Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Günlük notları-1.
Gönderen : Azize Anneden
Tarih : 7/7/2022 4:55:16 PM


.
MUHTEREM AZİZE ANNE'MİZİN BİR DE KİTABI OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?

İNSANLARIN İMANINI TAKVİYE ETMEK İÇİN SESLENİŞ
YAZAR: AZİZE ANNE (EMİNE AZİZE EMREM)

Kitaptan Bölümler: Huzurda ve Sözler

HUZURDA

Ben Kenan Rifâi Hazretlerini 1942 yılında tanıdım. O zaman 75 yaşında idiler. Kendileriyle beraber olduğum zamanlarda hafızamda kalan hâtıraları burada zikretmek istiyorum.

İstanbul’a 1942 ve 1947 tarihlerinde olmak üzere iki defa gittim ve kendilerini toplam olarak. 13 defa ziyaret ettim. İlk gidişimde Atikalideki konakta bana: "Gel kızım Azize " diyerek elimden tuttular ve konağın, alt katını gezdirdiler. "Burada bir kürsü vardı. Şeyh efendi orada vaaz ederdi " dediler. Elleriyle göstererek " burada mutrip heyeti vardı. Semâzenler tennurelerini giymiş vaziyetde beklerlerdi. Şeyh efendinin işareti üzerine semaya başlarlardı " sözleriyle bana o günleri anlatdılar.

İkinci gidişimde konağın bir odasında torunu Cemil Büyükaksoy ve ben bulunuyordum. Kendileri bir sehpanın üstünde üç tacı şerifin bulunduğu bir abajuru göstererek: "Cemil, Azize'ye ışığı uyandır " dediler. Cemil bey düğmeye basınca üç ışık birden yandı. O zaman bu ışıklardan birinin Rifâi, birinin Kadiri tacı şerifi, sonuncusunun da mevlevî sikkesi olduğunu gördüm. Bunun üzerine bana dönerek : "Bir şamdanda üç nur ! Azizeciğin " buyurdular.

Altıntepedeki köşkte kendilerini ziyarete gittiğimde sırçadan beyaz bir kalp, kalbin ortasında asılı bir halkada yeşil papağan bulunan bir hediyeyi götürerek, kendilerine iletilmek üzere Behice Anneye verdim. İkinci defa gidişimde kendileriyle görüşürken, odalarında oturdukları koltuğa yakın olan pencerenin kenarında hediyenin durduğunu gördüm. Bana dönerek " Bak Azize, papağanın zikrediyor " dediler.

Sabiha Hanımefendinin odasında başka hanımlarla beraber otururken, kendilerini daha fazla rahatsız etmemek için: "Müsaadenizle efendim " diyerek ayağa kalktım. Bunun üzerine hanımların hepsi dışarı çıkarak kapıyı kapattılar. Ellerini öpmek istedim. Ellerimi bırakmadılar ve sordular: "-Neden gidiyorsun?" - Sizi rahatsız etmemek için efendim”, dedim- “Otur. Biz rahatsız olmayız " buyurdular ve dışarıya seslendiler:

"- Gelin yahu, bizi rahatsız etmekden çekiniyormuş " dediler. Hanımlar tekrar odaya girdiler, Ben de yerime oturdum. İkindi üzeri bir kahve ve bir sigara içiyorlarmış. Kahvesini ve sigarasını eline verdiler. Sigarasını Güzide Validemiz yakmak üzere iken . " Ver. o yaksın " buyurdular. Güzide Validemiz de " Siz yakacakmışsınız Azize hanım " dediler. Ben ayağa kalkarak sigaralarını yaktım. Ancak yanan kibriti koyacak bir yer bulamadığım için, onu sol ovucuma yanar durumda bıraktım. Kibrit sonuna kadar yandı. Kendileri de mütebessim olarak bakıyorlardı. Kibrit kömür haline gelince ovucumu kapadım. " Otur yerine " buyurdular. Az sonra : "Şimdi gidebilirsin " dediler.

İstanbula gidişlerimden birinde arkadaşım Behicenin annesi Melek Annenin Atikalideki evinde iki gün kalmıştım. Sabah kahvaltısında kapı çalındı. Behice kapıyı açar açmaz: Aaa ! diye hayretini beyan eden bir ses çıkardı. İçeriye kendileri girdi ve cumbadaki divana oturdular ve İlahiyatı Kenan kitabını istediler. Kitabı açtıktan sonra bana dönerek :

"Ey vuslatı dîdârı taleb eyleyen âşık,

Durma yürü, tâ bulasın sevgili yâri.

Yüksel o kadar ki, olasın maksada lâyık.

Yüksel o büyüklüklere, ol cümleden ârî.

Kenan ilinin ister isen olmaya şahı,

Bul Yusufunu Mısr-ı vucûdünde o mâhı."

mısralarını okudular ve Melek Anneye hitaben : " Melek ! melekliği bırak da, insan ol" dediler. Melek Anne de hemen ayağa kalktı ve başını kendilerinin dizine yaslayarak: “ Ne istersen, ondan olayım efendim” dedi. Bunun üzerine kendileri de gitmek üzere ayağa kalktılar. Boyun atkılarını getirdiler. Behiceye dönerek: " Ver, o koysun ! " dediler. Ben de eşarbı boyunlarına koydum.



SÖZLER

Neden, niçin, amma, keşke, tesadüf... Bu kelimeler yok!

Zâtına dayan, sıfatıyla oyalan.

Öyle bir söz söyle ki, Peygamber sözüne benzesin.

Ey kitabın ve hitabın içindekiler! Ruhlarınız şâd olsun.

Herkes bir vazife ile mukayyetdir.

Günahın gereğini yap: Ya helâlleş, ya hediyeleş...

Merhametli ol ki, Hüda’dan sana rahmet dalgaları yükselsin

Nasihat dinleyici olma, nasihat tutucu ol.

Söz ve kelimelerden içtinap et. İhtiyaca göre konuş.

Sen seyrancısın, seyranın eyle.

İnsanın değeri, ifade ile ölçülemez. Niçin geldiğini bilmek, irfâniyettir. Tayyün yoluna git, tahakküm yoluna gitme. Sim-üzer ol, zebun olma.

Buzu erit, su gibi ak. Güneşi gölgelendir. Düşüncelerini temizle. Nasihat olsun.

Alçak kelimesi hangi kelimenin yanına gelse o kelimeyi alçaltır. Gönül kelimesinin yanına gelse "alçak gönül" olur.

Aşk öyle bir mekteptir ki, çoğu zaman kendi söyler, kendinden öğrenir.

Sesler ezandır, kulaklar cami.. Sen cami ol da ezanı içine al.

Tasavvuf, ilmin kapısı..

Ümmî, cahil demek değil; hocası Allah demektir..

Elini ancak iyiliğe uzat. Dilini ancak güzel söz söylemeye harca.

Cennete giden yol iyiniyet taşlarından geçer.

Düveni at kurtarır, merayı ot kurtarır, insanı dost kurtarır.

Teklif var, israr yok.

Dua edelim de, gönül telefonu kesilmesin.

Her kelâm bir oktur, dikkat! hedefini bulur.

Her kelâm, bir beyan !

Günaha, günahla mukabele etme.

Kaynak: İNSANLARIN İMANINI TAKVİYE ETMEK İÇİN SESLENİŞ,

Yazan: Azîze EMREM
Aziz Ruhlarına Fatihalarla. Allah Gani Gani Rahmet Eylesin. Nur İçinde Olsun. Amin.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]