Sayın Melek Taşdemir,
20.7.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, uzun yıllar önce profesör Bozkurt Güvenç’in Japon kültürü isimli eserini okumuştıum. Kitabın bir bölümü beni yıllarca düşündürdü. Bir Pazar sabahı yazar trene biner, ve bir Japon banliyösüne gider. Trende karşısında bir karı koca ve çocukları oturmaktadır. Biraz sonra çocuk ağlamaya başlar. Yüksek sesle ağlamaktadır. Anne sık sık profesöre bakar acaba gürültüden rahatsız olyor mu diye. Çocuğu susturmak için elinden gelen bütün gayreti gösterir. Fakat çocuğun yüksek sesle ağlamasına engel olamaz. Çaresiz kaldığını anlayınca gazetesini okumakta olan kocasından yardım ister. Baba ayağa kalkar, çocuğun yanına gider ve çok yumuşak bir hareketle çocuğun yanağına okunur. Biraz sonra annenin bütün gayretine rağmen susturamadığı çocuk, susuverir. Bu olayı yıllarca düşündüm. Şimdi sizin sorunuzla birden aklıma geldi. Bana öyle geliyor ki tercümelerdeki dövmek sözcüğü yanlış kullanılmış. Anlatılmak istenen bir minicik el teması. Bilmiyoruz, henüz bilim bu konuda son sözünü söylemiş değil. Belki yanağın bir bölgesinde çok hassas bir mekanizma var. Ve dokununca beliki bir insandaki hırçın, asabi hal gidiyor. Ben olayı bu şekilde düşünüyorum. Kırkdört yıl evli kaldım. Eşim Rana Hanım’ı çok büyük bir aşkla sevdim. Onunla dövmek olayıyla ilgili bir meseleyi düşünemezdim bile. Hafsalam almazdı. Rüyamda görsem çılgına döner, gözyaşımdan bütün mahalle halkı uyanırdı. Benim samimi kanaatim bu. Bir kadına el bir şekilde kalkar, sadece onu okşamak için, ona sevgimizi söylemek için, hayranlığımızı duyurmak için.
Sayın Taşdemir, olaya böyle bakıyorum.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Kelimelerin kullanılışındaki sonsuz incelik Yazan Melek Taşdemir
Cvp: Kelimelerin kullanılışındaki sonsuz incelik Yazan Sabri Tandoğan