Sayın Sulhiye Öztopçu,
12.8.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, Allah’ın bize lütfedip bahşettiği nimetlere ne kadar şükretsek yine azdır. Acaba bizler Allah’ın verdiği nimetlerin hangi birine layıkız? Bunu hiç düşündük mü? Görebildiğimiz için, işitebildiğimiz için, elimiz tutabildiği için, yediklerimizi hazmedebildiğimiz için acaba yeteri kadar şükredebiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Bazı insanlar vardır, şımarık şımarık ben onu istiyorum, bunu istiyorum diye ayağa kalkarlar. Ama elimizdekilere, önümüzdekilere Allah’ın verdiği nimetlere karşı ne yaptık da böyle şımarık zengin çocukları gibi ayağa kalkıyoruz. Böyle bir kimse ben şükrediyorum dese ben ona inanmam. Elindekine, önündekine razı olmak onu edeple, saygıyla, ta’zimle karşılamak o kimsenin şükür yolunda olduğunu gösterir. Aman dikkatli olalım, şükür kelimesini telaffuz etmekle kendimizin de şükür içinde olduğumuzu sanmayalım. Ziya Paşa, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” der. Sakin, sakin, huzur dolu bir teslimiyet içinde olmak bizim şükür yoluna girdiğimizi gösterir. İkide birde minicik şeyleri bahane edip “Ay sıkılıyorum, ay bunalıyorum” diye saygısızlık yapanlar şükürden Himalaya kadar uzaktır.
Kıymetli yavrum, söyleyeceklerim bunlar. Yeni maillerini bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Önce şükür Yazan Sulhiye Öztopçu
Cvp: Önce şükür Yazan Sabri Tandoğan