Konu : Görmesini bilmek başlı başına bir sanattır.
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
8/13/2021 2:54:32 PM
.
SABRİ BABA’DAN MEKTUP
*GÖRMESİNİ BİLMEK BAŞLI BAŞINA BİR SANATTIR*
Kıymetli yavrum,
Görmek olayı, öyle muhteşemdir ki, onu yalnız görme organı olan gözle sınırlandırmak bizi çok büyük yanılgılara götürür. Görmek olayının içine işitme organı, dokunma organı, koklama organı dâhildir.
Çok değerli şâir ve saz sanatkârı Âşık Veysel’e İstanbul’dan bir doktor haber yollar, “Veysel, seni çok seviyorum. Karar ver, İstanbul’dan araba göndereyim, seni buraya getirtip kendi hastanemde ameliyat ettireyim, gözlerini açtırayım. Tedaviden sonra yine kendi arabamla köyüne göndereyim.” Veysel cevap verir, “Sayın doktorum ilgine çok teşekkür ederim. Ama benim dünyam o kadar güzel ki, müsaade et, ben o güzellikler içinde yaşayayım.” der. Bu olaydan hepimizin öğreneceği nice dersler vardır.
Bir arkadaşım söylemişti, “Günlük hayatımda şunu tespit ettim: Bazı insanlar yalan söylerken, onlardan hiç de hoş olmayan, tuhaf, kötü bir koku çıkıyor. O kokuyu hissettiğim zaman, karşımdaki insanın yalan söylediğini anlıyorum. Tam aksine, dürüst, temiz, nezih, Allah yolunda insanlardan, çok güzel bir koku yayılıyor.” Rahmetli hocam, Op. Dr. Münir Derman’dan da bazen öyle güzel bir koku yayılırdı ki, o kokuyu hep hissedebilmek için, yanından ayrılmak istemezdim. Uzun yıllar önceydi. Rahmetli eşim Rânâ Hanım’la beraber, merhum Kenan Rifai Hazretleri’nin kabrini ziyarete gidiyorduk. Biraz yürüdük, dayanılmaz güzellikte bir koku hissettik. “Rânâ,” dedim, “bu güzel kokuyu duyuyor musun?”, “Evet Sabri.” dedi. Oradan biraz uzaklaşınca koku kesildi. Geriye döndük, biraz yürüdük. O güzel koku tekrar başladı. Bu güzel kokunun sahibini öğrenmek için mezarlık müdürüne gittik. Durumu anlattık ve o kabrin kime ait olduğunu sorduk. Müdür bey, “Efendim,” dedi, “uzun yıllar evvel gömülen bir velînin kabrinden geliyor o koku.” Bu olayı ömür boyu unutamadık.
Ses tonu, bir insanı görmenize yardım eden en büyük faktörlerden biridir. Bir kimseye telefon edin, cevap verişine göre o şahsın karakteri hakkında fikir edinirsiniz. Bazı kimseler, o kadar kaba, o kadar küstah bir şekilde cevap veriyorlar ki, “Tamam,” diyorsunuz, “ne mal olduğunu kendisi söylüyor.” Yüz ifadeleri, bakışlar o kadar çok şey anlatır ki görmesini bilenlere… Yalan söyleyenler, riyakâr, samimiyetsiz olanlar derhal anlaşılır. İnsan ağzı ile, dudakları ile yalan söyleyebilir, ama gözleriyle asla… Çünkü gözler yalan söylemez.
Görmesini bilenler, asla aldanmazlar. İnsan görme eğitimini son nefesine kadar devam ettirmelidir. Hayat yolu o kadar çetin, karışık, engellerle dolu ki… Görmesini öğrenirsek hayat yolunda dürüst, temiz, efendice yürümesini öğreniriz. Birçok tuzaklara düşmekten kurtuluruz. Hayatta birçok insan iç dünyasını saklar. Anlattıkları, her zaman söylemek istedikleri değildir. Önemli olan, muhatabımızın sade söylediklerini değil, söylemediklerini, söyleyemediklerini de anlayabilmek, hissedebilmektir. Bu durum yerine göre insana çok şey öğretir, çok şey kazandırır.
Unutmayalım önümüz tuzaklarla dolu. Özellikle günlük hayatta seçeceğimiz dostları pozitif insanlardan seçelim, onlarla görüşelim, varsa bir derdimiz, sıkıntımız onlara açalım. Negatif insan sıkıntımızı daha çok artırır. Bazı hassas insanlar, negatif insanlarla görüştükçe tansiyonları yükselir, doktora da gitseler, ilaç da alsalar, tansiyonlarını düşüremezler. Onlar bir bilse ki asıl ilaçları, pozitif insanlardır, onlarla sohbettir.
Hayat yolunda adam gibi yaşayabilmemiz için, daima pozitif olanı seçmemiz gerekiyor. Ya iyiyi, güzeli, doğruyu seçebilen bir göze sahip olalım yahut da bir pozitif insanla daimi istişarede bulunalım. Aksi takdirde ayaklar altında paspas oluruz. Nice insanlar var ki gerçeği, doğruyu ve güzeli göremedikleri için başları beladan kurtulmuyor, ömürleri hep şikâyet etmekle geçiyor.
Her ne kadar Yunus Emre, “Gören göz değil, gönüldür.” diyorsa da, önce gönlün arı, duru, tertemiz bir hale gelebilmesi gerekir. Peki bunun için ne yapmamız lâzım? Yapılacak şey ortada: Tertemiz bir hayat yaşamak, yalandan uzak, dedikodudan uzak, cimrilikten uzak, Allah’ın ve Peygamberin yolunda giderek yaşamak… Bunları yapmadıkça sadece kendimizi kandırmış oluruz. Hazreti Peygamberin öyle Hadisleri var ki ancak onları uygulayarak, günlük hayatımızda yaşayarak gönül sahibi olabiliriz.
Günlük hayatta çok sık işittiğimiz bir söz vardır, ”Benim kabim temiz.” derler. Sanki mübarekler kalplerini deterjanla temizlemişler. Kendilerini ne güzel aldatıyorlar. Yıllarca, binlerce insana sordum, Peygamberimizin ‘Ya hayır söyle, yahut sus.’ Hadis-i Şerifini bütün nüanslarıyla uygulayabildiniz mi?” diye… Bugüne kadar hiç kimseden “Evet” cevabını almadım. Allah, cümlemize bu Hadis-i Şerifi uygulamayı nasip etsin.
Görmek, bütün varlığımızla baktığımız her ne ise onun derinliklerine inebilmek, onu olanca varlığımızla sevmek demektir. Görmek heyecan demektir. Görmek aşktır. Acaba insanlar görmesini bilselerdi, bu ülkede bu kadar çok boşanma olur muydu?
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
*Selamlar, rahmet, bereket ve esenlik dolu cumalar.*
|