Sayın Nurullah Temizel,
19.8.2007 tarihli mailinizi aldım.
Mevlana, “Edep, aklın dıştan görünüşüdür” diyor. Fakir şöyle düşünüyor: Edep, hayatın özü, varoluşun amacı, insan kültürünün ulaşacağı son aşama. Herşey edeple anlamlı, güzel, görkemli. Ancak edeple insan hazret-i insan olmak yolunda bir adım atabilir. Edep, insan, hayvan, bitki, eşya ve cemadat karşısında alınan bir tavırdır. Temelinde sevgi, saygı, hayranlık ve hayret duygusu vardır. Bütün mevcudat karşısında hiçbir önyargıya kapılmadan alınan tavır insanı kemale doğru götürür. Edebi olmayan insan bir hiçtir, sıfırdır. Kökeni edebe dayanmayan aşk bir süre sonra bitip, tükenmeye mahkumdur. İnsan ilişkilerinin en önemli unsuru edeptir. Edep de durağan birşey değildir. Adamına göre ya azalır, ya çoğalır. Edebi azalan insan nefsaniyet yolundadır. Onda benlik, ego ön plandadır. Giderek kendine olan saygısını da kaybeder. Yunus,
“Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır”
diyerek edebin ne güzel bir örneğini veriyordu. Edep, kadın erkek ilişkilerinde çok önemlidir. Kırkdört yıllık evlilik hayatımda bir kere rahmetli eşime kaba bir şekilde seslenmedim. Onun önünde bir kere bile ayak ayak üstüne atarak oturmadım. Ondan bir su bile istemedim. İhtiyacım olunca kalkar kendim içerdim. Hayatı güzelleştiren herşeyden önce edeptir, inceliktir. Gülten Akın bir şiirinde günümüz insanlarını anlatırken:
“Ah, kimselerin vakti yok, durup ince işleri anlamaya”
diyor. Edebin olmadığı yerde, evde, işyerinde hayat bir cehennemden farksızdır. Herşey edeple güzelleşir, ihtişam kazanır. İnsan, kendisine karşı da son derece saygılı ve edepli olmalıdır.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” Yazan Nurullah Temizel
Cvp: “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” Yazan Sabri Tandoğan