Konu : Her zorluktan sonra kolaylık vardır.
Gönderen :
Özden
Tarih :
8/14/2024 1:24:32 PM
.
HER ZORLUKTAN SONRA KOLAYLIK VARDIR
Okuyucu Mektubu-Cevap
Muhterem Büyüğüm,
Bu sabah , gunun ilk isiklariyla birlikte yurudum. Uzun zamandir ilk defa … Havalar artik serin buralarda. Sadece sabahlari ve aksamlari da olsa serinlik ve hafif ruzgar rahatlatiyor insani. Simdi kisin sogugu ile yuz yuze olanlar icin biraz fantazi gibi ama kavurucu sicaklar ve bogucu nemin ardindan buralarda buyuk nimet serinlik. ..
Yurumek , uzun uzun dakikalarca yurumek cok iyi geliyor bana.. Denizin iyot kokusu, martilarin cigliklari, havada kocaman bulutlar gibi ucan kus kumeleri, yeni sulanmis taze toprak kokusu, uykularindan yeni uyanmis, Rabbimin bahsettigi yeni bir gune merhaba diyen insanlarin gulumsiyen yuzleri, yavas yavas yukselen gunes… her sey , her sey iyi geliyor… Icim gittikce kabaran bir sevincle doluyor. Rabbimin nimetlerine sukrektmek icin onlarca, yuzlerce, binlerce sebep siraliyorum…
Eve doner donmez de bu yasadigim ic huzurunu ve guzellikleri sizinle paylasmak istiyorum.
Biliyormusunuz sizin gonul sohbetlerinizde, bizlere verdiginiz cevaplarda cok ozel bir sir var sanki. . Sizde var olan cok buyuk bir pozitif enerji , bu yazilar, sohbetler, mektuplara verdiginiz cevaplar araciligi ile herkese yayiliyor. Siddetle hissediyorum ki ; o sayfalarda yazilan her ne olursa olsun, yazan her kim olursa olsun ve nasil bir ruh haleti icinde olursa olsun; sizin cevabinizi okuduktan sonra hizla daha iyi ve daha olumluya dogru bir yonelis hissediyor kendinde.
Ne demisler “marifetler iltifata tabidir” . Bunu acik ve net gorebiliyoruz gonul dostlarinin arasinda. Oncelikle kendimden ornek verebilirim; size ilk yazdigimda cekingen, kendine guvensiz, hatta kararsiz sayilabilirdim. Hatta, cok cok uzun yillardir iki uc paragrafi gececek bir yazi bile kaleme almamistim. Bana oyle bir yaklasimla geldiniz ki ; duygularimi, dusuncelerimi, hissettiklerimi yazamak , hic durmadan yazmak istegi ile doldurdunuz icimi. Sonra da donup bunlari okudugumda kendimle yuzlesmek, kendimi daha yakindan tanimak, hatalarimi, eksik ve fazlalari gorebilmek imkanini sagladiniz. Bazen daha yazarken sasiyorum kalemden dokulen fikirlere. Sanki icimdekilerin benden habersiz disavurumu butun bunlar.
Ayni zamanda oyle guzel ornek oluyor, oyle guzel orneklere percinliyorsunuz ki olaylari, insan adeta aynada kendini goruyor butun gercekligi ile ve kendi kendine yakalayip duzeltmeye basliyor hatalarini…
Bugun hangi pedegoga yada psikologa sorsaniz ‘karsimizdakilerin davranislari karsisinda caresiz kaldigimizda olumsuz davranislari nasil degistirebilecegimizi’ bize su yaniti verecektir: ‘Olumlu davranislarini ovmeye methetmeye baslayin, olumsuzlari da bir kere belirtin , sonrada gormezden gelin, goreceksiniz kendi kendine duzelecek her sey. Bir de kendi davranislarinizi duzeltin, kendinizle ilgilenin, baskalarinin olumsuzluklarina odaklanmayin. Hayati hem onlara hem de kendinize zehir edersiniz yoksa…’ Evet iste sizin gonul sohbetlerinize dahil oldugumdan beri kuvvetle hissediyorum bunu…
Artik daha cok kendimle ilgileniyorum, baskalari ile degil…. Insanlara karsi daha hosgoruluyum…. Daha da cok seviyorum yaradilani yaradandan oturu…. Daha cok iyi yonlerini kesfediyorum insanlarin…. Kendimi daha da duzeltmeye calisiyorum , her kotu olayda once kendime donup kendimde ariyorum nedeni…. Rabbimin nimetlerini daha da net gorebiliyorum… Daha cok sukur, daha cok sabir , daha cok zikir etmeye calisiyorum.. Her olaydan olumlu ders cikarmaya calisiyorum, gecmise yanmiyor , gelecege bel baglamiyorum, olacak ya da olmayacak hayaller pesinde kosmak yerine oldugum ani en iyi sekilde degerlendirmeye calisiyorum … Kotu sayilabilecek olaylar karsisinda boyun egiyor, Rabbime terkediyorum her seyi, hatta gulumsiyerek bile bakabiliyorum olumsuzluklara, ‘Her turlu zorluktan sonra bir kolaylik vardir’ ayetini hic aklimdan cikarmiyorum..Insirah suresi) Insanlara daha cok gulumsuyor, selamlasiyorum. Ben kendimi mutlu hissetikce bakiyorum etrafimdakiler daha mutlu.. Yasam dayanilmaz guzel…Sanki denize bir tas atiyorum ve cikardigi hareler dalga dalga yayiliyor cevreme , kucakliyor herkesi. Allahim sukurler olsun sana ki ; bana size yazabilmeyi kismet etti en basinda…Ve biliyorum ki daha cok yolun cok basindayim, her attigim adima sukurler ediyorum ve buyuk mutluluk duyuyorum.
Sizden Allah razi olsun diyorum. Butun gonul dostlarina en icten saygi ve sevgiler. Hepinize duaciyim,
Rabbime emanet olun.
Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
Sayın Sabri Tandoğan Hz'nin cevaben yazdıkları :
***********************************************************
Sayın Özden Çiçek,
Mevlana bir şiirinde Şems için
“Gözümün nuru geldi,
Dizimin feri geldi
Bir taneydi o mah,
Ansızın çıkageldi”
diyor. Sizin mailiniz de öyle oldu. Gelişiyle beraber karanlıklar ışıdı, güzellikler parladı, her taraf ışıkla doldu. Yarabbi, bir mailde hayatın güzelliğini, ihtişamını, varoluşun çıldırtıcı oluşumunu ne fevkalade anlatmışsınız. Evet efendim, acısıyla, tatlısıyla, güzeliyle, çirkiniyle dün gelmiş geçmiş, artık gidenler için, bitenler için yapılacak hiçbir şey yok. Gelecek meçhul, bilinmiyor. Neler getirecek, neler götürecek. Gaibi yalnız Allah biliyor. Gaibi zorlamak, bir şeyler çalmaya gayret etmek de boş bir çaba. Onun için falcılık, medyumluk İslam’la bağdaşmıyor. O hep, gâib olarak kalacak ve onu yalnız Cenab-ı Hak bilecek. Hayatın güzelliği biraz da bu meçhullerden doğmuyor mu? Peki geriye ne kalıyor, sadece, ama sadece yaşanılan an. Ve bu anın güzelliği, ihtişamı.
Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde
“Ve bir an yaşıyorum,
Bütün bir ömre bedel”
diyor.
Önemli olan tek şey var: ne dün, ne yarın, sadece bugün. Sadece yaşanılan an, şimdi. Yapılacak iş şimdinin güzelliğini bütün varlığımıza aşkla, heyecanla sindirebilmek. Bir lokma ekmek yerken, bir yudum su içerken, bir mısra okurken, çiçek açan bir ağacı seyrederken
“Deli eder insanı bu dünya
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
Bu tepeden tırnağa çiçek açan ağaç”
derken ve severken duran bir bulutu, uçan bir kuşu, çöküp peynir, ekmek yediğimiz bir taşı ve bir insanı… İnsan ki kainatın özü, kainatın özünün kendinde toplandığı, bütün varlığın kendisi için yaratıldığı o büyük, o yüce varlık. Allah’ın “Ben insanın sırrıyım, insan Benim sırrım” dediği yüce, ürperten varlık: Hazreti İnsan… Galiba her şey insan sevgisinde kilitleniyor:
Sevmek... Delicesine…
Deliler gibi sevmek…
Kuş uçar gibi sevmek,
Gök gürler gibi sevmek…
Ta göklere kadar hem,
Hem Allah’a kadar sevmek...
İşte bu noktada itirazlar geliyor, efendim diyorlar, falanca bizi kırdı, filanca incitti, filanca yanlış anladı, onu nasıl sevebiliriz? Bana kalırsa yanıldığımız, hata ettiğimiz ve arkasından pek çok şey kaybettiğimiz ince nokta burada. Geothe, “Güzel kız, seni seviyorsam sana ne?” diyordu. Yunus Emre,
“Bu dünya dopdolu kalleş, herbirinden bir ses gelir,
Hakkı gerçek sevenlere cümle alem kardeş gelir”
diyor. Ve arkasından “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyor. İşte insanları takıldıkları, yanıldıkları, hüsrana uğradıkları nokta burada. İş, bu çok hassas noktayı aşabilmekte. Bir atasözü vardır “Bir kere sürçtü diye bir atı vurmazlar” derler. Bizim de görevimiz, varoluş nedenimiz, hikmet-i vücudumuz karşı taraf ne derse desin, ne yaparsa yapsın yine onu sevmek, yine onun için dua etmek, yine onu aynı sıcaklıkla bağrımıza basmak. Ne diyordu Yunus
“Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi işi
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim”
Bizim de yapacağımız iş bu. Sevmek, daha çok sevmek, daha çok sevmek. Geothe gibi “Güzel kız, seni seviyorsam sana ne” diyebilmek. Yaşadığımız sürece dargınlığı, küskünlüğü, gücenikliği yanımıza yaklaştırmadan her durumda, herşeye rağmaen sevebilmek ve son ana geldiğini hissedince
“Sevginle gireceğim toprağa,
Sevginle çıkacağım topraktan”
diyebilmek.
Bunu yapabilenlere, başarabilenlere selam olsun bizden. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.
|