Sayın Aliye Sezen,

23.8.2007 taihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, ileri sürdüğün düşüncelerin hepsinde haklısın. Hem de yerden göğe kadar haklısın. Bazı hayvandan farkı olmayan erkekler bunu kendilerinde bir hak olarak görüyorlar. Yok öyle birşey. Kendileri için hak gördükleri durumları hanımları için de görecekler mi acaba? Yapılacak iş Ankara’nın büyük velisi Kezban Anne’nin yaptığını yapmak. Alnının teriyle, yüzünün akıyla böyle şerefsiz kocaları terketmek. Aileniz bu erkeğin hakkıdır demekle halt ediyor. Olmaz böyle şey. Bu palavralarla asırlarca kadınlar ezildi. İnşallah kadınları ezen erkekleri Allah perişan etsin. Bu tür erkeklerin insanlıkla değil, hayvanlıkla bile alakaları yok. Ama başkaldırmak, hakkını aramak mangal gibi yürek ister. Arkadaş, sokakta simit satmayı, ayakkabı boyamayı, araba yıkamayı, evlere hizmete gitmeyi, çocuk bakmayı, lokantada bulaşık yıkamayı göze alabiliyor musun, limon satmayı, maydanoz satmayı göze alabiliyor musun? Bu iş böyle mız mız, mıymıltı, salak kadınların yapacağı iş değil. Uhut dağı gibi yürek gerek. Yeter artık bu sünepelik. Erkeğin kadına hiçbir üstünlüğü yok. Üstelik hani erkek nerde? Aşağılık duygusunu bastırmak için karısını dövenler, yuvalarına ihanet edenler erkek mi sayılır? Kahrolsun böyle erkekler. Ama dediğim gibi, bu sözü ancak Uhut Dağı gibi imanı ve yüreği olan kadınlar söyleyebilir. Zaten miskin, uyuşuk, tembel, korkak, yüreksiz kadınlara da bir diyeceğimiz yok. Onlar zillet içinde otursunlar. Saltanatlarını sürdürsünler.

Kıymetli yavrum, bu işler öyle hanım günlerinde mıy mıy söylenmekle halledilmez. Yüreğine güvenen çıksın meydana. Diyeceklerim bu kadar. Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :