Sayın Miray Asyalı,
3.7.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, hayattta bereket denilen bir kavram var. Bunun matematikle, fizik kanunlarıyle izahı mümkün değil. Bu hayatın içinde yaşanan bir olay. Bazı insanlar çok az bir parayla nezih, temiz, güzel bir hayat yaşayabiliyorlar. Bazı insanların evine milyarlar giriyor, yine de borç, harç içindeler. Bunun mahiyetini tam olarak bilemiyoruz. Ama bereketi etkileyen bazı nedenler var. Efendi olmak, kanaatkar olmak, saygılı olmak, edepli olmak, abdestli gezmek, insanlarla güzel ilişkiler kurmak, kendinden fakir olanları görüp gözetmek, hastaları ziyaret etmek, ızdırap içinde olanların yerine göre ıstıraplarını, yerine göre gözyaşlarını paylaşmak, aç gözlülük yapmamak, başkalarının malına, namusuna, onuruna göz dikmemek, elindekiyle yetinebilmek, falancanın şuyu var, filancanın buyu var demek yerine ben acaba elimdekilere layık mıyım, acaba ben oturduğum eve layık mıyım, giydiğim elbiseye layık mıyım, yediğim yemeğe layık mıyım diye tefekkür edip hayatın her anında ince ve zarif olabilmek. Bunları yaptığımız zaman cebimizdeki paramızın da bereket kazandığını göreceğiz. Koyunun yılda bir kere yavru vermesine karşılık, dünyadaki bütün insanlara gıda oluşunu Allah’ın hikmetinden başka neyle izah edebiliriz? Birtakım indî izahın peşinde koşmayın. Bunlar bir bilinmeyeni başka bir bilinmeyenle izah eden çocukça yorumlardır. Bir gün Nasreddin Hoca, kahvede oturuyormuş. Kahvenin önünden bir hindi sürüsü geçiyor. Bir köylü gelir, hocaya sorar: “Hocam”, “bu glu glu diye geçenler nedir?”. Nasreddin Hoca hayretler içindedir, biraz da canı sıkılır. Cevap verir: “Onlar, onlar”. Adam tekrar sorar, “Peki hocam, çenelerinin altında sarkan o şeyler nedir?” Hoca, biraz daha canı sıkılarak cevap verir, “Onların, o’su”. Adam, “Hay, Allah razı olsun Hocam” der,“ne güzel izah ettin. Benim de merakım zail oldu”.
Şimdi, bu Nasreddin Hoca hikayesini işitince gülüyoruz. Ama bir de kendi halimize bakalım. Birisi çıkıyor içgüdü diyor, şuuraltı diyor. Herkes mal bulmuş mağribi gibi kabulleniyor. Bunlar bir bilinmeyenin başka bir bilinmeyenle izahından başka nedir? Bu nedenle yavrum, bazı konulara izah aramak sevdasından vazgeç. Hayatta neyi biliyoruz ki. Bilmediklerimizin yanında bildiklerimiz devede kulak değil mi?
İşte böyle yavrum. Hayatın güzelliği, ihtişamı bence biraz da bu bilinmeyenlerden doğmuyor mu? Herbirimiz, doğru dürüst neyi biliyoruz ki. Yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayat bilinmeyenlerle dolu Yazan Miray Asyalı
Cvp: Hayat bilinmeyenlerle dolu Yazan Sabri Tandoğan