Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Aileler, bu gaflet uykusundan artık uyanın!
Gönderen : Sabri Babadan Mesaj
Tarih : 9/4/2024 12:41:42 PM


.

AİLELER, BU GAFLET UYKUSUNDAN ARTIK UYANIN!

"İçinde bulunduğumuz gaflet, delalet hatta ihanet elbette mahsulünü verecekti. Nitekim öyle oldu. Bizlere daha ortaokul sıralarından itibaren öğretilen bir gerçek vardı: “Tabiat, boşluktan hoşlanmaz”.

İşte yavrum, bizim ailelerimizin içinde bulunduğu acınacak durum “yaprak dökümü” bu sonuçları getirdi. Bir aile yapısı düşünün ki orada sevgi yok, saygı yok, edep yok, incelik yok, zarafet yok, paylaşma yok, yardımlaşma yok, birbiri için yüreğin titremesi yok. Elbet sonuçlar böyle olacak. Yuvalar daha nikah memurunun önünde tepişmeyle, ben senin ayağına basacağım kavgasıyla, kurulurken yıkılıyor. Nefs egemen oluyor. Hep bu kör olası, o kahrolası, yıkılası, “benim dediğim olacak” düşüncesi egemen oluyor. Biri bas bas bağırıyor, “ben bu evin erkeğiyim, benim dediğim olacak”, öbürü bağırıyor: “ben, bu evin kadınıyım, benim dediğim olacak. Onlar Allah’ın günü bir canavar gibi nefs kavgasını büyütüyorlar. Canavar büyüyor, büyüyor, büyüyor. Bütün evi kaplıyor. O ev içinde rahatça oturulamayan, yatıp kalkılamayan, kitap okunamayan, ibadet edilemeyen bir iğneli beşik haline geliyor. Herkes ordan kaçıp kurtulmaya çalışıyor. Kaçamayan kendisine sigaradan başlayarak içki, uyuşturucu, kumar, dedikodu, bar, pavyon, diskotek, genelev, randevuevi gibi yollar arıyor. Bunların hiçbirini yapamayan, yapmak istemeyen de adına televizyon denilen birkaç istisna dışında sadece insanları zehirleyen bir aptal kutusuna koşuyor. Ve oradan günlük afyonunu alıyor.

Şimdi, böyle bir aile yapısından bilinçli, aklı başında, ne yaptığını bilen, nereye gittiğini idrak eden bir genç kızın, bir delikanlının yetişmesi ne kadar mümkün olur. O zavallı yavrucaklar şaşkın ördek gibi önüne gelen sulara kapılıp giderse bütün kabahat onların mı? İşte, sonuç mailinizde belirttiğiniz gibi bütün dehşetiyle, bütün vahşetiyle, bütün korkunçluğu ile ortaya çıkıyor. O zavallı tesettürlü kızımız, o şeytan yuvalarına kapılıp gitmişse bütün kabahat onun mu? Öyle babalar var ki kızının başını örtmekle vazifesini yaptım sanıyor. Hepimiz bunu çevremizde görüyor, işitiyoruz. Tamam kardeşim, kızının başını örttün, ama içi ne olacak, bunu hiç düşündün mü? Senin bomboş bıraktığın o kafanın, o tertemiz kalbin yarın birtakım şer kuvvetler tarafından doldurulmasını önlemek için hangi tedbirleri alıyorsun. Kızına gerçek bir İslam şuuru verebiliyor musun? Bugün, değil o masum yavrularımız, ilahiyat fakültesindeki koca koca profesörlerimizin bile bir kısmı feci şekilde oyuna geliyor. Aldatılıyorlar, iğfal ediliyorlar. Farkında bile değiller. Bir diyalog tutturmuşlar. Diyalog aşağı, diyalog yukarı. Neyin diyaloğu kardeşim, adam senin inandığın Allah’a inanmıyor. Adam, senin Peygamberine sözle, yazıyla, resimle, karikatürle en büyük hakareti yapıyor. Adına papa denilen en büyük İslam düşmanı Türkiye’ye gelmezden önce Peygamberimize ve İslama en büyük hakaretleri yapıyor. Sonra biz onu bütün İstanbul trafiğini felç ederek karşılıyoruz. Padişahlar gibi ağırlıyoruz. Avrupa birliğine gireceğiz diye örfümüzü, adetimizi, kültürümüzü, inancımızı, aile yapımızı, onurumuzu, şerefimizi, haysiyetimizi, efendiliğimizi, insanlığımızı bir yana bırakıyor, kovulsak da gitmeyiz diyerek önlerinde secde ediyoruz. Ondan sonra o benim masum, tertemiz tesettürlü kızım İncil okuyunca şaşırıyoruz. Acaba asıl şaşılacak, hayret edilecek utanç duyulacak davranışları kim gösteriyor.

Kıymetli yavrum, insanoğlunun hayatta asıl aradığı ne biliyor musun, herzaman söylüyorum; biraz sevgi, biraz saygı, biraz ilgi. Bir insan evinde karnını doyuramazsa, aç kalırsa ne yapar? Cebindeki parasına göre, imkanlarına göre gider dışarda karnını doyurur. Bunda hayret edilecek birşey yok ki. Ne olur toplum olarak şu zavallı gençlerimizin üstüne gitmeyelim. Dişlerimizi sıkıp, yumruklarımızı kenetleyip “efendim, bu gençlerde ne sevgi var, ne saygı var. Bunlar nereye gidiyor” diye nutuklar atmayalım. Devletin bastırdığı ilkokul kitaplarında bile bazı sureler bilinçli olarak noksan yazılıyor. Bazı ayetler acımasızca, insafsızca, Allah’dan korkmadan, Peygamberden utanmadan çıkarılıyor. Bazı gazetelerin verdikleri çocuk oyuncaklarında Türkiye haritası parçalanmış olarak gösteriliyor. Kimsede çıt yok. Bu gazeteler hakkında ne takibat var, ne soruşturma açılıyor. Böyle bir toplumda gayet tabi her mahallede birkaç tane apartman dairesinde kilise açılırsa, orada çocuklarımız İslam düşmanı, Peygamber düşmanı olarak yetiştirilirse yapılacak iş ortadadır: Aileler gaflet uykusunu bırakıp, çocuklarını yetiştirmeye, tehlikeden korumaya çalışacak. Okulda öğretmenler o resmi kitaplarda boş bırakılan yerleri olduğu gibi, ailelerin bomboş bıraktığı o masum, o temiz çocuk ruhlarını en güzel duygularla eğitmeye çalışacaklar, doldurmaya çalışacaklar. Topyekün bir seferli bir seferberlik açılacak. Evimizin alt katında başlayan yangın, yavaş yavaş üst katlara tırmanıyor, farkında bile değiliz.

Biraz tarih kültürümüz olsa İspanya’daki Endülüs Devletini düşünsek. O muhteşem medeniyet, o Muyhiddin Arabi Hazretlerini yetiştiren muhteşem kültür, nasıl katran ruhlu haçlılar tarafından parçalandı, yok edildi. Bir düşünsek. Bize neler, neler fısıldıyor, bir anlayabilsek."
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]