Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Aşk öyle bir mekteptir ki İnsan kendi Söyler, Kendinden Öğrenir."
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 2/3/2023 2:47:36 PM


.







MUHTEREM SABRİ TANDOĞAN BÜYÜĞÜMÜZÜN SOHBET BAHÇESİNDEN DERLEMELER
"Aşk öyle bir mekteptir ki İnsan kendi Söyler, Kendinden Öğrenir."
Sabri Tandoğan Hz.
MEKTUP-CEVAP
Aziz büyüğüm, değerli dostlar...

Sonsuz hayırlar ve manevi güzelliklerin doruklarına ulaşmanız niyazıyla hepinize gönülden selamlar, sevgiler...



Değerli büyüğüm, müsaade ederseniz söz bugün de sohbet bahçenizin incilerinde olsun...





SOHBET BAHÇENİZDEN DERLEMELER



Seyreyle, Kudret-i Mevla neyler?

Allah’a sığın, Hz. Mevla neyler?





-İnsan bir şeyi yürekten, aşkla isterse olur. Konu ne olursa olsun! İnsanda enteresan bir yön var. İnanmak gerek. Hüsamettin Efendi’nin inandığı gibi. Az bir maaşının dahi her şeye yetebileceğine inanıyordu. Bütün mesele olaylara yaklaşılması. Yaklaşım meselesi her şey. Bir şeyi aşkla istemek, gerekirse kelleyi ortaya koymak gerek. Yılgınlık yok. Biz dünyaya niye geldik? Yontulmaya, adam olmaya, Hz. İnsan olmaya geldik. Hayatta her şey mümkündür, yeter ki istemeyi bilelim. Azmin elinden bir şey kurtulmaz.



-Bir ayette, “Allah, ol dedi, oldu!” buyruluyor. Kul öyle bir isteyecek ki o anda Allah’la bir olur. O zaman olmayacaksa da olur!...



-Manevi büyükler kendilerini gizlerler. Bunun nedenlerinden biri de manevi yönünü bildiği halde kendisini kırıp incitenlerin iki dünyaları da cehennem olacağı içindir.



-Görünen, dış olaylara bakıp da hayata küsmemek lazım. Gün doğmadan neler doğar. Faruk Nafiz der ki; “Doğar aç midelerden, nur topu ihtilaller”. Bedbinleşmeyelim.



-Düşünmek, ruhun kendisi ile konuşmasıdır.

-Allah’la konuşmak mı oluyor bu düşünmek olayı?

Fazla ileri gitmeyelim, burada kalalım olur mu?



-Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Şaban-ı Veli, niye onlara Hacı deniyor?

-Bir insanın ulaşabileceği en üst mertebelere ulaşmalarındandır. Onları ziyarete ruhen ve bedenen temiz bir şekilde giderseniz, daha yaklaşırken manevi rezonans başlar. Deneyin görürsünüz. Rüyada görmek bir anlamda davet edilmektir. İmkanın yoksa, o imkanı da verirler.





(Genç bir doktorun çok hırslıyım, nasıl çok başarılı olabilirim sorusuna cevaben)

-Başarı nedir? Başarı elindeki işi en iyi yapmaya çalışmaktır. Benim oğlum şerefli bir manav olabilir, kızım iyi bir terzi olabilir, ben onlarla iftihar ederim.

Kötü bir başbakan olmaktansa iyi bir mahalle bakkalı olmak daha iyidir ve başarıdır. Başkalarıyla güzel geçinmek, aile ilişkilerini efendice götürebilmek, parasını ne çarçur ederek ne de cimrilik etmeden harcayabilmek, çevresiyle uyumlu olabilmek, işini en iyi yapmak... Bunları yapabilenler başarılıdır. Ama bugünkü birçok başarı tanımları dinsiz bir felsefenin sonucudur. Çok para kazanmak, meşhur olmak... Bunlar hep nefsani kriterlerdir. Ben ihtiyaçlarımı karşılayabiliyor muyum, bu bana yeter. Hep daha çok kazan deniliyor, ne olacak daha çok kazanıp? Mirasçılar yarın bakalım dua mı edecek yoksa beddua mı edecek?



-Bir gün Kabe’yi ziyaretinde adamın biri Kenan Rıfai Hz’ne sadaka vermiş. O da hiç sesini çıkarmamış. Sonra ilerde bir fakir görüp parayı ona vermiş. İşi uzatmamış. Hayatta biz de öyle olacağız. Bize tavır koyanlara ‘tamam kardeşim’ deyip işin içinden çıkacağız.



(Bir yemek sonrası garson gence hitaben)

-Herkes cumhurbaşkanı olabilir ama herkes iyi bir garson olamaz. İyi bir garson olmanın kendine göre öyle çok incelikleri vardır ki. Vaktiyle Göksu Restoranda bir garson vardı. Müşteriler kendisine sorduklarında sağlıkları için ne yemelerinin daha uygun olacağını söyler, bazı şeyleri yemelerine izin vermezdi. Bir garson hizmet ederken son derece edepli, saygılı olmalı, hareketleri son derece zarif olmalı.



Rahmetli Samiha Ayverdi, “İstanbul Geceleri” isimli eserinde eski İstanbul terbiyesinde bir genç kızın misafire nasıl kahve ikram edeceğini anlatır ve der ki “Bu eğitim onbeş gün sürerdi. Kapıdan nasıl girilecek, kahve tepsisi nasıl tutulacak, misafire ne kadar yaklaşılacak, reveransı nasıl olacak, tepsi misafire ne kadar yaklaştırılacak, ikram ederken hangi sözler söylenecek, karşı taraftan gelmesi muhtemel sözlere nasıl mukabele edilecek, ikramdan sonra nasıl uzaklaşılacak, içilen kahve fincanları nasıl toplanacak, gerek içeri girerkenki, gerek çıkarkenki yüz ifadesi nasıl olacak, bir soru sorulursa cevap nasıl verilecek, ses tonu nasıl olacak, genç kızın ikram sırasındaki kıyafeti nasıl olacak... Bunlar en ince ayrıntılarıyla evin genç kızına öğretilir, bu da en az onbeş gün alırdı.”



-Ay, geceleri güneşten aldığı ışınları yansıtıyor. Manevi yolda yürüyenler de kendilerine yol gösteren kimsenin ışığıyla aydınlanırlar, çevrelerini aydınlatırlar. Güneş mürşidi, ay müridi işaret ediyor...



-Bir kimsenin Allah’a aşık olduğu nasıl anlaşılır?

-Eğer o kimse önüne çıkan her durumu tam bir teslimiyetle karşılayabiliyorsa o kimse Allah’a aşık olmuştur.



-Bir gün Kenan Rıfai Hz. pencereden bakarken talebelerine sigarasını içmiş, izmaritini ayaklarının altında hırsla ezen bir adamı işaret ediyor... “Bakın,” diyor, “bu adam az önce sigarası onu mestederken parmaklarının arasında onu ihtimamla tutuyordu, ama ne zaman ki işi bitti, şimdi hırsla ayaklarının altında çiğniyor. Siz böyle olmayın”... Görebilenler için herşey bir işarettir.



-Geceleri tırnak kesilmez, aynaya bakılmaz. Rahmetli Hocam Münir Derman Hazretleri, gece aynaya bakmakla akıl sağlığını kaybedenler olduğunu söylerdi.



-Biz insan olmak istiyoruz, insanın peşindeyiz, tekamül etmek istemeyen robotlarla işimiz olamaz.



...



Sabri Tandoğan





Canım babacığım, inşallah bütün güzel sözleriniz çok büyük hayırlara vesile olur. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Çok değerli gönül dostları da lütfen dua buyursunlar ağrılarınızdan bir an evvel kurtulun ve yine hayırlardan hayırlara koşulsun.



Hürmetle ellerinizden öpüyor, sizi ve bütün dostları selamların en güzeliyle selamlıyorum... Hoşçakalın...









Çiğdem Seçkin Gürel



Sayın Sabri Tandoğan Hz'nin cevaben yazdıkları :
************************************************************

Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,

19.9.2008 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, sohbetlerde yaptığın tesbitleri sitemiz mensuplarına göndermen ne güzel bir olay. Ben de onlardan istifade etmeye etmeye çalışıyorum. Çünkü çok zaman o cevapları verirken ben kendimde olmuyorum. Onları ben de sizler gibi okudukça, dinledikçe birçok şeyler öğreniyorum. Burada Kenan Rıfai Hazretleri’nin sözü aklıma geliyor: “Aşk öyle bir mekteptir ki, insan kendi söyler, kendinden öğrenir.”

Değerli yavrum, eğer Rahmetli Samiha Ayverdi Hanımefendi’nin sohbetlerde gizlice tuttuğu o notlar olmasa onları nereden öğrenecektik? Hazret, dikkatler dağılmasın diye sohbetlerde not tutulmasını pek istemezmiş. Ama Samiha Anne, o sohbetlerin ilerde pek çok kimsenin yolunu aydınlatacağını bildiği için iri kıyım hanımların arkasına saklanır not tutarmış. Allah bin kere razı olsun. Allah’ın rahmeti, Peygamberin şefaati üzerine olsun. Bundan kırk yıl önceydi. Rahmetli Rana Sultan’la beraber adli tatilde Avşa Adası’na gitmiştik, akşam yemekten sonra beraber geziyorduk. Bir gençler gurubu kumların üzerine oturmuşlar, sohbet ediyorlardı. Gençlerden biri “Efendim” dedi, “buyurun beraber sohbet edelim. Size soracaklarımız var.” Bu davet üzerine Rana ile beraber gençleri arasında biz de yer aldık. Bir genç bir soru sordu. Zor bir soruydu. Yıllardır ben de o sorunun cevabını arıyordum. Okuduğum kitaplarda, görüştüğüm insanlarda o sorunun cevabını bulamamıştım. Soru üzerine tebessüm ettim. Tam “Ah yavrum, kelin ilacı olsa kendi başına sürer” diyecektim ki içimden bir ses “Sus” dedi. Sonra “Konuş” diye emretti, “soruyu cevapla”. Birden neler oldu ben de hala bilmiyorum, o sorunun cevabını anlatmaya başladım. Bir yarım anlatıyordu, bir yarım da “Aman Sabri, iyi dinle, bir daha bu cevabı nerde bulacaksın” diyordu. Ve can kulağıyla dinliyordum. Konuşmam bittiği zaman o gruptaki gençler de, ben de aydınlanmıştık. Onun üzerine yine Kenan Rıfai’nin o sözünü hatırladım. “Aşk, öyle bir mekteptir ki insan kendi söyler, kendinden öğrenir”. Rahmetli Profesör Süheyl Ünver sık sık tekrarlardı, “Aman çocuklar” derdi, “yanınızda daima kalem, kağıt bulundurun, güzel bir söz işittiğiniz zaman nerede olursanız olun onu hemen not edin.”

Değerli yavrum, sohbetlerde tuttuğun notlar için ve onları sitedeki dostlarımıza ulaştırdığın için sana çok teşekkür ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]