Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Verecek bir şeyin yoksa bir tebessümün de mi yok?" Hadis-i Şerif
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 12/18/2021 11:25:01 PM


.
"VERECEK BİR ŞEYİN YOKSA BİR TEBESSÜMÜN DE Mİ YOK"
Okuyucu Mektubu
Çok Değerli Büyüğüm ve Saygıdeğer Dostlar,
Şükürler olsun, yine güzel bir haftaya başlamak nasip oluyor... Öncelikle, bu haftanızın en güzel sonuçlara en kısa sürede ulaşacak verimli çalışmalarla, hayırlı, güzel haberler ve sürprizlerle sağlık, neşe ve huzur içinde geçmesini dileyerek en içten duygularla sizleri selamlıyorum...
Biliyorsunuz, bir önceki bölümde Sayın Büyüğümüzün “Yaşamak Sanatı” konulu bir makalesini eklemeye başlamıştık. Bugün de her cümlesi insanı tefekküre götüren bu yazının ikinci bölümünü paylaşmak kısmet oluyor. İnşallah hayatımıza yansıtabilmek de kolaylaştırılır bizler için.....
Efendim, müsaade ederseniz bugün de yine bir şiirle ayrılmak istiyorum satırlardan, gönül dolusu selam, sevgi ve saygı ile...
SON SÖZ
Boğazından lıkır lıkır geçen
Şu suyun kıymetini bil
Nedir ki bu mavilik deme
Pencerenden görebildiğin kadar
Göğün kıymetini bil
Kıymetini bil çiçek açmış bademlerin
Beyazın, siyahın, yeşilin
Pembenin kıymetini bil
Dirilik öyle bir şey yürekte
Sevinçler çırpınır
Kavak yelleri eser insanın başında
İnsanoğlu kızar, öfkelenir, savaşır
Halk için girişilen savaşta
O korkulu sevincin
Öfkenin kıymetini bil
Bil ki bu
Budur işte
Güneş yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini bil (Oktay RIFAT)
Çiğdem Seçkin Gürel
MUHTEREM SABRİ TANDOĞAN BÜYÜĞÜMÜZÜN BİR SOHBETİNDEN:
Yaşamak Sanatı (2)
Bu dünya geçici güzelliklerin, çirkinliklerin, mutlulukların ve acıların yaşandığı acaip, ürpertici, düşündürücü bir âlemdir. Bir sınavlar dünyasında yaşıyoruz. Hepimiz, her an, ayrı bir sınav içindeyiz. Biz bu dünyaya yiyip içmeğe, nefislerimizi doyurmaya, çalıp, söyleyip göbek atmaya gelmedik. Hayatın en önemli olayı nefis terbiyesidir. Gerçek mutluluk, yaşadığımız bu dünyada, bütün acılara, ıstıraplara, çektiğimiz bütün çilelere rağmen nefsimizi terbiye etmek olgunlaşmak, Allah’a kavuşmaktır. Yaşamak çok ince bir sanattır. Ancak inananlar, inançlarına göre yaşayanlar, birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye edenler yaşamak sanatında ustalaşırlar. Sabır, kanaat, şükür, rıza, teslimiyet ve edep olmadan mutlu ve huzurlu olacaklarını sananlar, hiç şüphe olmasın, ebedi bir hüsran yaşayacaklardır. Ebedi sevgiye ulaşmak için, bu dünya bir geçit ve sınav yeridir.
“Bu dünya dopdolu kalleş
Herbirinden bir ses gelir… “
Hayatın diyalektiği zıtlıklar üstüne kurulmuş. Nasıl bir pilin artı ve eksi kutupları varsa, yan yana ise, hayatta da öyle. İyi, kötü, güzel çirkin yan yana… İnanan, inanmayan, asil bayağı, temiz, kirli yan yana. Her gün inanılmayacak olayları beraber yaşıyor, duyuyor, görüyor, okuyoruz ama önemli olan adına hayat denilen, bu patırtı, gürültü, toz duman, hay huy içinde iyi olan, güzel, temiz, asil olanı seçebilmek. Bu seçimde son derece hassas, dikkatli, uyanık, tedbirli, basiretli olabilmek. J.P. Sartre, “Hayat=seçim.” der.
İki mahkum pencereden bakıyorlardı. Biri yerdeki çamurlara baktı. Tükürdü, “Ne berbat bir gece.” dedi. Öbür mahkum başını gökyüzüne çevirdi. Hayranlıkla baktı… baktı… “Allah’ım,” dedi, “Ne muhteşem bir gece. Gökte yıldızlar pırıl pırıl…” Önemli olan bakmak değil, görmek… görebilmek… Size bir şey söyleyeyim mi sevgili okurum, hayat her zaman böyledir. Bugün de böyle, yarın da böyle olacak, Yunus, “Bir siz dahi sizde görün, benim henüz gördüğümü” der. Önemli olan gerçekleri kendimizde görebilmek, yakalayabilmektir. İnsan ne olduğunu, ne olmadığını bizzat kendisi bilmelidir. Cenab-ı Hak, “Ben size şahdamarınızdan daha yakınım.” buyuruyor. Kâinatı dolduran sayısız güzellikleri görebilmek, hissedebilmek için, sükûn ve sükût gereklidir. Söz, bizi kendimizden uzaklaştırır. Gevezelik, gerçeğin yerine kelimeleri koymaktan başka nedir? Önemli olan, “kâl” sahibi değil, “hâl” sahibi olabilmektir. Sükût, en derin konuşmadır. Unutmayalım, bu dünya bizim dünyamız değil, Allah’ın dünyasıdır. Şeytan, Allah’tan uzaklığın simgesidir. Gerçeği bulma ve O’na yaklaşma arzusu ilerledikçe gaflet azalır. Dertlerin hepsi, dünyaya, onun çeşitli nimetlerine bağlılıktan doğar. Çekilen sıkıntıların hepsinin bir nedeni vardır.
Güzel, yumuşak, sâkin, efendice bir yaklaşım, bir çok sorunu daha baştan yarı yarıya halleder. Derdini içine göm, kimseye söyleme. Yan ama tütme. Dünyada herkes gaflette değildir. Gönlü Feyz-i İlahi ve Nûr-u Resul ile dolmuşlar vardır. Onlar yeryüzünün dengesidir. Bir Allah dostu bul da kendine ayna yap. Mü’min müminin aynasıdır. Ne dilerse öyle iş gören Allah’a kendini teslim et. O anda rıza yoluna girersin. Yaşadığımız günlerin, dakikaların kıymetini bilelim. Bir sınavlar dünyasındayız. Ne ekersek onu biçeceğiz. Dünya, ahiretin tarlası değil mi? Veren el, alan elden hayırlıdır. Hiçbir şeyin yoksa bir tebessümün mü yok? Bazen bir tebessüm, sımsıcak bir selâm, bir insanı intihardan döndürebilir, ona tahammül gücü, sabır, yaşama sevinci verebilir. Yazık o insana ki, içindeki imân ağacı kurumuş, Kâbe’de doğup, puthanede ölmüştür. Vicdanı ferahlandıran şey sevap, içi kemiren şey günahtır. Dili ile öğüt verene uyma. Fiili ile öğüt verene uy. Duvara dayanma, yıkılır, ağaca dayanma, kurur, insana dayanma ölür. Allah’a dayanan ne yıkılır, ne kurur, ne ölür.
SABRİ TANDOĞAN
YENİ MESAJ GAZETESİ, 1998

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]