Sayın Melahat Bakır,

5.7.2007 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, rahmetli babaannemin çok güzel sözleri vardı. Olgun, kamil, yetişmiş bir insanı anlatırken “Yavrum”, derdi, “o büyük insan, kıymetli insan. Kırk puşttan, kırk muşta yemiş”. Hayat böyle yavrum. Çevreden gördüğümüz kabalıklar, haksızlıklar, iftiralar, çamur atmalar, leke sürmeler aslında hep bizim yetişmemiz, olgunlaşmamız, tekamül etmemiz için. Bizim yolumuzda kin, nefret, düşmanlık, intikam olmadığı gibi beddua da yok. Resulullah Efendimiz, yiğitler yiğidi, güzeller güzeli Hazret-i Hamza’yı şehit eden sonra parçalayıp sonra ciğerini çıkaran Vahşi’yi bile affetmişti. Biz kim oluyoruz? Bize düşen görev herşeye rağmen bağışlamak, affetmek. Durum böyle yavrum. Bugünden itibaren o ağzı yüzü Galatasaray tribünlerine dönen o yakının için Allah’tan af dile, ona hayır dua et. “Allah’ım”, de, “onun iki dünyası cennet olsun, tuttuğu altın olsun”. Kıymetli yavrum, bütün günlerin renk dolu, ışık dolu, şiir dolu geçsin. Çevrende daima sevilen, sayılan bir insan ol. İnşallah mutlulukların en güzeli içinde manevi hayatına göçersin.

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :