Sayın “Asistan”,
8.9.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, önce şahsım, site yöneticimiz ve sitemiz hakkında gösterdiğiniz samimi ilgiye teşekkür ederim. İnşallah sandığınız gibi oluruz. Gelelim sorunuza. Tesbitlerinizde o kadar haklısınız ki. Bugün adına arabesk denilen iğrenç bir müzik türü var. Sanki Türk insanına kastı var. Onu bedbinleştirmek, karamsar hale getirmek, içindeki yaşama sevincini söndürmek, güzellikleri ona zehir etmek için elinden geleni yapıyor. Dolmuşta dinlediğiniz saçmalık gibi daha niceleri. “Tanrım beni baştan yarat”, “Mezarımı taştan oyun”, “Alem buysa kral benim”, ve daha nice saçmalıklar. İnsanın düşüneceği geliyor. Acaba bunar kasden mi yapılıyor. Amaç Türk insanını hayat küstürmek mi?
Sayın asistanım, yıllarca önce bir gün dolmuşla Etlik’ten dönüyordum. Şöför mütemadiyen arabesk çalıyordu. O zamanlar Ankara dolmuşlarında para toplayan “muavin” ler vardı. Tertemiz, pırıl pırıl bir muavin çocuk o saçmalıkları dinledi dinledi sonra şöföre döndü, “Ağabey” dedi, “şimdi bizim ölmemiz mi lazım?” Aradan uzun yıllar geçti. O, çocuğun sözünü hiç unutmadım. Belki olayı hiç bir edebiyatçının anlatamayacağı şekilde en güzel ifade ediyordu. Yıllarca düşündüm. Bana bu müzik türü bir cinayet gibi geliyor. Be kardeşim niye dünya batsın? Dünyadan ne kötülük gördün? Aslında güzel, çok güzel, inalımyacak kadar güzel bir dünyada yaşıyoruz. Gökyüzü ayrı güzel, yeryüzü ayrı güzel, denizlerin altı apayrı güzel. Bu yeryüzü üzerinde milyarla varlık yaşıyor. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, eşya ve cemadat, çeşitlilik, onların harikulde güzelliği, insanı ürpertiyor... Ne kadar çok çiçek türü var. Rengarenk. Her biri ayrı güzellikte, ayrı ihtişamda. Sayılarını ilim adamları da bilemiyorlar. Ya o kelebekler, ya bir ormanda gezerken duyduğunuz o müthiş, o ürpertici müzik. Bir yaz gecesi gökyüzüne bakmaya doyum olmuyor. Bütün bunların yanısıra dünyaya gelen insanların içinde gayretlerle, geceli gündüzlü çalışmalarla kendilerini yetiştiren insanlığa ışık saçan o bilim adamları, düşünürler, gerçek sanatçılar, ülkesine asırları aşan mesafeler ve güzellikler kazandıran gerçek ve büyük devlet adamları. Yarabbi, bu zenginlik, bu çeşitlilik, bu her an yeniden oluşum bizi hayretlere düşürüp “Süphanallah” deyip secdeye kapanmamız gerekirken biz ne yapıyoruz? “Batsın bu dünya” diyoruz. “Tanrım, beni baştan yarat” diyoruz. Sayın asistanım, bu nankörlüklerin en büyüğü olmuyor mu? Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” buyruluyor. Bizler ne yapıyoruz. Bütün bu güzelliklere, ihtişamlara sırtımızı çeviriyor, kimimiz paraya, kimimiz mevki makama, kimimiz şan ve şöhrete, kimimiz sigaraya, içkiye, uyuşturucuya, kimimiz şehvete, kimimiz sapıklığa kafasını takıyor, helak olup gidiyoruz. Bize de yazık değil mi? Mes’ele bu patırtı gürültü, bu toz duman, bu pislkler içinde iyiyi, güzeli bulup onunla dünyamızı kurabilmek. Kardeşim müzik mi dinlemek istiyorsun. İşte dev sanatçı Beethoven, işte inceliklerin şiirini besteleyen Mozart, işte muhteşem Bach, işte notaları bir nakış gibi işleyen Mendelsson, işte Himalaya gibi görkemli Wagner, işte klasik Türk müziğini zirveye taşıyan Itri’ler, Dede Efendi’ler, Üçüncü Selim’ler. Biz terk-i miras yapan şımarık çocuklar gibi bütün bu güzelliklere sırtımızı dönüyor sonra da utanmadan, hayasızca “batsın bu dünya” diyoruz.
Sayın asistanım, görüyorsunuz ki bu konuda çok dertliyim. İyisi mi sözü burada noktayalım. Ve yüzümüzü yaşadığımız sürece hep iyiye, güzele, temiz, asil, büyük ve yüce olana çevirelim. Biz de bu patırtı, gürültü içinde kirlenmeyelim, temiz kalalım. Ve güzellikler içinde yaşayıp, güzellikler içinde mana alemine göçelim.
Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık” Yazan Asistan
Cvp: “Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık” Yazan Sabri Tandoğan