgilenildiğini zannederdi.

 


Resulullah Efendimiz'in  ashabına bir şeyler öğretirken  çağdaş eğitimde 'öğrenmeye hazır olma' denilen prensibe öncelikle dikkat ettiğini görüyoruz. Hadislerdeki kısalık ve özlük, her birinin birer vecize niteliğinde oluşu bu sebebe dayanır. İbn-i Mesud bu durumu şöyle anlatır: "Ashabı usanıp sıkılır düşüncesiyle Resul-i Ekrem bize her gün değil, arada bir vaaz ve nasihat ederdi."

 

Güleryüzlü ve şakalaşmayı seven bir insandı, fakat asla insanları üzücü ve kırıcı şakalar yapmazdı.Kahkaha atarak gülmez, sadece gülümserdi. 

 

Allah Resulü insanları asla mahçup etmezdi. Bazı hatalara göz yumar, beğenilmeyen hareket ve davranışta bulunan olsa bile  hatalarını yüzüne vurup utandırmazdı.

 


Konuştuğu bir insanın mutlaka yüzüne bakarak konuşurdu.Kimseye eline öptürmez, insanlarla sadece  tokalaşırdı.Hiç kimsenin kendisi için ayağa kalkmasını istemezdi. Yolda birisiyle karşılaştığı zaman ilk önce o selam verirdi.Kim olursa olsun karşısındaki konuşurken sözünü kesmez, sonuna kadar dinlerdi.İnsanlar bir derdi ,hatta özel sorunları için bile kendisine rahatlıkla gider ve konuşabilirdi.

 


Yeni Müslüman olmuş ve kendisini ilk defa gören bir göçebe Arap heyecanından, karşısında titremekteydi. Peygamberimiz "Sakin ol. Ben bir kral değilim.Kureyş kabilesinden kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum" demiştir.

 

Sporu çok severdi.Atıcılık,binicilik,yüzme,güreş yapardı.Devrinin yenilmez pehlivanı Rükane ile güreştiği ve üst üste üç defa  onu yendiği bilinmektedir.Peygamberimiz , sevgili eşi Hz Ayşe ile koşu yarışı yapardı. Hatta bunlardan birincisinde yarışı Hz.Ayşe kazanmış, ikincisinde ise yarışı kaybedince Hz.Peygamber öncekinin rövanşını aldığını söylemişti.Bir peygamberin eşi ile dışarıda yarış yapmasını ve şakalaşmasını çok düşündürücü  buluyorum. Şimdi bir tarikat veya cemaat liderinin böyle bir şey yapması durumunda herhalde ertesi gün ne şeyhliği, ne hocalığı kalırdı.

 

Yolda karşılaştığı çocuklara selam verip, hal hatırlarını soran, hasta çocukların ziyaretine giden, kendi yanına gelen çocukları kabul eden, çocuklara hediyeler, armağanlar alan ve onları sevindiren bir insandı.

Peygamberimiz bir bayram namazından sonra mescitten çıktığında, çocukların neşe ve sevinç içinde oynadıklarını gördü. Bir duvarın dibinde de mahzun bir çocuk ağlayıp duruyordu. Dikkatini çekti. Doğru onun yanına vardı.
"Yavrum, neyin var, niçin böyle üzgün duruyorsun? Arkadaşlarınla birlikte niçin oynamıyorsun?" diye sordu 
Çocuk bir yetimdi. Babası Uhud'da şehit olmuştu. Annesi de başka biriyle evlenince çocuk sahipsiz kalmıştı.  Efendimiz çocuğun elinden tuttu. Başını okşadı, gönlünü aldı. Sevindirici bir haber verdi:
" Ben baban, Ayşe annen, Fatma kardeşin olsun, ister misin?
Çocuk sevincinden uçacak gibiydi. Heyecanla, "Nasıl istemem, Ya Resulallah?" diyebildi.
Peygamberimiz ismini sordu: "Buceyr" dedi. "Hayır. Senin ismin Beşir olsun" buyurdu. Peygamberimizin vefatına kadar Beşir bin Akra onun yanında kaldı.

 

Peygamber Efendimize bir gün adam geldi, kalbinin katılığından dert yandı. Resulullah  ona şu tavsiyede bulundu: "Kalbinin yumuşak olmasını, ihtiyacın olan şeylere kavuşmayı ister misin? Öyle ise yetime şefkat göster, başını okşa, yediğinden ona yedir ki, kalbin yumuşasın ve muhtaç olduğun şeylere kavuşasın."

 

Onu anlatmaya tabii satırlar yetmez ama bizim için çok dersler içeren normal hayatını da bir nebze olsun anlatmaya çalıştım.Dünyaya onun gibi bir insan hiç gelmedi ve gelmeyecek de.Ona ümmet olmak şansına ve şerefine sahip olduğumuz için Allah'a ne kadar şükretsek azdır.

 

Sevgi ve saygılarımla.

Yusuf Sezer


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

En güzel hediye Yazan Yusuf Sezer
Cvp: En güzel hediye Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]