Sayın Yasemin Hanım,
23.8.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, anlattığınız kadarıyla ortada bir ihanet durumu yok. Siz biraz kıskanç mizaçlısınız. Belki kocanız mizahtan, espriden, hoşsohbetten zevk alan bir insan. Siz acaba kocanızın bu yönüne cevap veriyor musunuz? Onu hergün ayrı bir elbise giyerek, saçınıza ve makyajınıza itina ederek karşılıyor musunuz? Onu karşılamak için daha önceden ev işlerini bitirip müzik gibi, şiir gibi, kitap okumak gibi bazı şeylerle meşgul olarak kendinizi, eşinizi karşılamaya hazırlıyor musunuz? Değişik kıyafetlerle ona sürprizler yapıyor musunuz? Acaba hiç bir fıkra kitabı aldınız mı? Oradaki fıkraları okuyup, eşinize anlatıyor musunuz? İşyerine telefon edip onu çok sevdiğinizi, gece ona bir sürpriz hazırladığınızı söylüyor musunuz? Onun gece hayatının daha renkli, daha ışıklı, daha heyecanlı geçmesi için planlar yapıyor musunuz? Onu zaman zaman harçlığınızı biriktirip iyi lokantalarda yemeğe götürüyor musunuz? Arada bir (tabi özel günlerin hepsinde) gömlek gibi, kravat, tişört gibi, yelek gibi hediyelerle sevindiriyor musunuz? Eşinizin akrabalarına ve arkadaşlarına karşı özel bir ilgi, yakınlık gösteriyor musunuz? Yoksa akşam eşiniz geldiği zaman onu çalışma kıyafetinizle mi karşılıyorsunuz? Kapıdan içeri girerken “benim yakışıklım geldi, benim bir tanem geldi, benim gönlümün sultanı geldi” diye onu hoşnut edecek kelimelerle karşılıyor musunuz? Kapıdan girdikten sonra ona sımsıkı sarılıp “seni ne kadar özledim, bir bilsen” diyor musunuz? Onun sevdiği yemeklerden yapıyor musunuz? Sofranızı bir sanat eseri gibi süslüyor musunuz? Yaptığınız salatayı bir tablo haline getiriyor musunuz? Kapıdan içeri girince ona soruyor musunuz “Sevgilim, sana ne hazırlayım, çay mı, kahve mi, meyve suyu mu içersin?” Onun yanına oturup ellerini ellerinizin arasına alıp ona aşk şiirleri okuyor musunuz? Yoksa sabah akşam ekşi bir yüzle vır vır, dır dır edip yok şu kadına baktın, yok bu kadına baktın, kafa mı şişiriyorsunuz? Bak yavrum, bir erkek psikolojisini bilme sanatı vardır. O sanatı bilen her kadın kocasını kendisine esir edebilir. Ama mütemadiyen asık yüz, mütemadiyen çehre surat, şikayet bir erkeği canından bezdirebilir, intihara kadar götürebilir. Kilonuz varsa zayıflayın, hiçbir erkek karşısında şişman bir kadın görmek istemez. Cazibeli olun. Şikayeti bırakın. Cıvıl cıvıl olun. Bazan eşiniz eve erken gelmek için bahaneler arasın. Sizi özlesin, siz de kendinizi özletin. Cıvıl cıvıl, hayat dolu, neş’e dolu bir hanım olun. Nasıl mağazalarda, vitrinlerdeki hanımlar ilgi çekici, hayranlık uyandırıcı oluyorsa siz niye olmayasınız? Allah bu güzellikleri, o incelikleri size de vermiş. Niye kullanmıyorsunuz? Ta çocukluğumdan beri dikkat etmişimdir, bir genç kız evlendiği zaman manken gibi oluyor, zarif, incecik, ışıl ışıl, pırıl pırıl. Evlendikten sonra çok zaman kendilerini bırakıveriyorlar. Bir süre sonra bir yağ tulumu haline geliyorlar. Oldu mu ya. İki kere Fransa’ya gittim. Özel olarak bir gün rahmetli Rana ile beraber Paris’te Şanzelize caddesinde dolaştık. Bir tek kilolu hanım görmedik. Hepsi dal inceliğinde idiler. Geçen sene Remzi kitabevinde bir kitap gördüm. “Fransız kadınları neden şişmanlamaz?”
Kıymetli yavrum, olay bu. Sorduğun için söylüyorum. Eğer bu dediklerimi yaparsan kocan sana deli divane aşık olur, çevrende fır döner. İster kabul et, ister etme, o senin bileceğin iş. Bir de benim "Gönül Sohbetleri" isimli eserimin üçüncü cildinde “Bir Babanın Kızına Mektupları” bölümü var, onu okumanı tavsiye ederim.
Çocukluğumdan beri hemen her gün kitapçılara giderim. Bugüne kadar Türkçe yazılmış “kadınlık sanatı” isimli bir kitap görmedim. Ne kadar acı. Kadınlık, başlı başına bir san’attır. O sanatı meydana getiren unsurlar zekadır, inceliktir, zarafettir, gayrettir, aşk ve heyecandır. Acaba neden böyle bir kitap yazılmıyor?
Selam, sevgi ve saygı ile...
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Kadınlık Sanatı Yazan Yasemin
Cvp: Kadınlık Sanatı Yazan Sabri Tandoğan