Sayın Semih Balcı,
3.7.2007 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, doğrusu bu sorunuz beni üzdü. Ya sitemizi ciddi olarak takip etmiyorsunuz, ya da... Efendim, ben en az yüzlerce defa maillere verdiğim cevaplarda hep tek rehberimizin Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif ve Sünnet-i Seniyye olduğunu belirtmiştim. Eğer ciddi olarak okusaydınız böyle bir soru sormak lüzumunu duymazdınız. Pek tabiidir ki bizim dostumuz Allah’tır, Peygamberdir, Allah’ın ve Peygamberin yolundan giden manevi büyükler, veliler, Allah dostlarıdır. Semih Bey, ben sizi de seviyorum. Ben kainattaki bütün insanları seviyorum. Ama Semih Bey olduğu için değil, Ahmet Bey, Ayşe Hanım olduğu için değil Allah’ın kulu olduğu için. Allah yarattığı için, nakışla nakkaş birbirinden ayrılır mı? Yaratanla yaratılanı birbirinden ayırmayı kimden öğrendiniz? Benim deniz kenarındaki minicik bir kum tanesine bile sonsuz saygım var. Kum olduğu için değil, Allah yarattığı için. Bir veli zata mürşidi diyor ki “git bana bir çiçek kopar getir”. O mübarek sultan kurumuş bir çiçekle dönüyor. Efendisi diyor ki, “bula bula bu kuru çiçeği mi buldun? Bana bunu mu layık gördün?” cevap bir ömür boyu beni ürpertti, ağlattı. “Efendim” diyor, “koparmak için hangi çiçeğe eğildiysem Allah’ı zikrettiğini gördüm”. Siz sabah ezanında kuşların seslerini duymuyor musunuz? Hepsi hal diliyle “namaz uykudan hayırlıdır, kalkın namaza” diyorlar. Bunu duymuyor musunuz? Kuşlar bizim dostumuz değil mi? Birkaç gün evvel bir hanımefendi de beni bu konuda çok incitmişti. Şimdi sıra sizde mi? Tokat atar gibi soru soruyorsunuz. Ben yetmiş üç yaşında düzine ile hastalığı üzerinde taşıyan aldığı ilaçlarla evi eczaneye dönen bir insanım. Ben, kim ne derse desin, kainattaki bütün insanları seviyorum. Hırsızı da, uğursuzu da, fahişesi de, benim evladım, kardeşim. İsterseniz gülün, isterseniz küfredin. Ben onlar için gece sabahlara kadar dua ediyorum. Onların hepsi Allah’ın nurundan, hikmetinden, güzelliğinden uzak kalmış benim şaşkın, zavallı, günahkar yakınlarım. Ben, benimle alay eden o hanımefendi gibi canları cehenneme diyemiyorum. Ben, yeryüzündeki bütün insanların cennete gitmesini istiyorum. Bugün hırsız uğursuz olan, fahişe olan bir insanın yarın Hak katında makbul bir insan olmayacağını ne biliyorsunuz? Kılıcınızı bana çekeceğinize İslam düşmanlarına çeksenize. Size birşey söyleyeyim mi insanları sevmeyen, onlara saygı duymayan, onlara dua etmeyen, onlara hizmet etmeyen kimselerin ben maneviyat yolunda bir adım yürüyeceklerine inanmıyorum. Ne kadar dar kalıplar içindesiniz. Bir ayet okuyorsunuz, onun manasını anlamadan, görmeden, müfessirlerin kitaplarını incelemeden hemen cahilce yorumlar girişiyorsunuz. Bunu yapmayın. Büyük günaha giriyorsunuz. Siz, Ku’an’dan hüküm çıkaracak ilme, “hale”, eriştiniz mi?
Tekrar ediyorum, “insan alemde insanları sevdiği müddetçe yaşar”. Allah’a giden yol insandan geçer. Kalbi insanlara karşı kaskatı olan kimselerin bir gülün bile güzelliğini algılayacağına inanmıyorum. Yunus, “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” diyordu. Nakışta nakkaşı göremeyenler ne zavallı insanlardır. Bir şair “Bir örümcek götürür beni Hakka” diyor. Biz dağları, denizleri, gökleri, yıldızları, kuşları, çiçekleri, kelebekleri severek, onlara hayran olarak, onlara aşık olarak önce taş gibi olan kalbimizi yumuşatacağız. Tek istisna olmadan Allah rızası için bütün insanları seveceğiz. Son nefesimize kadar onlara Allah rızası için yardım etmeye, hizmet etmeye çalışacağız. Bir şiirde “Padişah gelmez saraya, hane ma’mur olmadan” diyor. Biz önce edepli olalım, saygılı olalım, kibar olalım, zarif, ince, hassas olalım. Bütün hücrelerimizi sevgiyle, saygıyla dolduralım. Yeryüzünde bütün insanlara, bütün hayvanlara, bütün bitkilere, bütün eşya ve cemadata Muhammedi bir aşkla bağlanalım. Bu, tasavvufun alfabesidir. Bu olmadan hangi kitap okunabilir? Geceli gündüzlü hayatımızı, sağlığımızı tehlikeye atarak Allah rızası için faydalı olmaya çalışıyoruz. Neredeyse küfürle itham edileceğiz. Lütfen biraz anlayışlı olun. Beni hicrete mecbur etmeyin. Bu çok bilmişliğinizi bırakın.
“Bilmem diyen öğrenir, bilirim diyene ne verilir?”
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Biraz edep Yazan Semih Balcı
Cvp: Biraz edep Yazan Sabri Tandoğan