Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Her geceni Kadir, her gördüğünü Hızır bil.
Gönderen : Siteden
Tarih : 5/7/2021 12:30:04 PM


.
HER GECENİ KADİR HER GÖRDÜĞÜNÜ HIZIR BİL

Kıymetli yavrum,

Kırk yıl kadar önce doksan yaşlarında, Allah dostu bir hanım tanımıştım. Onda gördüğüm, sadece aşk, ihlâs, edep, tevâzu, sabır, şükür ve teslimiyetti. Kırk yıl içinde bir kere ağzından şikâyet sözü çıkmadı. Gıybetle uzaktan yakından ilgisi olmadı. Bir lokma ekmek yese, defalarca şükreder, Allah’ım bizi bu nimete lâyık et derdi. Ziyaretine gelenlerden bazı kimseler saygısızlık etseler, ellerini göğsünde kavuşturur, edep ve tevâzu ile başını öne eğer, sessiz ve sakin o gıybetin, o ileri geri konuşmanın bitmesini beklerdi. Onun bu zarif ve ince hareketi derhal karşısındaki şahısta etkisini gösterir, sözünü yarıda keserdi. Söylediğinden pişmanlık duyarak, başını önüne eğer, sessiz kalırdı. Sanırım, hiçbir söz, bir sükût kadar etkili ve anlamlı olamazdı. Hayatında hiçbir gün, hiçbir şeyden şikâyet etmedi.

Ağız derdi, ya bir dua için, ya bir hacetini bildirmek için, ya da yerinde ve zamanında olmak şartı ile, bir Hak söz için açılmalı derdi. Ve arkasından Yunus’un o harikulâde güzel sözünü söylerdi:

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ide bir söz.

Ona göre kelâm her şeyden önemli idi. Kırk yıl her ziyaretine gidişimizde bize “Aman efendim çok dikkatli olalım, çok itina gösterelim, kelâmı Hak’tan alalım” derdi ve ilâve ederdi “Söylenen söz vücut bulur.” Sonra Peygamber Efendimizin (Aleyhisselatü Vesselam) Hadisini zikrederdi: “Ya hayır söyle, yahut sus.”

Nice kavgalar, dövüşler, yaralamalar, cinayetler hep dikkatsizce, düşünmeden söylenmiş bir sözden çıkmıyor muydu? İnsan hayatında, belki de en önemli olan, söz söylemek; bazen güzel bir söz, bir hastayı iyileştirebiliyor, intihar etmek isteyen bir insanı, yolundan döndürebiliyordu. Bazen acı bir söz, hassas bir insanın kalbinde, ömür boyu sürecek bir yara açabiliyordu. Yunus’a göre en büyük suç, bir insan kalbini kırmaktı.

“Bir kez gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”

diyordu. Bir gün doksanını geride bırakan o Allah dostu, merdivenlerden iniyordu. Apartman yöneticisi ile karşılaştılar, yalnız mısın, kimle oturuyorsun diye sorunca, o, “yalnız değilim, Allah’la beraber oturuyorum” dedi. Nice zamandır, bu cevaptaki güzellik beni uzun uzun düşündürüyor.

Bir gün, yine evinden çıkar, bir hasta ziyaretine gidiyordur. Birden iki yanından, okul kıyafetleri ile iki çocuk ok gibi fırlayarak geçerler. Sağ tarafındaki çocuk “Ahmet dikkat et” diye avazı çıktığı kadar bağırır. O mübârek insan, her zaman olduğu gibi, kelâmı Hak’tan al diyerek, dikkatlice yürümeye başladı. Bir de ne görsün, yolun ortasında koskoca bir çukur. Dikkati çekecek ne bir levha, ne bir lamba. Kenardan yürüyerek tehlikeli bölgeden kurtulur. Belki bu durum, bazılarımıza önemsiz gibi gelebilir. Ama ben öyle düşünmüyorum. Önemli olan her an dikkatli, her an uyanık olabilmek. Japon dilinde, küçük, basit, önemsiz gibi kelimeler yoktur. Bir Japon için her şey önemlidir.

Tanıdığım başka bir Hak dostu... sabahleyin abdestini aldı, giyindi evinden çıktı. Operatördü. Birazdan önemli bir ameliyata yetişecekti. Hastaneye yürüyerek gelip giderdi. Yolda bir ara abdestinin bozulduğunu hissetti. Duvara yaklaştı, teyemmüm etti. Oradan geçen biri yaklaştı, doktor bey dedi, merak ettim, birazdan hastanede olacaksınız, orada abdest tazelemek varken, neden burada teyemmüm ediyorsunuz? Doktor Bey, her zamanki derin ve anlamlı bakışlarıyla adama döndü ve asla unutamayacağım şu cevabı verdi: “Siz bana hastaneye gidecek kadar ömrüm olduğunu gösteren bir senet getirin, ben de abdestimi erteleyim.” Hiç beklemediği bu cevap adamı şaşırtmıştı. Kıpkırmızı oldu, başını önüne eğdi ve özür diledi.

Kıymetli yavrum, unutmayalım ki edebin başı, kişinin haddini bilmesidir. Huy güzelleştikçe tevâzu artar. Kendini hiç kimseden daha iyi görme. Biri gelmiş, İmam Gazâli’ye sormuş. Bana demiş, öyle bir söz söyle ki, sonunda beni velâyet makamına kadar götürsün. İmam Gazâli cevap vermiş “Her gördüğünü Hızır, her geceni Kadir bil.”

Kıymetli yavrum, ağız daima hayra açık, şerre kapalı olmalı. Diller susunca gönüller konuşur. Hakiki konuşma budur. Marifet, gönlün Allah ile olmasıdır. Bir şey söylemek istediğin zaman kalbine danış, faydalı ise söyle, değilse sus.

Suçun her ne ise, bir daha yapmamaya karar ver. Allah affeder. Ne olur, kapı kapı dolaşma. Bil ki muratlar sendedir. Allah’tan gayrıya ihtiyaç duyma. AIlah’tan uzak olanlarla za­manını harcama. Televizyonlardaki saçma sapan programlarla, kalbini ve kafanı kirletme. İç dünyan yağmurdan sonraki bir gül yaprağı gibi olsun. Birtakım ruhsuz, aşksız insanların, aşksız, şevksiz gevezelikleri ile yaydıkları eksi elektrikle iç dünyanı doldurma. Nefsleri ile yaşayanlar, isteseler de Hak aşıklarını sevemezler. Bırak onları kendi haline, bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Öyle bir pazar ki, herkes malı ne ise onu satar. Sen kendine uygun olanı al. O kadarı yeter. Ebu Ce­hil’lerin, Ebu Lehep’lerin kendileri gitti ama, torunları yaşıyor. Allah dostları ise binbir kisve içinde gizlidir. Kimseyi hor ve hakir görme.

Selam, saygı ve sevgi ile.

Sabri Tandoğan (Dua ve Fatihalarımızla anıyoruz)
*Allah'ın selamı üzerinize olsun. Bu Ramazanın son Cuma gününde bütün sevdiklerinizle beraber hayır, bereket ve esenlik içinde nice Ramazan ve cumalara erişmenizi niyaz ederiz.
Sabri Baba ve Gönül Dostları.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]