Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hatıralar, tecelliler....
Gönderen : Sabri Babayla Sohbet
Tarih : 5/13/2022 3:50:49 PM


.
SABRİ BABA İLE AKŞAM SOHBETİ
HATIRALAR, TECELLİLER...
Sorular-Cevaplar
-Efendim, Hocanız Rahmetli Münir Derman Hz.’nin sizlerle paylaştığı anıları vardır. Hatırınızda kalanlardan lütfeder misiniz?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Yurtdışında bulunduğu bir zamanda Münir Bey bir gün bir kilisenin yanından geçerken etraftan gelen manevi bir hava hisseder. Kiliseden içeriye girer. Bakar bir papaz. Ona, “Ben,” der, “müslümanım. Namaz kılmak istiyorum. Bana bir yer gösterebilir misiniz?” Papaz son derece edep içinde “Buyurun efendim, beni takip edin.” der. Birlikte dar bir merdivenden bir kaç kat aşağıya inerler. Papaz köşede küçük bir odayı göterir, kapısını anahtarla açar, “Buyurun efendim.” der. Münir Bey bakar, içeride “Allah”, “Hz. Muhammed” yazılı levhalar. Papaz durumu anlar, izah eder, “Efendim,“ der, “bendeniz de Müslüman oldum. Ama takdir edeceğiniz üzere açıklayamıyorum.” Sarılırlar, Münir Bey namazını orada eda eder.
-Efendim, siz madden tanışmadığınız halde Kenan Rıfai Hz.’ne de büyük bir sevgi duyuyorsunuz ve “O’nun müridleri içinde O’na benim kadar aşkla bağlanan ve O’nu benim kadar seven bir başka kimse daha olmamıştır.” diyorsunuz?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
- Gazi Lisesi’nde öğrenciydim. Bir arayış içindeydim. Nerde bir örnek insan görsem ona sarılıyordum. Ankara’da Berkay Kitapevi’nde bir kitap gördüm. “20. Asrın Işığında Müslümanlık” diye. O kitabı okuduktan sonra hayatıma renk geldi, ışık geldi, nur geldi. Allah o kitabı yazan Samiha Ayverdi, Sofi Huri, Nezihe Araz, Safiye Erol Hanımefendilerden razı olsun. O günden itibaren Kenan Rıfai Hz.’ne aşkla bağlandım. O kitabı deliler gibi sevdim, çılgınlar gibi sevdim, 200 kere okudum. Şimdi tekrar tekrar okuyorum. Gençliğim, orta yaşlılığım o kitapla geçti, yaşlılığım o kitapla geçiyor. Kenan Rıfai Hz. tasavvufta en büyük inkılabı yapmıştır. Ben dört fakülte okudum, Avrupa’yı karış karış gezdim. Ama şunu gördüm: İnsanlar bir manevi açlık içinde ve bir rehbere muhtaç. Bugün bu eksikliği Kenan Rıfai Hz.’nin giderebileceğine inanıyorum.
- Efendim, sizin Hacı Ahmet Kayhan Hazretleri ile de çok yakın bir dostluğunuz olmuş. Değerli gönül dostu Şayan Hanım anlatmıştı. Siz Kayhan Hazretleri’ne ziyaret için gittiğiniz zaman rahmetli eşi Hacer Hanım –ki çok itaatli bir hanımmış-koşar “Efendim, Hakim Bey geldi, Hakim Bey geldi...” diye sevinçle gelişinizi haber verirlermiş.
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
- Evet. Beni çok severdi. Gittiğim zaman yanına oturtur, çay içiyorsa çayını bana ikram ederdi.
- Efendim, yine Şâyan Hanım anlatmıştı, siz vaktiyle birisi hakkında, bir hanımı kastederek, “Onunla evlenirse hakkında çok hayırlı olacak, evlenmezse, ölecek.” demişsiniz ama o evlilik, adam sıcak bakmadığı için gerçekleşmemiş. Bir süre sonra da adam kalp krizi geçirerek aniden ölmüş.
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
- O kız, o adamı çok sevmişti, hatırlıyorum.
- Efendim, herkesin kafasını çok karıştıran bir nasip olayı var. Bunu biraz açar mısınız?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
- İnsan kendi kısmetini kendi gayretiyle yakalar. Biz nasip ve yazgı işini yanlış anlıyoruz. Bir şeyin yazgı olması bazı şartlara bağlıdır. Önce o şartları yerine getireceğiz. Biz hem o şartları yerine getirmeyeceğiz hem de ‘kısmetimde varsa olur’ diyeceğiz. Olmaz böyle şey. Sen liyakat kesbedersen kısmet seni bulur. Elimizden geleni yaptıktan sonra bunu beklemeye hakkımız olabilir. Danıştay’a girdiğimde çevreme baktım, bir koşuşturma var. “Ben,” dedim “kendimi bu kavgalara kaptırmayacağım. Efendice işimi en güzel şekilde yapıp, zamanı geldiğinde ayrılacağım.” Üye olamadım diye hastalananlar olurdu. Bir gün baktım “Üye olmuşsunuz, hayırlı olsun” diye tebrik ediyorlar. Şaşırdım. “Bana, resmi gazeteyi getirin, öyle inanayım.” dedim. Getirdiler, o zaman inandım. Hâlâ beni kimlerin üye yaptığını bilmiyorum. Ben işimi en güzel şekilde yapıp sonrasını Allah’a bırakmıştım çünkü.
- Efendim, insana bir yol gösterici manevi büyüğün olması da nasip meselesi midir?
-Şems, Şam’dan kalktı, Konya’ya geldi, Mevlana’yı buldu. Mürşit aranmaz, mürşit müridin ayağına gider. Mürid öyle temiz bir hayat yaşar ki mürşit onu çeker. Dolayısıyla da aslında insan nasibini kendisi hazırlar.
Öyle durup dururken hop diye ne bir mürşit gelir, ne de hop diye bir adam bir kadına aşık olur. Bütün mesele şartlar ne olursa olsun, dürüst, temiz, pırlanta gibi bir hayat yaşamak. Biz hep şunu düşüneceğiz: “Acaba ben bugün kime iyilik yapabilirim, kimin içine ümit ışığı uyandırabilir, kimin içinde güzellikler bırakabilirim, kimin derdini, sıkıntısını paylaşabilirim?....”
-Efendim, siz bu duyguyu ta çocukluğunuzdan, gençliğinizden beri hep içinizde hissetmişsiniz anlaşılan. Bir şiirinizde ne kadar da güzel anlatıyorsunuz bu duygunuzu (Dokuzuncu Senfoni- Sabri Tandoğan-Bekleyiş kitabından):
Ben sevgilerin türküsünü söyleyeceğim
Belki şimdi, belki başka bir zaman
Karanlık gönüllere ışık serpeceğim
Sevgilerle dolan bakışlarımdan...
Hayatı ben sevdireceğim gayri
Yaşama gücünü yitirmiş insanlara
Ana sütü gibi duru ve ılık mısralarım
Derman olacak umutsuz kalanlara
Sevgisiz ve inançsız yaşayanlara
Önce sevginin tadını öğretmeliyim
Boş ve karanlık kalmış gönüllere
İnançtan nurlu ağaçlar dikmeliyim
Sevgisiz yaşanmayacağına inanmışım bir kere
İyi günlerin rüyasını görürüm
Umutlu ve aydın düşüncelerle uyanır
Çalışmadaki hazzı düşünürüm
Hepsinin derdini paylaşmaya hazırım
Ne kadar kederli varsa kainatta
Sarmak... sarmak ister onları kollarım
Sıcacıktan, kardeşçe, dostça
Cümle dertliler arasında da olsam
Hayatı sevdiririm onlara
Dostların yaşama sevincini bulacaksınız artık
En tatlı seslerle mısralarımda...
Aşkla inançla bağlanıp hayata
Kederlerden silkininiz
Sımsıcak sevgilerle uzatıyorum ellerimi
Geliniz...
Asırlar ötesine varmalı sevgilerimiz
Örnek olmalı gelecek nesillere
Vaktiyle yaşanmıştı diye
Dillerde söylenmeli türkülerimiz...
Duyuyor, biliyor, inanıyorum ki
Yaşamak sevgilerle güzel
El ele tutuşup ilan edelim
“Aşk gelicek cümle eksikler biter.”
- Evet, yavrum, benim hiç özel hayatım olmadı. Hep insanlara faydalı olmak için çalıştım. Halen de öyle. Gece gündüz bütün düşüncem yeryüzündeki yedi milyar insana faydalı olmak.
- Efendim, manevi hocanız Münir Bey’le irtibatınız halen devam ediyor mu?
- Manevi büyükler Hakka göçtükten sonra da onlarla irtibat kurulabilir. Bazı sorularımın cevaplarını zaman zaman Münir Bey’den aldığım olur.
- Efendim, manevi büyüklerden zor zamanlarda uzaktan yardım istemenin hükmü nedir?
- Yavrum, bazı dünya işlerinde de aracıya ihtiyacımız vardır. Birisi, bir işi için cumhurbaşkanıyla görüşmek istese onu içeri almazlar. Ama öyle birini aracı koyar ki o zaman orada onun bir dediği iki edilmez.
-Efendim, manevi büyüklerle maddi veya manevi konulara ait bütün sırlar paylaşılmalı mı?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
- Hayır. Zaten bilmesi gereken bir husus varsa mürşide bildirilir.
-Efendim, manevi büyüklere hitap tarzımız nasıl olmalı? Bu konuda siz nasıl hareket ederdiniz?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
-Yavrum, eski İstanbul terbiyesinde edeben çırak ustasına selam söylemez, hürmetlerini gönderirmiş. Ben bir kere olsun Münir Bey’e “Nasılsınız efendim?” diye sormadım.
-Efendim, sizin elinizden düşürmediğiniz ve “Elimde imkanım olsa bin tane bastırır, Kızılay’da gelen geçene ücretsiz dağıtırdım.” dediğiniz, nesli tükenmekte olan bir İstanbul hanımefendisi: Halûk Sena Arı’nın kaleme aldığı “Edep Mektebinden Hatıralar” adlı eserde de “Onlar bize sorsa da biz manevi büyüklerimize edeben hâl, hatır sormazdık.” diye yazıyor.
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
-Evet yavrum. Bu kitap beni öyle heyecanlandırdı ki on beşinci defa okuyorum. Hala doyamadım. Elimden düşürmek istemiyorum. Bütün dostlarıma bu güzel kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. Ankara’da bulacakları tek yer: Kızılay’daki Akçağ Kitabevi.

Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.
Himmetleri Üzerimize Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]