Sayın Hatice Hakeri,
6.9.2007 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, mailinizde son derece önemli bir konuya değinmişsiniz. Gerçekten az işlenen, nüansları belirtilmeyen ve birçok yanlış anlamalara sebebiyet veren ilginç bir konu. Bir kere her canlı varlıkta bazan rastlanabilen bir olay. Sade insanlarda değil hayvanlarda da var. Bilmiyoruz belki bitkilerde de var. Kıskançlığın normal olanı var, normal olmayanı var. Bir tarihte bir gazetede okumuştum. Hollywood artistlerinden bir hanım bir Türk gazeteciyle sohbet ederken “Ne güzel” diyordu, “Türk kadınlarına bir açıdan gıpta ediyorum. Eşleri tarafından kıskanılıyorlar. Benim bazı evliliklerim oldu gencim, güzelim, cazibeliyim, zaman zaman dekolte giyinirim, ama ne yazık ki hiçbir eşim beni bir kere bile kıskanmadı. Oysa buna öyle ihtiyacım vardı ki”. Kıskançlık normal bir çizgide olursa belki hoş görülebilir. Ama aşırısı insanı canından bezdiren, ona hayatı zehir eden, hatta ölümü özleten bir düzeye gelebilir. İşte bu çok tehlikelidir. Dünyanın en büyük yazarlarından biri olan Tolstoy’un eşi Sofia, Tolstoy’u o kadar aşırı bir şekilde kıskanmış ki ona hayatı öyle zehir etmiş ki, artık daha fazla dayanamıyor çok soğuk bir Moskova gecesinde evini terkediyor. Saatlerce yürüyor ve karların ortasında bayılıyor. O civarda bulunan bir tren istasyonunun görevli memuru Tolstoy’u karların arasından baygın yatarken buluyor. Sırtına alıp istasyona getiriyor. Doktor çağırıyor. Koca yazar çok şiddetli zatürre olmuştur. Doktor gelene kadar gözleri kapanıyor. Bunun gibi tarihte ve günümüzde nice vak’alar görülüyor. Tabi bunlar çok zararlı, çok tehlikeli duygular. Önemli olan kendimizi frenleyebilmek. İsterseniz kendimden örnek vereyim. Fakültede özellikle kız öğrenciler arasında sevilen, sayılan, el üstünde tutulan bir öğrenciydim. Bazı kız arkadaşlarım en mahrem hallerini bana anlatırlar, fikir alırlardı. Ben de her zaman olduğu gibi onları edeple, saygıyla dinler, cevap verirdim. Arkadaşlar aralarında bana bir isim takmışlardı: “İtimad”. Allah şahittir ki bir kere bile onların duygularını sarsacak, incitecek bir tek davranışım olmadı. Her zaman onların sırdaşı, arkadaşı, kardeşi kaldım. Hiçbirine bir kere bile başka türlü bir gözle bakmadım. Çünkü rahmetli annem, beni öyle yetiştirmişti. Ortaokul birinci sınıftaydım. İlk defa akıl baliğ oldum. Annem, anladı. Ve dedi ki “Bak, yavrum, çevrende yaşıtın olan birçok kız var. Onların hepsi senin kardeşin. Eğer bir tekine de olsa kötü bir gözle bakarsan sana hakkımı helal etmem”. Bu bir tek söz bütün hayatımı kuşatan bir sınır oldu. Tertemiz bir hayat yaşadım. Evet, çevrem tarafından çok sevildim, çok sayıldım, hep el üstünde tutuldum. Ama tek istisna olmadan onlara karşı olan davranışım hep ilgilerine layık olmaya çalışmak olmuştu. Bir kere bile onların duygularını suistimal etmedim. Ama hayatta, hayatı bu kadar temiz, iffetli geçen bir insanı bile daimi gözaltında tutan, her sözünden mana çıkaran, her hareketini kötüye yoran insanlar da oldu.
Efendim, bütün mesle burada. Mecelle’de bir kural var: “Zan ile yakiyn hasıl olmaz” diye. Biz melekler kadar temiz yaşayan insanları da kıyasıya yargılarsak, eleştirirsek, yerden yere vurursak kendimize de, o şahıslara da zarar vermiş olmaz mıyız? Bir ağaçtaki elmaları koparalım. Serelim, inceleyelim. Hepsinin farklı olduğunu görürüz. Biri öbürüne uymaz. Biz nasıl bütün insanları aynı kategoride toplayabiliriz? Biz evliya ile eşikyaya aynı muammeleyi yaparsak zulüm olmaz mı? Bu nedenlerle aman dikkatli olalım. Duygularımız frenleyelim. Kalp kırmayalım. Gönül yıkmayalım. Çocukken gittiğim mahalle bakkalının duvarında bir yazı vardı. Orada “Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok” yazıyordu. Ömür boyu unutamadım o sözü. Şu hayat yolunda hepimiz çeşitli zorluklar, ıstıraplar, çileler içinde günlerimizi sürdürüyoruz. Bu hayat yolculuğunda Peygamber Efendimizin “Ya hayır söyle, yahut sus” Hadis-i Şerifi bize her gün değil, her saat, her dakika rehber olacak ne güzel bir kelamdır. Onu yaşayıp, uygulayabilenlere ne mutlu. İşte geldik gidiyoruz, hepimiz şu dünyada misafiriz. Ne olur gayret etsek, dikkatli olsak da şu misafirliğimiz güzel geçse. Hepimizin buna öyle ihtiyacımız var ki.
Söyleyeceklerim bu kadar. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok” Yazan Hatice Hakeri
Cvp: “Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok” Yazan Sabri Tandoğan