Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Seni deli eden şey yine sendedir sende." Yunus Emre Hz.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 4/2/2021 3:22:55 PM


.
SABRİ BABA’DAN CUMA MEKTUBU
*“SENİ DELİ EDEN ŞEY YİNE SENDEDİR SENDE.” YUNUS EMRE*

Kıymetli yavrum,

Rahmetli hikâyeci Sait Faik’in çok güzel bir cümlesi vardı; derdi ki, “Her şey bir insanı sevmekle başlar”. Ama bütün mesele nedir? O bir insanda mıhlanıp kalmamak. Meselâ ben annemi seviyorum. Ne bileyim eşimi seviyorum, evlâdımı seviyorum. Bunlar iyi güzel şeyler. Ama yalnız orada mıhlanıp kalmamak lâzım. O bir insanda başlayan sevgiyi bütün kâinata teşmil etmek lâzım Efendim.

İnsanları sevebilmenin bir şartı da şu; affedebilmek. Çünkü hiçbirimiz ideal, mükemmel insanlar değiliz ki. Ben hepinize ayrı ayrı soruyorum. İçinizde kusuru olmayan, noksanı olmayan, ideal, mükemmel bir insan gördünüz mü?... Ben görmedim, kimsenin de gördüğünü sanmıyorum, çünkü ideal, mükemmel sıfatları yalnız Cenab-ı Hak içindir. Bizler insanlarız, hepimizin derece derece hatalarımız var, kusurlarımız var, noksanlarımız var, günahlarımız var... Bir insanı sevebilmek için önce onu hoş görebilmek lâzım. Hoş görebilmek için de affedici olmak lâzım. Hataları, kusurları affedici olmak lâzım.

Dünkü toplumun birinci özelliği buydu: Affedici bir yönleri vardı. Çünkü biliyorlardı ki, hayatta hatası, kusuru olmayan insan yoktur. Falancanın, filânca komşunun, filânca akrabanın, filânca meslektaşın şu hatası, bu noksanlığı olabilir. Tamam olabilir. Ama önemli olan onu öyle sevebilmek.

Bugünkü insan kat’iyen affedici değil. “Ben” diyor, “affetmem.” Gelinimi affetmem, diyor. Kayınvalidemi affetmem, diyor. Görümcemi affetmem, diyor. Dairede âmirimi affetmem, diyor. Peki derece derece affetmeyelim, kim zararlı çıkıyor? Biz zararlı çıkıyoruz. İçimiz ne oluyor? Hep negatif enerjiyle doluyor. Ama bize de yazık değil mi?

Kur’an-ı Kerim’de bir Âyet var, şöyle buyruluyor: “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır.” Allah hayatı sayısız güzelliklerle doldurmuş. O ağaçların her birinin yeşilinin tonu ayrı ayrı güzellikte. Ayrı ihtişamda. E biz bunları bırakıyoruz, işte falanca bana şunu yaptı. Şu söz bana söylenir mi? Tamam kardeşim söylenmez, haklısın. Şu hareket de yapılmaz. Tamam, doğru. Ama bunu böyle ölene kadar “o söz bana söylenir mi, o hareket bana yapılır mı” diye diye ne oluyor? Bu sefer içimizi kömürlük gibi karartıyoruz. Ama bize de yazık değil mi?


Hepiniz Çağrı filmini görmüşsünüzdür. Sinemalarda veya televizyonlarda. Orada bir Hz. Hamza vardı. Anthony Quinn oynuyordu. Harikulâde güzel bir şekilde. Ebu Süfyan’ın hanımı Hind, kölesi Vahşi’ye dedi ki; “git Hz. Hamza’yı öldür, sonra onu parçala, sonra ciğerini çıkar, bir tabağa koy, bana getir.” “Başüstüne hanımım” dedi. Gitti, bir tuzağa düşürdü, o dünya güzeli insanı, nasıl kıydıysa öldürdü, parçaladı, ciğerini hanımına getirdi. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Şimdi Müslümanlar Medine’den Mekke’ye geliyorlar. Bir muhteşem İslâm ordusu. Vakur, son derece onurlu. Ödü koptu Mekkelilerin. “Eyvah” dediler, “Peygamber bizi öldürecek.” Hepsi af dilemek için kuyruğa girdi. Vahşi de girdi. Sıra Vahşi’ye geldi. Peygamber’in eğildi, ayaklarını öptü, “aman Efendim” dedi, “ben bir hata ettim, beni affedin.” “Benim yaptığım hata affedilmez ama siz affedin” dedi. Peygamber Efendimiz, Vahşi’yi kaldırdı, “Tamam” dedi, “seni affettim.” Düşünün. Peygamberin hayatta en sevdiği bir iki insandan birisi Hz. Hamza idi. Ama onun katilini bile affetti.

Yani şunu demek istiyorum efendim. Hepimiz ölümlü kalımlı bir dünyada yaşıyoruz. Yarına kim çıkar, kim kalır hiç belli olmaz. Ama bugünden itibaren biz, iç dünyamızı arıtsak, temizlesek, bu küskünlükleri, kırgınlıkları, dargınlıkları bir tarafa bıraksak. Muhakkak ki haklı taraflarımız vardır kırılmakta, üzülmekte. Ama ne olur bir kenara bıraksak efendim, affetsek, affedici olsak. Ve yarın sabahleyin uyandığımız zaman, sanki dünyaya yeni gelmiş gibi tertemiz bir gönül ile uyansak ne kaybederiz sorarım size? Ve bunu yapmamak için bir sebep var mı?

Yunus Emre bir şiirinde diyor ki; “Seni deli eden şey yine sendedir sende.” Biz başkalarına bazı hataları, kusurları için kızıyorsak, öfkeleniyorsak, kin tutuyorsak, acaba o kusurlar bizde yok mu? Biz bööyle pir-ü pak yirmi dört ayar altından mı dünyaya geldik yani? Hepimizin çocukluğumuzdan itibaren işlediğimiz nice hatalarımız var, nice kusurlarımız var, nice günahlarımız var. Ne olur affedici olsak. Affedebilsek. Allah rızası için birbirimize el uzatabilsek.

Bugünkü stres ortamını ortaya koyan gene bizleriz efendim. Yani bu stres denilen nesne uzaydan gelmiyor. Yine bizlerden çıkıyor.

Peki o stresin yerine sadece sevgiyi, yardımı koyabilsek ne kaybederiz...

Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.
*Selamlar, rahmet, bereket ve esenlik dolu cumalar.*

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]