Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Ölenler hayvan imiş, aşıklar ölmez."
Gönderen : Mehmet Doğramacı
Tarih : 4/21/2022 3:40:40 AM


.
ÖLENLER HAYVAN İMİŞ, AŞIKLAR ÖLMEZ
Soru-Cevap

Muhterem Büyüğüm,

Bir süre vefasızlık ettik, bağışlanmak için ummana benzeyen gönlünüze sığınmak isterim.Umarım sağlık ve afiyet içindesiniz...

Sizin gibi bir zat için acı-keder-bela kavramları elbette bizim anladığımız gibi değildir..Bizler basit dünyevi sıkıntılarda yıkımlar yaşarken tabii ki sizler olaya farklı bir ufuktan bakmaktasınız...

Efendim bu çerçevede iki soru tevcih etmek;hem şahsım hem de sizi seven dostların istifadesi için bilgi ve tecrübenize başvurmak isterim:

1-Bela ve sıkıntı başta Nebi ve Rasullere sonra da sıra ile veli ve salih kullara gelir dusturunu biliyoruz. Neden böyledir efendim?...Bela ve keder ne verir?..İnsanda hangi idrakleri açar?...Neden böyle?...

2-Ölüm; en büyük vaizdir sözü var..Bir de Üstad NFK nın malum u aliniz olan

ÖLÜM GÜZEL ŞEY BUDUR PERDE ARKASINDAN HABER

HİÇ GÜZEL OLMASAYDI ÖLÜR MÜYDÜ PEYGAMBER

Şiirindeki yaklaşım var ölüme!Sizin ölüme bakışınızı merake deriz..Mesela can yakınlarınız,mesela merhum Rana Hanım ve Dr.Derman Bey ukbaya sefer edince neler hissettiniz?...Ölüme nasıl yaklaştınız?...

En derin hurmet,muhabbet duygularımla sizi selamlıyor, hürmetle ellerinizden öpüyorum...

MD

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------

Sayın Mehmet Doğramacı,

Efendim, önce lütfedip gönderdiğiniz mailiniz için sonsuz teşekkürler ederim. Sizin maillerinizi o kadar, ama o kadar özlemiştik ki, ne kadar sevindiğimizi, ne kadar mutlu olduğumuzu hiçbir kelime ifade edemez, anlatamaz. Allah sizden razı olsun. İnşallah arkası gelir.

Efendim, önce sıkıntı, dert, çile kavramını ele alalım. Başta Allah’ın yüce Peygamberleri, veliler olmak üzere nice güzel insan, büyük insan çeşitli dertlere, sıkıntılara, güçlüklere maruz kaldılar. Elbette bunun bir sebebi olmalı. Fakire sorarsanız derim ki bir kere karşımıza çıkan meselelere bu şekilde negatif içerikli kelimelerle yaklaşmak naçiz kanaatimce doğru değil. Yunus (Hadi Bey şimdi gene bozulacak) bir mısraında der ki

“Bir çeşmeden akan su

Acı, tatlı olmaya”

Efendim, elli yıldır bu mısraı hergün düşündüm. Ona yeni yeni yorumlar getirdim. Yunus, büyük Yunus, ilahi Yunus bir mısrada bütün hayatın, tasavvufun, varoluşun özünü vermiş. Diyor ki Allah’tan gelen herşey güzeldir. “Bir çeşmeden akan su” sözüyle Allah’dan gelen ilahi tecellileri kastediyor. Madem ki biz bu dünyaya tekamül etmeye geldik, adam olmaya geldik, yontulmaya geldik, önyargılardan, sabit fikirlerden arınmaya geldik. O halde karşımıza çıkan bütün tecellilere aynı edeple, aynı saygıyla, aynı incelikle yaklaşmamız gerekmez mi? Büyük Türk velisi Erzurum’lu İbrahim Hakkı Hazretleri

“Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler”

Demiyor mu? O zaman gelen tecellileri pozitif, negatif diye ayırmak olur mu? Sevgiliden gelen herşey güzel değil mi? Sevgiliden gelen herşeyde, ondan bir iz, bir koku, bir nişane yok mu? O zaman biz de Yunus gibi söylersek herhalde Hadi Bey kardeşimiz inşallah bizi affeder. “Bir çeşmeden akan su, acı tatlı olmaya”. Türk edebiyatının en kültürlü insanı Ahmet Hamdi Tanpınar, bir şiirinde

“Hepsi güzeldi, kar, tipi, fırtına

Günlerin geçişi ardı ardına”

diyordu. Biz de Allah’dan gelen bütün tecellileri “hepsi güzeldi” diye gönül hoşluğuyla kabullenip sineye çekersek, öpüp başımızın üzerine koyarsak, sonra da o sorun karşısında nasıl bir tavır takınacağımızı düşünürsek daha güzel olmaz mı?

Bir zamanlar meşhur bir şarkı vardı:

“Dikensiz gül olmazmış” diye. Evet, “narın da hoş, nurun da, dikenin de güzel, gülün de” diyebilmek ne güzeldir. Ve onlar ne güzel insanlardır. Allah bizlere de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de bu güzellikleri yaşamayı nasip etsin. Cennette yaşayalım. Dünyası cennet olanın, ahireti de cennet oluyormuş. Hep güzellikleri yaşamak ne güzel. İçimizin, dışımızın hep sevgilerle dolması ne güzel. Elli yıl evvel çok söylenen bir ilahi vardı:

“Bir pazara vardım, yolu gül, tezgahı gül, dirhemi gül, terazisi gül, alanı gül, satanı gül, nereye baksan güldür, gül”. İşte “bir çeşmeden akan su, acı, tatlı olmaya diyenlerin yaşadığı ruh hali. Ve onların gözüyle dünya. Neden bizler de o dünyada yer almayalım.

Sevgili dost, bilmiyorum ne demek istediğimi anlatabildim mi? Şimdi müsaadenizle ikinci soruya geçelim.

Baştan söyleyeyim, ben ölüm olayına inanmıyorum. Ölümün bir yokluk, bir yokoluş olduğuna inanmıyorum. Ölüm sadece bir makan değiştiriş. Öldüğümüz anda madde planından, mana planına geçiyoruz. Hepsi o kadar. Çaydanlığa su koyalım. Ateşi açalım. Suyu kaynatalım. İyice kaynatalım. Biraz sonra görürüz ki çaydanlıkta su kalmamış. Peki su bitti mi? Ne münasebet. Çaydanlıktaki su, sıvı halinden gaz haline dönüştü. Şimdi çaydanlıktaki suyu uygun bir kabın içinde buzdolabının üstündeki buzluğa koyalım. Bir süre sonra o suyun donduğunu sıvı halden, katı hale dönüştüğünü görürüz. Gerekirse bir insanın başını yarabilir. Yine yokluk bahis konusu değil. Sıvı halden, katı hale dönüşme var. İşte efendim, ben ölüm olayına da böyle bakıyorum. Evet, Münir Bey Hakk'a göçtü, sevgili eşim Hakka göçtü. Ama ben onların öldüklerine inanmıyorum. Sadece mekan değiştirdiler. Bir ilahi sarayın bir odasından, bir başka odasına taşındılar. Yunus bir şiirinde

“Aşıklar ölmezmiş, ölenler hayvan” diyor.

Bir insan, duyan, düşünen, seven, ıstırap çeken, gülen, ağlayan yeryüzündeki bir kum tanesinden, gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün kainatı Muhammedi bir aşkla kucaklayan bir insan nasıl ölebilir, nasıl yok olabilir? Aklım, havsalam almıyor. Onun için diyorum ki benim kanaatimce ölüm sadece bir mekan değiştirmedir. Bu dünya planında hayatımızı o kadar temiz, nezih, hassas, dikkatli, sevgi dolu, saygı dolu, güzellik dolu, incelik dolu, hayır ve hasenat dolu yaşayalım ki ahiretimiz de güzel olsun. Öleceğimizi hissettiğimiz anda iç dünyamıza baktığımız zaman orada yalnız sevgiler, saygılar olsun. Nakış iğnesinin ucunun milyarda biri kadar kin, nefret, intikam, düşmanlık duyguları yer almasın.

Sevgili dost, bize bir zemzem serinliği ile gelecek kıymetli maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]