Konu : Dili ile değil fiili ile örnek olanlara ne mutlu...
Gönderen :
Manolya
Tarih :
3/13/2021 2:59:57 PM
.
DİLİ İLE DEĞİL FİİLİ İLE ÖRNEK OLANLARA NE MUTLU
Mektup-Cevap
Merhaba Efendim,
Müsadenizle büyük mutasavvuf Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri nin bir kıssasını paylaşmak istiyorum:
Ramazan ı-Şerif te vaz’u nasihat için Erzurum’un bir köyüne davet edilen İbrahim Hakkı Hazretleri’ni alıp köye getirmek üzere, ücret karşılığında bu işleri yapan gayr-ı müslim bir hizmetçi ile bir at gönderilmişti. Yola çıkıldı. Fakat binit bir tane olduğundan İbrahim Hakkı Hazretleri nöbetleşe binmeyi istedi. Gayr-i müslüm hizmetçi buna her ne kadar: "-Köylüler bu durumu işitirlerse, beni azarlarlar, ücretimi de vermezler." diye itiraz etti ise de, Hazret:Evladım son nefeste halimizin ne olacağı meçhul! Sen köylülerin seni azarlamasından endişe ediyorsun, ben ise Allah huzurunda verilecek olan büyük hesaptan korkuyorum!... buyurup ata binme işini sıraya koydu.
Hikmet-i ilahi tam köye girecekleri esnada sıra hizmetçiye geldi. Köylülerden korkan adamcağız, hakkından feragat ettiğini belirterek, ata Hazretin binmesini ısrarla istediyse de İbrahim Hakkı Hazretleri: “Sıra senindir” dedi ve atın önünde yürüyerek köye girdi. Halk bu hali görünce, hemen hizmetçinin etrafını sardı ve: “Vay densiz gençliğine bakmadan ata kurulmuş, şu ak sakallı ihtiyar üstadı yürütmektesin ha! Bu mu senin sadakatin biz böyle mi tenbih ettik sana” şeklinde muhtelif ifadelerle azarlamaya başladı.
Durum bu minvaldeyken, İbrahim Hakkı Hazretleri’nin meseleyi izah etmesi üzerine azardan vazgeçtiler. Bu esnada köylülerden biri, müslüman olmayan hizmetçiye seslendi: “Be adam bu kadar fazilet gördün ve yaşadın. Bari müslüman ol” dedi. Hizmetçi, bir dakikalık sükuttan sonra şu ibretli cümleyi söyledi: “Eğer sizin dininize davet ediyorsanız, asla. Ama şu mübarek zatın dinine davet ediyorsanız, o dine daha yoldayken iman ettim bile...”
Efendim, benim bütün dualarım sizinle.
Hürmetler.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
*******************************************************************
Sayın Manolya Hanım,
Kıymetli yavrum, gönderdiğin mailin değerini, önemini anlatabilecek kelime bulamadım. Ne kadar düşündürücü. Ne kadar hepimize ders verici bir örnek. Bu bana kırk yıl önceki bir hatıramı gözümün önüne getirdi. Bir gün Hacı Bayram’a girmiştim. Bir Alman mühendis geldi. Arada sırada uğruyor, tasavvufi kitaplar alıyordu. O gün de birkaç kitap seçmiş, borcumuz ne kadar diye kitapçıya sormuştu. O sırada orada kitaplara bakan bir zat, öfkeyle Alman mühendise döndü, “O kitapları alamazsınız” dedi. Alman mühendis sebebini sordu. “Siz” dedi “müslüman değilsiniz. O kitaplar elinize yakışmaz. Madem bu tür kitapları seviyorsunuz, neden müslüman olmuyorsunuz?” Alman cevap verdi, “Efendim” dedi, “Müslümanlık denince benim aklıma Yunus’lar, Mevlana’lar, Hacı Bayram’lar geliyor. Böyle müslüman olmaya henüz kendimde liyakat göremiyorum. Sizler gibi Müslüman olmaya da benim ihtiyacım yok.” Aradan bunca yıl geçti, hala unutamadım. Cevap tokat gibiydi. Yıllarca düşündüm, ürperdim.
Efendim, bütün mesele burada. İslam’ı bütün inceliğiyle, güzelliğiyle yaşayıp, pırıl pırıl renk dolu, ışık dolu bir insan olabilmekte. Edepli, zarif, kibar, saygılı, düşünceli, hoşgörülü bir Müslüman olabilmek ne güzel bir olay. İster istemez inanan da inanmayan da böyle bir Müslümana saygı duyar, hayranlık duyar. Ve onun gibi olmak ister. Bir iki ibadeti yerine getirdim diye (kabul edileceği ne malum) afra, tafra yapmak, hava basmak kabalığın ta kendisi değil mi? Allah, böyle olan kardeşlerimizi korusun.
İnşallah hepimize Allah Yunus’ların, Mevlana’ların, Hacı Bayram’ların yolunda yürümeyi nasip eder.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.
|