Konu : Edepla çalınan kapılar, saygı ve ihtiramla açılır.
Gönderen :
Ayla
Tarih :
10/20/2023 9:16:37 AM
.
Değerli büyüğüm,
Hastanenin tuvaletlerini temizleyen sırrını anlayamadığım amcanın Hak'ka hizmeti olarak değerlendirmeniz ve padişahların manevi yola girince manevi büyüğünün, o padisahın yıllardır üzerinde biriken benlik, kibir tortularını atmak, nefsini terbiye etmek icin tuvalet temizletilmesi beni cok etkiledi. Sagolun efendim, inşallah bizlere de Rabbim nefsimizi terbiye etme yolunda kolaylık versin. Siz degerli büyügümün bu cevabı üzerine müsaade ederseniz rahmetli agabeyimin Topkapı Sarayında padisahların Mukaddes Emanetler Bölümünün padisahlar tarafından nasıl temizliginin yapıldıgını anlattıgı aklıma geldi. Paylasmak istedim.
" Mukaddes Emanetlerin bulundugu mübarek odanın tozunu süpürmek sadece o zamanın padisahına aitmis. Her ramazan ayının ondördüncü günü padisah elinde bir gümüs faras ve ona uygun bir süpürge ile Mukaddes Emanetler odasına giriyor (ondan baska kimse giremiyor) odanın tozunu süpürüyor. Gümüs farasta bulunan tozlar bir ipek torbaya aktarılıyor. Huşu icinde yapılan bu görevin sonunda padisah bu ipek torbayı görevlilere teslim ediyor, onlar da bu torbayı asla bellerinden asagıya indirmeyecek sekilde Sarayburnu'na, sahile kadar indiriyorlar, orada bulunan bir gemi büyük bir özen ve saygıyla torbaları alıyor ve bu torbayla denize dogru acılıyor. Denizin derinliklerine,temiz sularına bu ipek torbayı gene aynı özenle bırakıyorlar." diye anlatmıstı ağabeyim .
Onun görev yaptıgı dönemde de, (öncesinde-şimdi de öyledir) Mukaddes Emanetler Odasının tozu özenle süpürülüp, bir kapalı kapta biriktirildiğini aktarmıstı duygulanarak.
Yavuz Sultan Selim Mukaddes Emanetleri getirdigi tarihten saltanatın bitimine kadar o kutsal emanetlerin bulunduğu odada yirmidört saat Kuran-ı Kerim okutulup,hatim indirilmişse, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler odasında yirmidört saat Kuran- Kerim okutulması ağabeyimin müdürlüğü ile yeniden başlatılmıstı. Nur icinde yatsın.
Efendim, belki site mensupları tarafından ailesini öne cıkarıyor düşüncesi olur endişesi içerisinde nasıl anlatacağımı bilemedim. Eğer benim de anlatımımda, nefsime yenilmem varsa önce siz değerli büyüğümden, sonra da kıymetli site mensuplarından affedilmemi istirham ediyorum, izninizle. Hürmetle mübarek ellerinizden öperim efendim.
Ayla Belen
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Ayla Belen,
Muhterem efendim, gönderdiğiniz mail beni yine ürpertti, heyecanlandırdı ve ...ağlattı. Ne kadar güzel anlatmışsınız. Dilerim ki bu maili dinlerken duyduğum o ilahi ürperti bir ömür boyu devam etsin. Bir ömür boyu hep bu asil heyecanı, o emsalsiz güzelliği içimde hissedeyim.
Efendim, günden güne içimde bir düşünce büyüyor. Acaba, diyorum, hayattaki en muhteşem duygu “saygı” mıdır? Ne güzel bir duygu. Herşey onunla bir anlam kazanıyor. Düşünüyorum, bugünkü evliliklerin çok az istisna dışındaki sefaleti bu saygı kavramını kalbimizde ulvileştiremediğimiz için mi acaba? Bir kadın, bir erkek biraraya geliyor. Allah’ın huzurunda birlik, beraberlik ve sadakat yemini ediliyor. Bence o andan itibaren karşı taraf “yarı kutsal” bir varlık oluyor. Ve ant içiliyor. “Hayat beraber, mezar beraber, ölüm beraber” diye. Artık, böyle kurulan bir birlikte nasıl kavga, dövüş olur, nasıl münakaşa edilir, nasıl kalp kırılır? Yok yemek hazır değilmiş, yok şuymuş, yok buymuş. Yemeyiver be kardeşim o yemeği. Yemek için kalp kıracağına “zıkkımın kökünü ye”. İnsanın sevdiği, saydığı hayat arkadaşıyla şöyle nar gibi kızarmış, çıtır çıtır bir kuru ekmeği birer bardak suyla paylaşmasından daha güzel ne olabilir? Ne olur, içimizdeki pisliği, nefsaniyetten doğan rezilliği aşk denen bu yarı kutsal, o billur kesafetindeki güzelliğe, inceliğe bulaştırmasak. Onu herşeyin üstünde tutsak. Beraber yaşadığımız sürece onun kudsiyeti üzerinde tir tir titresek.
“Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık
Dünyanın aldatıcı renklerinden soyunsaydık
Ah...Güvercinler gibi böyle saf
Şadırvanlarda kanat çırpsaydık”
Hayat güzel...Çok güzel... İnanılmayacak kadar güzel... Bazı kimseler cenneti merak ediyorlar. Be kardeşim kör mü gözlerin, dön çevrene bak. “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır”. Doğa güzellikleri, bilimin, sanatın güzellikleri, insan güzellikleri. İnsan yüzlerce yıl yaşasa bu güzelliğe doyabilir mi? Yunus ne güzel söylüyor
“Bu dünya bir gelindir
Kızıl, yeşil giyinmiş
Kişi yeni geline
Bakıbanı doyamaz”
“Allah güzeldir, güzelliği sever” Hadis-i Şerif.
Yalnız, bu güzellikleri görebilmek için, bu incelikleri, bu sonsuz hikmetleri sezebilmek için ayrı bir ruh hali lazım. Yunus “Gören göz değil, gönüldür” diyor. O gönül arınmadıkça, temizlenmedikçe, yunup yıkanmadıkça bu güzellikler de görülemiyor. O zaman yapılacak iş apaşikar ortada
“Padişah gelmez saraya
Hane mamur olmadan”
Bizler de o yola girelim. Kirlerimizi, pisliklerimizi bir an evvel temizleyelim. “Kinim, dinimdir” diyenlere sesleniyorum: “Be şaşkın, be zavallı adam, yarın Allah’ın huzuruna gidince nefsinin pisliklerini de götürmek için bu telaşın niye? Sırat köprüsünden geçmeyeceğini mi sandın. Orada görüşeceğiz. Allah için uzatılan ele tekmeyle mukabele etmenin karşılığını o zaman göreceksin. Şimdilik bekleyelim, ve görelim”.
Efendim, güzeller güzeli, inceler incesi mailiniz, o mailinizdeki edep ve zarafet beni nerelere götürdü. Size çok teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Makamı Âli Olsun.
|