Sayın Esra Hanım,
30.6.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, senden mail gelince çok mutlu oluyorum. Güzel sorular soruyorsun. Duyan, düşünen, hisseden bir insansın. Gelelim soruna. Kıymetli yavrum, hayatta şu veya bu şekilde hatası olmayan, kusuru olmayan, günahı olmayan hiç bir insan yoktur. Bütün mesele yeni gelen günün bugünden daha güzel olması. Bu günün dünden daha güzel geçmesi. Hatta bunu anlara da indirgeyebiliriz. Mesele şurada, sert çıkışlarının altında yatan gerçek senin nefsani terbiyeni tamamlayamamış olman. Hayatı ve insanları bütün boyutlarıyla anlayamamış olman. Ama, zamanla bunların hepsi halledilecek. Sadece bir anı olarak kalacak. Bütün mes’ele nefsani terbiyede toplanıyor. Aman dikkatli olalım, nefsimizi terbiye edelim. Bunun için gereken yollar başvuralım. Bütün bunlar rağmen yine de benim gece yatarken söylediğim bi duayı tekrarlayabilirsin.
“Allah’ım, doğduğum andan şu ana kadar geçen zaman içinde ne kadar insan, hayvan, bitki, eşya ve cemadat kalbi kırmışsam hepsinden Senin huzurunda af diliyorum, özür diliyorum. Beni affet Yarabbi. Onların da beni affetmelerini Senden diliyorum. Nasip eyle Yarabbi”.
Kıymetli yavrum, bütün mesele af dileyebilmekte. Af, kainattaki en yüce, en asil en büyük duygu. Af dileyenler ne güzel insanlardır. Ebu Süfyan’ın hanımı Hind’in kölesi Vahşi, Kainatın Efendisinin yiğitler yiğidi, güzeller güzeli amcası Hz. Hamza’yı öldürdü, parçaladı, ciğerini çıkardı, hanımına sundu. Yüce Peygamberimiz onu da affetti. Biz kim oluyoruz da bize uzatılan af ellerini refüze ediyor, boş bırakıyoruz. Bu firavuluğun bir başka çeşidi değil midir?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Affedenler, bağışlayanlar ne güzel insanlardır Yazan Esra
Cvp: Affedenler, bağışlayanlar ne güzel insanlardır Yazan Sabri Tandoğan